Dr. Fatih Erbakan babası merhum Necmettin Erbakan’ın mühendislik yönlerini, Gümüş Motor'da yaşadığı engellemeleri ve Almanya’daki çalışmalarını SavunmaTR’ye verdiği özel röportajda aktardı.

Necmettin Erbakan’ın Almanya’daki çalışmalarını anlatan Dr. Fatih Erbakan şunları ifade etti:

"Almanya’daki bilim adamları bu Leopard tanklarının motorları üretilince, ortaya konulunca diyorlar ki ‘Sayın Erbakan, siz bir on sene on beş sene gelmiş olsaydınız biz II. Dünya Savaşı’nı kaybetmezdik.’ Çünkü II. Dünya Savaşı’nı Sovyetlere karşı mağlup olunca kaybettik. Ondan sonra geri çekilme başladı, gerileme başladı. Sovyetlere karşı mağlup olmamızın sebebi de Rusya’nın steplerinde -20 derecede, -30 derecede bizim tankların mazotu dondu. Mazot donunca tanklar yürümedi. Biz de savaşı kaybettik. Halbuki bu sizin Leopard tankları hem mazotla hem benzinle çalışan bir motor. Dolayısıyla mazotun donacağı şartlarda benzinle yoluna devam edebiliyor. Eğer siz gelmiş olabilseydiniz 20 sene önce, biz bu tankları yapsaydık o zaman Rusya’ya yenilmezdik ve II. Dünya Savaşı’nı kaybetmezdik. Gerçi tabi her şeyde bir hayır var. Almanya’nın ilerleyişinin durması, işgallerinin durması da belki daha hayırlı oldu diyebiliriz. Bunun yanında tabi o Almanya’daki çalışmalarında II. Dünya Savaşı’nda yerle bir olmuş bir ülkenin nasıl rasyonel düşünceyle ve disiplinli çalışmayla ve doğru adımları atarak nasıl kısa sürede küllerinden doğduğunu, nasıl yeniden kalkındığını orada çok güzel müşahade etmiş, canlı şahidi olmuş. Yani aslında kendisi anlatıyor: ‘Biz Aachen’a gittik, Aachen Teknik Üniversitesi’nde çalışma yapacağız ama Aachen’ın çevresinde, etrafında; yıkılmamış, çatısı delinmemiş bir tane ev yok. Çünkü II. Dünya Savaşı bombardımanlarında perişan olmuş. Aachen’ın 20 km dışında, ormanın içinde bir ev bulduk o da orman tarafından kapatıldığı için bombardıman uçakları onu görmemiş, bomba atmamış. Orayı tuttuk orda kaldık.’ Yani bu şartlarda Almanya başladı ve 20 senenin içerisinde, 60’lara gelindiğinde gene dünyanın devlerinden bir tanesi haline geldi. Tam bu yeniden dirilme, kalkınma, sanayiileşme hamlelerini Almanya’nın savaş sonrasındaki yerinde canlı olarak görmüş, müşahade etmiş. Bu da tabi ona çok ilham vermiş. Dolayısıyla Türkiye’nin de bizim kendi ülkemizin de aynı kalkınmayı yapabileceğini düşünmüş. Bu niyetle, bu amaçla da Türkiye’de hem Gümüş Motor Fabrikası’yla hem de siyasi çalışmalarıyla, ağır sanayii hamlesiyle bunu gerçekleştirmek için mücadele etmiş. Orada çok güzel bir hatıra… Bizim de unutamadığımız. Erbakan hocamız Aachen Teknik Üniversitesi’nde öğretim görevlisi, bilim adamı. Çalışmalar yapılıyor. O çalışmaları sırasında bir gün de kendilerini bir fabrikaya, bir sanayii tesisine ziyarete götürecekler ve o ziyaretten 3-4 gün öncesinde diyor Erbakan hocamız ‘Bir kitapçık geldi elimize. Bu ne kitabı diye açtık, baktık ki sayfalarca en ufak ayrıntısına kadar o bir gün sabahtan akşama kadar sürecek olan ziyaretin planı programı yapılmış yani dakika dakika. Şu dakikada alacağız sizi üniversiteden, şu dakikada sanayii tesisine ulaşacağız, şu dakikalar arasında şu yetkilerle görüşeceğiz, şu tezgâhları şurada görüşeceğiz, hangi araca kim oturacak, hangi aracı kim kullanacak’ Bir baktık ki diyor ‘Bir günlük ziyaretine adamlar kitap yazmış. Ne kadar planlı, programlı, disiplinli, işi şansa bırakmayan, ne kadar muazzam organizasyon kabiliyeti olan bir yapı olduğunu bir zihniyet olduğunu gördük.’ Bunu anlatmıştı. Bunu hiç unutamıyorum."

"Uçak fabrikasına yapılan oyun Gümüş Motor'a da yapılmış"

Merhum Necmettin Erbakan’ın Gümüş Motor çalışmalarını anlatan Dr. Fatih Erbakan, babasının yaşadığı engellere rağmen elde ettiği başarılara değindi.

“Gümüş Motor Fabrikası Türkiye’de ilk ve tek, yerli ve milli motor üreten bir fabrika. Ve hep şunu söylüyorum: 1956’nın Türkiye’sinde bunu kuruyorsunuz ve Erbakan hocamız bunu kurarken 30 yaşında. 30 yaşında bir mühendis gelmiş 1956 yılının Türkiye’sinde, 50’lerin Türkiye’sinde 100’ün üzerinde babası dedesi yaşında sermaye sahibi insana brifingler vermiş, onları ikna etmiş 'Motor üreteceğiz. Siz de sermaye koyacaksınız.' diye. Ve onların katkısıyla, sermayesiyle çok ortaklı bir şekilde Gümüş Motor’u kurmuş. Şimdi ben hep şunu söylüyorum yani bugünün Türkiye’sinde 2020 yılında 30 yaşında bir gencin gelip de 'Ben Mars’ta şehir kuracağım, siz de buna ortak olun.' deyip onları ikna etmesi gibi bir şey yani belki de toplu iğne üretemeyiz denilen, tamamen tarıma dayalı ve büyük sıkıntılar içerisinde olan 50’lerin Türkiye’sinde 'Ben yerli, milli motor üreteceğim.' deyip, yola çıkıp ve bunu gerçekleştirmek gerçekten muazzam bir olay. Büyük bir azim ve kararlılık abidesi. Dediğimiz gibi bir siyaset öncesi mücadelesinde de bu kadar engel ve sıkıntıya rağmen vazgeçmemesi, mücadeleye devam etmesi, siyasi hayatında da tabi 4 tane partisi kapatıldığı halde 5’incisini kurup yoluna devam etmesi çok muazzam bir örnek. Tabi orada Gümüş Motor kurulduktan sonra ithalatçılar, İstanbul’daki motor ithalatçıları… Bunlar da tabi yurt dışında motor üreten dış güçlere, yabancı sermaye sahiplerine bağlılar, onların Türkiye’deki temsilcileri. Ve bu yerli, milli motor üretimini durdurmak istiyorlar, hoşlanmıyorlar çünkü kendi pazar payları gidecek. Hem ekonomik olarak hem siyasi olarak da Türkiye güçlü bir noktaya gelecek, bağımsız bir hale gelecek. Öyleyse ne yapalım? Kendi ithal ettikleri motorlarda fiyat kırıyorlar ve Erbakan hocamız anlatırdı. Öyle bir noktaya kadar getirdiler ki artık zararına satmaya başladılar. Niye zararına satıyorlar? Onların tabi sermaye gücü, finans imkanları çok yüksek seviyede. Gümüş Motor’u iflas ettirelim 6 ay, 1 sene, 2 sene neyse bu şekilde zararına satalım ve Gümüş Motor’un üretimi sona ersin. Ve tabi ki bunda da muvaffak oluyorlar. Çünkü Erbakan hocamız Anadolu girişimcisi, Anadolu’daki sermaye sahipleriyle bunu mütevazi imkanlarla aslında böyle bir proje için başlatmış ve dış güçlerin, yabancı motor üreticilerinin, yabancı sermayenin o finans gücüne, o sermaye gücüne tabi yetişebilmeleri mümkün değil. Diğer ithal edilen motorlar Gümüş Motor’un çok daha altına bir fiyatla zararına satıldığı zaman Gümüş Motor’un da devam etmesi mümkün olmadı. Tabi bu olayla dış güçler ve onların Türkiye’deki iş birlikçilerinin maalesef biraz evvel sizin de bahsettiğiniz gibi Türkiye’nin tarım ülkesi olması, şeftali üretmesi, domates, biber üretmesi katma değerli ürün üretmemesi… Tam bağımsız, ekonomik ve teknolojik bakımda güçlü bir Türkiye haline gelmemesi için bu senaryoları maalesef gerçekleştirdiler. Aynı durum aslında Türkiye’deki uçak üretiminde de biliyorsunuz geçerli. Türkiye milli uçağını 40’lı yıllarda yapıyor fakat Eskişehir’de havaalanına inerken efendim pistten çıktı bahanesiyle başta THK, devlet başta kendi siparişlerini iptal ediyor. O iptal edince daha önce İspanya’dan sipariş almış, başka dünyadaki ülkelerden yanlış hatırlamıyorsam Kore’den sipariş almış ve kendi devletiniz zaten bu siparişlerinizi iptal edince onlar da siparişini iptal ediyor ve bu uçak fabrikası da maalesef sona erdiriliyor. Aynı oyun maalesef Gümüş Motor için de oynanmış. Bu bütün anlattıklarımızda, atılan adımlarda aslında Erbakan hocamızın mühendis kimliğinin çok büyük etkisi var. Bunun bir yansıması. Bunlar vatan, millet sevgisini ve ülkesine milletine hizmet aşkını gösteren adımlar. Yani konuşmak yerine yapmak, gerçekleştirmek onun gerçekten de parolası olmuş. Çünkü vatan, millet sevgisi, ülkeye hizmet; lafla olmuyor. Tabir-i caizse, popüler tabiriyle 'Vatan Millet Sakarya' edebiyatıyla olmuyor. Vatanını, milletini sevmek, ülkesini sevmek, gerçek milliyetçilik aslında bu atılan adımlarla, bu yapılan hizmetlerle ortaya çıkıyor. "

"Ağır Sanayi Hamlesi'ni Cumhuriyet tarihinin en planlı kalkınma hamlesi olarak nitelendiriyoruz"

"1976-1977 senesindeki ağır sanayii hamleside var. Türkiye’nin dört bir yanında 200’den fazla sanayii tesisinin temeli atılmış. Bunların 70’ten fazlası hizmete girmiş çok önemli bir üretim, ihracat ve istihdam hamlesi gerçekleştirilmiş. Hatta Cumhuriyet tarihinin sanayiileşme, kalkınma hamlesi en organize, en planlı kalkınma hamlesi olarak da bunu nitelendiriyoruz. Tabi aslında halk arasındaki tabiriyle iş, aş sağlamak milyonlarca insanınıza… Bu en önemli sebeplerinden bir tanesi. Dışa bağımlılıktan kurtulmak… Bu sanayii hamlesinin en önemli gerekçelerinden bir tanesi. Yeniden büyük Türkiye’nin kurulması… Ve tabi yeniden Büyük Türkiye kurulduğu zaman, ekonomik ve teknolojik açıdan güçlü ve dışa bağımlı olmayan bir Türkiye kurulduğu zaman da o Türkiye’nin öncülüğünde yeni bir dünyanın, adil bir dünyanın kurulması… Bütün bu gerekçelerle, sebeplerle Erbakan hocamız bu adımı atmış. Tabi Türkiye’nin ekonomik ve teknolojik bakımdan güçlü olması, gerçekten zengin bir ülke olması, borca, dışa bağımlılığa mahkûm olmaması demek katma değerli bir üretim yapmak demektir. Katma değerli üretim, sanayii ve teknoloji üretimi olmadan, yüksek teknoloji ürünü ihracatı olmadan zenginleşmeniz, dışa bağımlılıktan kurtulmanız mümkün olmuyor. Bu zaten çok iyi bilinen bir gerçek. Bununla ilgili de merhum Erbakan hocamızın üniversite arkadaşı, Almanya’dan Aachen Teknik Üniversitesi’nden arkadaşı, Endonezya Eski Devlet Başkanı Yusuf Habibi Bey’in bir sözünü hatırlatıyor bizlere bu olaylar. Erbakan hocamızı anmak için Ankara’ya gelmişti. Erbakan Vakfı olarak Erbakan hocamızı anma programı düzenlemiştik. Yusuf Habibi Bey uçak mühendisi. O da Endonezya’nın Erbakan’ı gibi. Erbakan hoca Türkiye’de ilk motor fabrikasını kurmuş. O da Endonezya’da ilk ve tek uçak fabrikasını kurmuş. Endonezya şu anda da yolcu uçağı üretebilecek durumda, Yusuf Habibi Bey’in attığı temellerle. Yusuf Habibi Bey bize anma programından sonra bize dedi ki 'Ben Endonezya’ya Almanya’dan döndükten sonra niye uçak fabrikası kurdum? Biliyor musunuz?' 'Niye kurdunuz efendim?' dedik. Dedi ki 'Siz Türkiye olarak yıllardan beri tarım yapıyorsunuz; domates, biber, patlıcan üretiyorsunuz. Evet… Bu ürettiğiniz domatesin, biberin kilosunu kaça satıyorsunuz?' Dedik ki '1 dolar, 2 dolar hadi bilemedin 3 dolar.' Dedi ki 'Şurada Avrupa’da Airbus Uçak Fabrikası var. Bunlar da uçak üretiyor. Onlar ürettiği uçağın kilosunu kaça satıyorlar? 10 bin dolara, 5 bin dolara, 7 bin dolara… Adamın sattığı ürünün kilosu 5 bin dolar, 10 bin dolar; senin sattığın ürünün kilosu 1 dolar iki dolar. Senin 10 senelik tarım ihracatından elde ettiğin geliri adam 1 tane uçak satarak elde ediyor. Öyle olunca sen onunla rekabet edemezsin, onun önüne geçemezsin, onun gibi zengin olamazsın. Dolayısıyla ben katma değerli üretim yapmak için uçak fabrikası kurdum.' dedi. Gerçekten çok ibretlik bir anı, olay, örnek. Erbakan hocamızın bu Türkiye’deki sanayii ve teknoloji hamlesi, ASELSAN’ı kurması, ağır sanayii hamlesini yapması, Gümüş Motor Fabrikası’nı hayata geçirmesi gerçekten Yusuf Habibi Bey’in örneğiyle daha da anlam kazandı.'

"Erbakan hocamızın kararlılığıyla savunma sanayii kurumlarının açılma adımları atıldı"

Dr. Fatih Erbakan, siyasi başarısının yanı sıra mühendislik başarısıyla da ön plana çıkan Merhum Necmettin Erbakan'ın teknolojiye olan ilgisine vurgu yaptı.

"Kıbrıs Harekâtı sonrası ABD’nin ambargosu bizi mecbur bıraktı. Erbakan hocamızın da kararlılığıyla bu adımlar atıldı ve aslında da bir anlamda fayda getirmiş oldu. Bugün de Türkiye’de savunma sanayiinde yüzde 50’nin üzerinde, yer yer yüzde 60 oranında yerli üretim olmasında dediğiniz gibi ASELSAN’ın onun devamında kurulan HAVELSAN’ın, ROKETSAN’ın çok büyük katkısı var, payı var. Tabi burada dediğim gibi dış güçleri çok iyi tanımak ve onların bu oyunlarını bozacak adımları, kritik adımları atabilmek önemli. Bununla ilgili Erbakan hocamızın güzel bir sözü… Hep derdi ki 'Teknoloji Cenab-ı Allah’ın bizlere bir nimetidir, bir rahmetidir.' Şöyle ki işte biz bugün diyelim işe başladık, kullarımızı sıvadık. Amerika’nın, dış güçlerin dünya kadar füzesi var, uzun menzilli füzesi, uçak gemileri var, en gelişmiş savaş uçakları var. Biz şimdi başlayıp da onların aynısından yapmak için uğraşsak aradan 50 sene geçmesi lazım onlara yetişmemiz için. Bu 50 senede onlar bir 50 senelik daha yapmış olacaklar. Kaldı ki biz yaparken gelecekler bizi bombalayacaklar.' Ama bunu mesela gençlik toplantılarında, konferanslarında da ifade etmişti: 'Şöyle bir teknoloji olsa onların ateşlediği füzeyi havada geri döndürüp ateşlendiği yere ileten bir teknoloji bulunsa… Böyle bir teknoloji, bu bir ilim meselesi ve zekayla, insan beyniyle ortaya konabilecek bir şey ve 50 sene uğraşmanıza onların uçağı kadar, onların füzesi kadar uçak ve füze üretmenize de gerek yok. Böyle bir teknoloji ortaya koyduk diyelim ki o zaman onların bütün silahı aslında bizim silahımız olur.' Bunu söylemişti ve bu hakikaten çok ufuk açıcı bir düşünce."

"Mühendislik okumayı uzun yıllar tavsiye etti"

Babası Necmettin Erbakan'ın hem kendisine hem de ablasına mühendislik okumalarını tavsiye ettiğini söyleyen Fatih Erbakan, ayrıca mühendislik okumanın analitik düşünme ve rasyonel karar alma gibi artılarının olduğunu ifade etti.

"İki temel özelliği bir defa ilimle hidayeti birleştiren yani hem manevi yönden kuvvetli hem de teknik yönden bilimsel yönden kuvvetli bir insan. Dolayısıyla da bu tabi ki bütün hayatında çok fayda sağlayan özellikler. Hem siyasette hem üretimde, teknolojide, sanayiide, ticarette, devlet yönetiminde kendisine çok büyük faydalar sağlamış gerçekten de muazzam özellikleri olan bir insan. Onun için hep biz de dua ediyoruz. Allah bizi layık etsin, aynı yolda yürümeyi nasip etsin diye. Tabi mühendis olması bir defa analitik düşünme, rasyonel düşünme, rasyonel karar alma, bir işin sonunu hesap etme, gideceği noktayı hesap etme… Zaten meşhur bir sözü de 'Akıl işin sonunu görmektir, sonunu düşünmektir.' derdi. Tabi mühendislik eğitiminin, matematik eğitiminin bunda çok büyük etkisi, faydası var. Mühendislik okumayı uzun yıllar, vefatına yakın zamana kadar tavsiye etti ve dedi ki 'Mühendislik okuyan bir insan, matematik okuyan bir insan en azından okuduğunu anlar. Okuduğu şeyin ne demek istediğini, ne olduğunu, ne manaya geldiğini anlar. Atacağı adımın nereye gideceğini hesap eder. Bunlarda matematik eğitiminin, mühendislik eğitiminin çok büyük etkisi vardır.' derdi. Zaten ablam ve bana da bir mühendislik eğitimi almamızı zaten kendisi söylemişti. Allah gani gani rahmet etsin."

MMU Test Pilotu: MMU'nun uçuşunda hedef 27 Aralık MMU Test Pilotu: MMU'nun uçuşunda hedef 27 Aralık