Doğu Akdeniz’de mevcut konjonktürün Türkiye’ye artı ve eksilerini SavunmaTR’ye değerlendiren  Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Kıbrıs Akademik Birimi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi. Dr. Emete Gözügüzelli, “2000’li yıllardan bugüne Doğu Akdeniz meselesi Türkiye Cumhuriyeti için ulusal güvenlik meselesi haline dönüşmüştür.  Özellikle son 20 senedir Türkiye Cumhuriyeti’nin; gerek Akdeniz, gerek Karadeniz gerekse de Adalar Denizi olmak üzere mavi vatan bölgesinde gerçekleştirdiği askeri tatbikatlar, atış eğitimlerinin devam etmesi ve bunlarla birlikte hidrokarbon faaliyetlerinin sürdürülmesi, Türkiye’nin mevcut konjonktüre verdiği yanıtlardır.” ifadelerini kullandı.

“Bu yanıtlar bugün Libya’da yapılan deniz sınırlandırma anlaşması arifesinde ortaya konan NAVTEX yayınlarıyla ve tatbikat isimleriyle birlikte ilerletiliyor.”

“Türkiye Cumhuriyeti’nin bu şekilde davranmasının nedeni; kendi deniz yetki alanları üzerinde ve KKTC’nin deniz yetki alanları üzerinde, diğer aktör ve unsurlar tarafından bir gasp girişiminin bulunmasıdır. Sevilla Üniversitesi’nin 2010 yılından beri icra ettiği bütün faaliyetler ve ortaya atılan hayali haritalar, tamamen Türkiye’yi Akdeniz ve Adalar Denizi’nden çıkarma üzerine oluşturulmuştur. Uluslararası hukuk dayanağı olmadan, bir teamül hukuku oluşturmak adına, gerek bölge ülkeleri gerekse AB ülkeleri bir söylem oluşturma çabasındadır. Bu ülkelerin Türkiye Cumhuriyeti’nin uluslararası hukuka aykırı davrandığı algısını dayatma içerisinde olduklarını görmekteyiz. Bunun nedeni ise Türkiye Cumhuriyeti’nin artık; sınırlarını aşan, tarihi bağları olan bölgelerde etki uyandıran ve gücünü bölge ülkelerinde net olarak hissettiren bir ülke haline gelmesidir.”

“Türkiye’nin egemenlik haklarına tahammül edemeyen taraflar Türkiye’nin genişlemesini, güçlenmesini, sahada ve masada daha fazla etkin ve prestij sahibi olmasına da tahammül edemiyor.”

Ali Taha Koç: TEKNOFEST hiçbir zaman toz kondurulmaması gereken bir yarışma Ali Taha Koç: TEKNOFEST hiçbir zaman toz kondurulmaması gereken bir yarışma

“Türkiye’nin Doğu Akdeniz ve Akdeniz’de bizzat deniz güvenliği, deniz ulaşımı ve enerji güvenliğini sağlayıcı rolü, Ceyhan-LNG enerji merkezinin bölgede enerjinin merkezi olmaya doğru ilerlemesi ve bu bölgede Türk kıta sahanlığı içerisinde herhangi bir kıyıdaş ülkenin rızasız faaliyet gösteremeyeceğinin , kablo boru hattı döşeyemeyeceğinin net olarak anlaşılmasıyla birlikte artık Türkiye, bölgede ciddi derecede rahatsız edici bir unsur olarak görülmektedir. Türkiye’nin egemenlik haklarına tahammül edemeyen taraflar söz konususudur. Türkiye’nin genişlemesini, güçlenmesini, sahada ve masada daha fazla etkin ve prestij sahibi olmasından rahatsız olan bir batıl dünya vardır. Tüm bu rahatsızlıklara karşın Türkiye dediğini yapan ve haklarımızı kararlı bir şekilde Akdeniz’de ilerleten güçlü bir ülke olarak oyun kurucu rolde yerini almıştır. Eskiden Akdeniz’de Amerika ve Sovyetlerin rekabeti soğuk savaşta duyulurken, artık Türkiye Akdeniz’in hamisidir.  Dolayısıyla mevcut konjonktür Türkiye’nin lehinedir. Ancak negatif yanlarını değerlendirecek olursak; Türkiye’nin karşısında ittifak arayışı içerisinde bulunan; İsrail-Mısır-Güney Kıbrıs- Yunanistan ittifakı gibi oluşumlar ve bunların arka plandaki destekçisi olan ABD ve Fransa’nın bunu hissettirmesi, tamamen siyasi duruş sergilenen bir tutumdur. Adı geçen ülkelerin tavırları, bölgede güç diplomasisinin geçerli olduğunu göstergesidir. Bu ülkelerin çeşitli ittifaklar içinde olarak Türkiye’ye karşı bir caydırıcılık oluşturma çabasında olduğu açıktır. Ancak bunlar, Türkiye’yi yürüdüğü yoldan alıkoyacak şeyler değildir, mevcut Devlet aklı ve iradesi de zaten geri adım atacak duruşta değildir."

“Türkiye günümüz konjonktüründe ayakları yere basan, güçlü, etkin ve saygın bir pozisyondadır.”

“Türkiye’nin karşısında ittifak arayışı içerisinde bulunan; İsrail-Mısır-Güney Kıbrıs- Yunanistan ittifakı gibi oluşumlar ve bunların arka plandaki destekçisi olan ABD ve Fransa’nın bunu hissettirmesi, tamamen siyasi duruş sergilenen bir tutumdur. Adı geçen ülkelerin tavırları, bölgede güç diplomasisinin geçerli olduğunu göstergesidir. Örneğin; Mısır’ın Libya’ya girmek için tezkere çıkarması, bu ülkelerin bir proxy devleti olduğunu göstermektedir. Bu yüzden bölgede inceleme yaparken Fransa’yı da göz ardı etmemek gerekmektedir. Fransa, Güney Kıbrıs’ın PESCO üyeliğini tesis ederken, Libya’da terörist Hafter’i desteklemekte ve Mısır’la askeri tatbikat yapmaktadır. Bunların temel nedeni Türkiye’ye karşı bir gözdağı vermektir. Ancak bunlar, Türkiye’nin haklı duruşundan vazgeçirecek adımlar dahi olamayacacağını ifade etmek gerekmektedir. Türkiye günümüz konjonktüründe ayaklarıyere basan, güçlü, etkin ve saygın bir pozisyondadır.”

“Yabancı devletlerin Akdeniz’i bir yığınak haline getirme çabaları, Gunbot diplomasisinin uygulandığının bir göstergesidir.”

“Bölge artık turuncu alarm bölgesi olarak gösterilen bir bölgedir. Yabancı devlet donanmalarının Akdeniz’de bir yığınak yapma arayışı, Gunbot diplomasisinin uygulandığının ve artarak devam edeceğinin bariz bir göstergesidir. Özellikle 2021 yılına dikkat edilmesi gerekir. 2021 yılında Güney Kıbrıs’ın faaliyetlerini ilerletme adına 8 sondaj planı vardır. ABD’nin Rum Milli Muhafaza ordusunu eğitecek olması ve 2019’da Güney Kıbrıs’a askeri ambargoyu kaldıracak olması, ABD’nin yakın zamanda bölgede daha da aktif olacağının ve bu provokasyon zincirinin itekleyici gücü olacağının bir göstergesidir. Tüm bu gelişmeler bize ülke olarak partiler üstü duruşta bir bütünsellik içerisinde mevcut ilerletilen politikalara destek vermemiz gerektiğini göstermektedir. Biz bir bütün olursak bölünemeyiz. Tek yürek Türkiye olma vaktidir.”