15 Temmuz’un yıl dönümünde hain darbe kalkışmasına karşı gösterilen bu büyük direnişin anlamını; bir oğlu (merhum Onur Ensar AYANOĞLU) şehit, diğer oğlu (Oğuz AYANOĞLU) ise gazi olan İhsan AYANOĞLU, hainlerin kurşunlarıyla gazi olan İlhami ÇİL ve 15 Temmuz Derneği Başkanı İsmail Hakkı TURUNÇ ile konuştuk.
“O gece, Şehit Ömer Halisdemir kardeşimiz 251 şehidin komutanıydı. Diğer şehitlerimiz ise onun askerleriydi.”
İhsan AYANOĞLU hem şehit hem de bir gazi babası. Oğlu Onur Ensar AYANOĞLU, kardeşi ile direnişe katıldığı Boğaziçi Köprüsü’nde (15 Temmuz Şehitler Köprüsü) iki kurşunla kahramanca şehit oldu. Kardeşi Oğuz ise bir kurşun yarası ile gazi oldu. İhsan AYANOĞLU evlatları ile gurur duyduğunu ve bunun bir nasip meselesi olduğuna değindi.
“15 Temmuz benim için çok büyük bir anlam ifade ediyor. Bu ülkenin 15 Temmuz öncesi ve 15 Temmuz sonrası var. 15 Temmuz’da bu millet, dünyanın 7 milyar insanına vatana, millete, ezana, bayrağa nasıl sahip çıktığını dünyaya canlı olarak gösterdi. Cumhurbaşkanımızın bir kelamıyla 27 gece bu millet meydanlarda ülkesini, bayrağını ve ezanını bekledi. Ne zaman ki Cumhurbaşkanımız, 'Tamam bu iş bitti.' dedi, ondan sonra bu millet evlerine gitti. Eğer 15 Temmuz’da bu devletin, bu milletin mayasında bizim bir hakkımız geçtiyse bilenlere anasının ak sütü gibi helal olsun. Fakat bilmeyenlere asla hakkımı helal etmiyorum! Yok ‘kontrollü darbe', yok ‘film/fırıldak’, yok işte ‘bilerek yapıldı’ vesaire diyenlere de asla hakkımı helal etmiyorum! Ben bu ülkenin bekası için bir can, bir kan verdim. Bir hakkımız geçtiyse tüm milletime, ümmete analarının ak sütü gibi helal olsun.
[İhsan AYANOĞLU ve Gazi oğlu Oğuz AYANOĞLU, Fotoğraf: AA]
15 Temmuz gecesi, büyük oğlum iki mermiyle şehit oldu. Küçük oğlum bir mermiyle gazi oldu. Ben çocuklarımın vurulduğunu öğrendikten sonra eski ismi Boğaziçi, yeni ismi 15 Temmuz Şehitler Köprüsü olan köprüden Başkent Hastanesi’ne giderken, etrafımdan yüzlerce mermi geçti ama benim parmağıma diken dahi değmedi. Yani demek oluyor ki bu bir nasip işi. O gece, Şehit Ömer Halisdemir kardeşimiz 251 şehidin komutanıydı. Bizimkiler ise onun askeriydi. Ve ben de 15 Temmuz gecesi hem şehit hem de gazi babası olarak gururluyum, iftiharlıyım. Bu duygular ile hayatımı idame ettireceğim. Çocuklarımın ismine halel getirmeden, adabıyla ömrümü tamamlamaya uğraşacağım. Elhamdülillah milletimize karşı başarılı olamadılar, olamayacaklar. Yeter ki biz birliğimizi dirliğimizi bozmayalım. Rabbim, Cumhurbaşkanımıza hayırlı ve uzun ömürler versin. Onun liderliğinde bu ülke daha iyi günler görecek. Yeter ki birbirimize, ülkemize sahip çıkalım…”
“15 Temmuz geleceğimize bıraktığımız bir destandır!”
15 Temmuz direnişini bir destan olarak değerlendiren Gazi İlhami ÇİL, o geceyi kendisi için en güzel anlatan bir sözü SavunmaTR ile paylaşarak konuşmasına başladı.
“15 Temmuz’u benim için en güzel ifade eden cümle 15 Temmuz’un akabinde gördüğüm bir cümle oldu: “Liderine güvenen bir milletin, milletine güvenen bir liderin zaferidir.” diye bir söz…15 Temmuz’u çok güzel bir şekilde izah ediyor. O yüzden, biz de liderimize, onun bize güvendiği gibi güvendik. Ona destek olmak için, demokrasimize destek olmak için, milli irademize sahip çıkmak için, vatanımıza, bayrağımıza ve ezanımıza sahip çıkmak için mücadele ettik ve kazandık. Bu sayede bu şanlı direniş geleceğimize bırakacağımız bir destan haline geldi. Kısacası 15 Temmuz, geleceğimize bıraktığımız destanımızdır!”
“Meseleyi yalnızca 15 Temmuz meselesiyle de sınırlandırmamak gerekir”
15 Temmuz Derneği Başkanı İsmail Hakkı TURUNÇ meselenin politik, ekonomik, etnik bir kimlik/anlam yerleştirilerek tartışıldığında bu kavganın ne demek olduğunun tam olarak anlaşılamayacağını vurguladı.
‘’Öncelikle iyi yayınlar diliyorum. 15 Temmuz deyince neyi ifade ediyor? Bir tarafta devletine, milletine, vatanına ve bin yıldır bu topraklara hakim olan bu milletin kültürü olan o değerlere sahip çıkan fedakar duruşu ifade ediyor. Maalesef diğer tarafta da -tabi böyle bir hadisenin yaşanmasını istemezdik- böyle güzel bir ülkede yaşamış, böyle güzel bir kültüre sahip ecdadın torunlarının hainlerin cephesinde yer alabiliyor olmasını hatırlatıyor. Dolayısıyla, buradaki iki duruş tarihin her döneminde olmuştur. Yani meseleyi yalnızca 15 Temmuz meselesiyle de sınırlandırmamak lazım. Bizim kültürümüze ve bizim inancımıza göre, Hz. Adem aleyhisselamın çocuklarının arasında başlayan; güzel ve çirkinin, doğru ile yanlışın taraftarı olan insanların bir mücadelesidir bu. Böyle okumak lazım. Meseleye politik, ekonomik, etnik bir kimlik/anlam yerleştirirsek bu kavganın ne olduğunu maalesef anlayamayız. Bu kıyamete kadar da devam edecektir. Dolayısıyla bu anlamda temennimiz o ki bin yıl bu topraklarda medeniyet inşa etmiş ecdadın torunları olan bizler madem ki bu tarih diliminde yaşıyoruz; Türkiye Cumhuriyeti olarak 85 milyon değerinde bir nüfusumuz var. Etnik kimliklerimiz farklı olabilir ama ortak payda, ortak değerler adına birçok kesiştiğimiz nokta var. Dolayısıyla hakim olan genel bir kültürümüz var. Bu kültür ve bu anlayış, bizi bir tutan değer yargılarımızın ifadesidir. Tabi ki insanların, hiçbir ülkede ve coğrafyada inançlarından, değer yargılarından dolayı birbirleriyle kavga etmelerini ve birbirlerine zulüm etmelerini arzu etmiyoruz. Fakat bu Allah’ın bir takdiri olarak, bazen silahlı mücadele olarak, politik mücadele olarak, ekonomik mücadele olarak, bazen de kültürel mücadele olarak kıyamete kadar devam edecektir. Her şeyin güllük gülistanlık, mükemmel olduğu zaman ancak cennette olacaktır. Cenneti hak edenlerin cennete gittikleri zamanki yaşamı olacaktır. Yoksa dünyada insanların nefisleri oldukça, egoları oldukça, beklentileri oldukça, bu beklentiler -dediğim gibi bazen askeri, ekonomik, kültürel ve bazen başka nedenlerle- var oldukça devam edecek bir mücadele. Temennimiz o ki bu topraklarda hakim olan egemen kültür, insanlarımıza ve bütün insanlığa da güzel ve huzurlu bir hayatı sunabilecek yaşam tarzını oluştursun.”