Bundan yüz yıl önce Türk milleti, hemen hemen bütün stratejilerinde bilim ve teknolojiyi temel yönlendirme unsuru olarak kabul edeceği bir sisteme geçiş yaptı. Büyük bir irade ve vizyonun sonucunda gelişen bu süreç, yerli teknolojik kabiliyetlerin öneminin tüm yalınlığıyla tecrübe edildiği bir dönemin hemen ardından gelişmişti.
Örneğin telgrafların askeri iletişimdeki önemi, telgrafhanelerin İstanbul’un işgali esnasında ilk hedeflerden biri olmasına neden olurken, yine bu dönemde Türk milleti, imkansızlıklar içerisinde kilometrelerce telgraf hattı inşa ederek milli mücadelenin temel bir ihtiyacını karşılamayı da bilmişti.
Bu ve pek çok diğer örnekte olduğu gibi bu millet, askeri teknoloji konusunda çağının gerisindeki sınırlı kaynağını maksimum seviyede kullanma gayreti göstererek işgali defetti.
Şüphesiz bu süreç teknolojide bağımsızlığın, yönetimde bağımsızlık kadar elzem olduğunu bizlere gösterdi. Nitekim Genç Cumhuriyet döneminde Cumhuriyet’imizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün devamlı yenilikçiliğe, bilime ve teknolojinin önemine ışık tutması bunun bir sonucuydu.
Öte yandan bize yeni güçlü bir devlet inşası için öncü olan tecrübeler, yalnızca yaşanan hadiselerle ortaya çıkan zorluklarla edinilen argümanlardan ibaret değildi. Cumhuriyet, vizyoner bir rejim olarak yenilikçi gelişimler için bir alan açarken bu alanın kullanımının, kritik teknolojilerde “sürekli gelişim” noktasında ne düzeyde devam ettirilebildiği tartışmalı bir konudur. Tarih sahnesinde gelişen farklı anlarda bu vizyonun kıymetli ürünlerinin basit gerekçelerle nasıl yok edilebildiğine şahit olduk. Bu kapsamda Cumhuriyetimizin yüzüncü yılını kutladığımız bugün, mevcut kabiliyetlerimizin devamlılığını koruma sorumluluğuyla da yüzleştiğimize inanıyorum.
“Cumhuriyet’imizin değerleri, eksiklerin bağımsızlık getiren bir yenilikçilik anlayışıyla elde edilmesini vurgulamaktadır”
Aradan geçen yıllarda stratejik kabiliyetlerin etki gücü günbegün artarken bu kabiliyetlerin eksikliğinin olası tehditleri de aynı düzlemde artış gösteriyor.
Şu unutulmamalıdır ki bizim Cumhuriyet’imizin değerleri, eksiklerin bağımsızlık getiren bir yenilikçilik anlayışıyla elde edilmesini vurgulamaktadır. Dolayısıyla olası tehdit ve fırsatlar, bir dijital dönüşüm fetişizmi ile sonuçlanarak milli kaynakların heba edilmesine neden olmamalıdır. Nitekim eksikliklerin, dünyayı kendine bağımlı kılmayı temel bir ilke edinen birkaç tekel üzerinden karşılanmaya çalışılması, sürdürülebilir bir gelişimi ortaya koyamayacaktır.
Mevcut tecrübelerimiz, doğrudan veya dolaylı ambargoların gelişim motivasyonumuzu tetiklediğini göstermiş olsa da Türkiye’nin geleceği, AR-GE disiplinin her türlü olumlu ve olumsuz koşulda durmaksızın devam etmesine bağlıdır.
Pavo Group olarak stratejik teknolojilere yatırım yaparak uluslararası pazarda rekabetçi bir konum elde etme ve yön verici olma yolunda, atalarımızın bıraktığı mirasın taşıyıcıları olduğumuz bilinciyle ilerliyoruz. Kadim tarihimizdeki büyük kazanımların idrakinde olarak vatanımızın güvenliğini sağlamak için gece-gündüz demeden çalışmaya devam edip Cumhuriyet’in kurucu kadrosuna ve bu millete layık olmak için çabalarımızı sürdüreceğiz.
Türkiye Yüzyılı’nda, ülkemizin gelecek hedeflerine erişeceğine inanıyoruz. Yeni başarılara, sahip olduğumuz vefa bilinciyle imza atmayı diliyor, Cumhuriyet Bayramı’nızı kutluyorum.
Yazar: Dr. Alper Özbilen