Değerlendirmelerinden önce sivillerin de askeri meselelere yönelik ilgisini kutlayan Emekli Tuğgeneral Osman Gazi Kandemir, bu konu hakkında memnuniyetlerini dile getirdi.
“Teşekkür ederim. Sizin gibi genç gazetecilerle birlikte olmaktan mutluyum. Ayrıca savunma sanayiine böyle genç yaştan itibaren gönül veren insanları gördükçe, silahlı kuvvetlerle ilgili konularla ilgilenen sivil insanları gördükçe de mutluluğum artıyor. Çünkü bugüne kadar hep askeri alanda kalmıştı bunlar, askerlerin ilgi sahasında kalmıştı. Sivillerin de hem askeri tarih açısından hem de diğer konularda bu alana ilgi duyuyor olması bizim açımızdan memnuniyet verici. Gelecekte gelişmeyi sağlamanın bu yolla olacağını düşünüyorum.”
"Önce bu harbi adlandırmak lazım. Baştan itibaren çeşitli isimler verildi. 'İkinci Karabağ Harbi' dendi veya batılı bu işi takip edenler tarafından 'Altı Haftalık Harp' dendi, 'Dağlık Karabağ Harbi' dendi. En son Azerbaycan Devleti bunu 'Vatan Muharebesi' olarak adlandırdı. Vatan Muharebesi vatanın işgal edilmiş topraklarını kurtarmak anlamında kullanıldı. İkinci Karabağ Muharebesi de 1992-1993 yıllarında yapılanın devamı şeklinde anıldığı için ikinci denildi. Biz dışardan bakan bir gözlemci olarak ikinci diyebiliriz, Azerbaycanlılar da buna Vatan Muharebesi diyebilirler. Bir mahsuru yok. Ermenistan tarafı henüz daha bu işi gerçek bütünüyle kavramış olmadığı için Azerbaycan’ın saldırganlığı olarak adlandırıyor. Azerbaycan’ın saldırganlığı mıdır, değil midir? Bunu anlayabilmek için kısa bir tarihsel geçmişi iyi irdelemek gerekiyor."
“Günümüz savaşları devletin tüm unsurlarıyla yapılıyor”
Emekli Tuğgeneral Kandemir, Azerbaycan ve Ermenistan’ın nüfus, asker, silah ve diaspora gücünü kıyaslayarak sözlerine şu şekilde devam etti:
“Savaş sadece askerlere has bir şey değildir. Bugünün modern harplerinde savaş, devletin bütün unsurlarıyla birlikte yapılıyor. İzlediyseniz Azerbaycan-Ermenistan savaşında da hem askerleri gördünüz hem de devletin bütün unsurlarını gördünüz. Savcısından tutun devletin basın yayın organlarına, dışişlerine, devlet başkanlarına, başkan yardımcılarına, uluslararası onu temsil edenlere, gazetelere, televizyonlara…
[Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev, muharebe boyunca siyasî mesaj vermek ve gidişat ile ilgili halkı bilgilendirmek için sosyal medya hesapları ve basın araçlarını kullanarak brifing vermişti.]
Biz de burada Türk olduğumuz için o savaşa destek verdik. Dolayısıyla çok yönlü, çok boyutlu bir faaliyet. Ordular bu işin sahada görünen, şiddet kullanan unsurları. Geriye kalan unsurlar başka türlü faktörleri kullanıyorlar, yumuşak güç kullanıyorlar. Ama ordular şiddet kullanıyor. Bu şiddete hazırlanırken milli güç unsurlarından da destek alıyorlar. Bu açıdan baktığımız zaman Azerbaycan neydi, Ermenistan neydi konusuna tekrar gelmemiz lazım. Ermenistan ile Azerbaycan’ı nüfus ve silah altına verebileceği insan sayısı açısından değerlendirdiğimizde aşağı yukarı üç kat, üç buçuk kat Azerbaycan daha iyi durumda. Örnek olarak Azerbaycan bir senede 151.000 kişi askerlik çağına girerken Ermenistan’da 44.800 kişi girebiliyor. Nüfus çok önemli bir faktör. Şimdi Ermenistan’da üç milyon bir nüfus görülüyor ama bu üç milyon orada gerçekten var mı? Şüphe götürür. Bazıları iki milyon diyor. Bunun da bir kısmı Türkiye’de 100.000 üzerinde Ermeni insan var. Ermenistan’ın diasporası ekonomik açıdan çok güçlü demek de biraz zor. Yani Yahudi diasporası ekonomik açıdan güçlüdür ama Ermenistan diasporasının Ermenistan’dan güçlü olduğu kesin. Şimdi Ermenistan’da 2 milyon, 2 buçuk milyon Ermeni yaşıyorsa diasporada yaşayan 8 milyon civarında yani çeşitli iddialar var. Toplam dünyada Ermenistan nüfusunun 11 milyon olduğu söyleniyor. Çeşitli isimlerle nüfusa kayıtlı oldukları için rakam tam olarak kestirmemiz mümkün değil ama 10 milyon 11 milyon civarında diyelim. Bunun da 7-8 milyonu dışarda yaşıyor. Ermenistan insanları nerelerde daha fazla yoğunlaştı diye bakarsanız işte birinci sırada Amerika geliyor, ondan sonra Rusya geliyor, Fransa geliyor. Bunlar da güçlü devletler ve oralarda lobi oluşturabilmişler. Lobiler siyaset üstünde baskı unsuru olabiliyorlar. O açıdan önemli yani Ermenistan diasporası Azerbaycan diasporasından güçlü fakat şimdi biz savaşın yani şiddet boyutuna baktığımız için iki devletin nüfusunu karşılaştırıyoruz.”
“Dost ve düşman kuvvetlerle birlikte araziyi dikkate almak zorundasınız”
Kandemir, Dağlık Karabağ Savaşı için önemli bir faktör olan coğrafi şartlara da değindi.
“Savaş iki devletin askerleri ve silahları arasında olur ama bir coğrafyada yapılır. Dolayısıyla coğrafyanın da harbin üzerinde çok büyük etkisi vardır. Dost kuvvet, düşman kuvvet, bir de araziyi dikkate almamız lazım. Dağlık Karabağ dediğimiz işgal altındaki bölümde bir dağ silsilesi var. Kuzeyden güneye indiği için Azerbaycan da onun doğusunda olduğu için taarruz harekâtını bu dağ silsilesine tabi kılıyorsunuz yani önünüze bir duvar çıkmış oluyor. Derinlik ve genişlik olarak baktığımız zaman 120 km derinlik, 60 km de genişliğinde yani harekât yapacağınız bölgenin özellikleri açısından söylüyoruz bunu. Dağlık olunca… Ermenistan savunuyor olduğu için sizin üç buçuk, dört kat üstünlüğünüz birdenbire sıfırlanıyor. Hatta yeri geldiğinde Ermenistan eşit oluyor veya bazı durumlarda üstün duruma geçiyor çünkü arazi avantajı var. 27 senedir de burayı hazırlamış.
Arazinin nasıl yükseldiğini göstermek için rakamlarla bakarsak düzlük kısımda rakım 66 m mesela. Aras nehrinin açtığı yer 200 m. Şuşa’nın güneyine geldiğinizde 1347 m’ye çıkıyor. Şu bölgeye geldiğimiz zaman 1420 m’ye çıkıyor. Bakın hem batıya doğru yükseliyor, doğudan batıya doğru hem de güneyden kuzeye doğru yükseliyor. Akdere bölgesinde 450 m iken Heyvalı’da 1420’ye çıkmış. Kısa bir mesafede yükselmiş bayağı. Size 3 tane yaklaşma istikameti veriliyor. Bunlar hep bu dağ silsilelerinin içindeki dere yatakları. Bir tanesi kuzeyden Berde’den başlayıp Terter’den Kelbecer’e kadar giden istikamet. En yüksek yer burasıydı. Hatta belki harbi takip edenleriniz varsa Murov Dağı lafını duymuşlardır. Murov Dağı işte burada. İkincisi, en kısa istikamet sunan ikincisi Ağdam’dan gelen… Bu da Terter’den de alabilirsiniz. Ağcabedi’den de alabilirsiniz. Ağdam’dan gelip Şuşa’ya bağlanan. Üçüncüsü de Beylegan, Fuzuli, Cebrail ve Zengilan istikameti.”
“Arazi 27 yıl boyunca hazırlandı”
“Şimdi Azerbaycan ordusu bu üç istikamette taarruz yapabilir. Ne tür kuvvetleri vardı karşısında? Karabağ ordusu ama aslında orjinali Ermenistan’ın birinci ordusudur. Karabağ ordusu diye bir ordu ile savundu. Burada önceliği Karabağlı olanlara verdi. Başlangıçta 18-20 bindi. Daha sonra seferberlik ilan etti, gönüllüler topladı. 35-40 bin civarına kadar çıktılar. Burada çok ayrıntıya girmeyelim. Bunlar askeri birlikleri; piyade, komando, topçu, zırhlı birlik olarak çok azdılar zaten. Araziyi iyi hazırlamışlardı 27 yıldır. Çok hazırlıklı bir tahkimat vardı bölgede. Betondan sığınaklar yapmışlar. Kuzeyde kamera sistemleri, topçuyu çok güzel hazırlamışlar. Bizimkiler adım attıklarında başlarına bir mermi yediler. Azerbaycan ordusu da başlangıçta buraya üç kolorduyla tertiplenmişti. İhtiyat kolordusunu da getirdi. Başka tedbirler de aldılar. Onlar da harbin içerisinde zamanla sayıları 70-80 bine kadar çıktı.
İki kuvvetin mukayesesini yapıyoruz. Güç mukayesesi yaptığımızda araziyi faktörlerini de dikkate aldığımız zaman normalde böyle bir harbin bazı yerlerde 66, bazı yerlerde 100 gün civarında bitmesi hesaplanabilirdi ama 44 günde bitirilmiş oldu. Şimdi bu yaklaşma istikametlerine baktığımız zaman… Kuzey bölge de burası çok ormanlık bir yer ve dağlık, yükselen bir yer. Zırhlı birlik harekâtına pek müsait değil. Komandolar bu bölgeden girdiler. Çok fazla ilerleyemediler. Murov Dağı istikametini aldılar. Murov Dağı’nı aldılar ve burada harekât tıkandı, ilerleyemedi. Çünkü söylediğim gibi çok kuvvetli bir tahkimat yapmışlar. O kadar ki şöyle düşünün; koruganın önüne çıkıyor Ermeni askeri, savaşıyor. Koruganın içine girmek zorunda kaldığında giriyor. Kendi üzerine topçu veya Hava Kuvvetleri’yle ateş istiyor. Yani kendi topçusunun attığı mermiler veya Hava Kuvvetleri’nin attığı mermiler etki etmiyor. Bizim Azerbaycan askerleri dışarıda olduğu için onlar etkileniyorlar. Sığınağın içindeki bu askerler etkilenmiyor.
İkinci bölgede burada tıkandı. Burada da ilerleyemediler. Üçüncü bölge, burada zırhlı ve mekanize birlik harekâtına müsait olduğu için arazi zorlaya zorlaya Azerbaycan askerleri burayı açabildi ve buradan harekât gelişti. Buradan önce bir Zengilan’a doğru gidildi. Yani Fuzuli’den önce Cebrail alındı. Horadiz bölgesinden girildi. Fuzuli alınamadı. Cebrail alındı. Sonra Zengilan’a doğru ilerlenirken tekrar geriye dönüldü. Buradan kuzey yarılmaya çalışıldı ve ilk biliyorsunuz Hadrut alındı. Hadrut’un alınmasıyla Ermeni cephesinde yarma gerçekleşti. Burada 18. Tümen vardı ve Azerbaycan askerleri ilerledi. Ermenistan burada çok kuvvetli bir savunma yaptı. 27 yıldır araziyi savunma için hazırlamışlar.”
“Ermenistan’ın hava savunma sistemlerinin çökertilmesi zaferin başlangıcı oldu.”
Ermenistan’ın hava savunma sistemlerine büyük harcamalar yapmasına karşın, Azerbaycan’ın İHA’ları etkin kullanmasıyla bu sistemlerin çökertilmesine değinen Em. Tuğg. Kandemir bunun muharebede dönüm noktası olduğunu belirtti.
“Ermenistan savunma tarafı olduğu için burada avantajlıydı. Çünkü savaşın yerini siz seçersiniz, neleri yerleştireceğinize siz karar verirsiniz ve düşman açıktan size doğru gelmeye başlar. Yoğun bir tahkimat yapmışlardı. Tanksavar silahlarını çok iyi yerleştirmişlerdi, çok iyi kullanıyorlardı, topçu silahları hakeza öyle. Topçu birliklerini gruplamaları filan tam bir savunma harbine uygundu. Füzeler atıyorlardı. Cephelere de füzeler atıyorlardı yani askerlerin üzerine de füze atıyorlardı. Bir de iyi hava savunma sistemi kurmuşlardı. Yani hava savunmaya ağırlık vermiş Ermenistan. Normal kendi hava gücüne baktığımız zaman 1992’de 13 tane Su25’i var. Yeni sayabileceğimiz uçak olarak Su-30’lar var. Bunları kaldıramadı harpte. İki türlü şey söylüyorlar. Bir tanesi bizim Gence Havaalanı’nda konuşlu olan F-16’larımız da müdahil olur diye korktular o yüzden kaldırmadılar.
[Rus Su-25 uçağı]
Bir tanesi de bu uçaklar alınmış ama mühimmatı alınmamış. Mühimmatı alınmadığı için bu 4’ü yerde kaldı. Bu Su-25’ler de 13 taneydi, bunların da 10 tanesi faal durumdaydı. Bunları kaldırdılar, harp müddeti boyunca kullandılar. Onlar da düştü, etkili de olamadılar çok fazla. Taarruz helikopteri sayısı da bakın 8 tane. 1992’de alınmış 'Mi' serisi taarruz helikopterleri. Yani havada çok etkin olamadı Ermenistan. Buna mukabil onlarda da İHA’lar vardı. Mesela hat topçularının kullandığı İHA’lar… İleri gözetleme maksatlı, değişik seviyelerden mini İHA’lar, taktik İHA’lar. Onlarda da vardı ama bizim kadar etkin kullanamadı.
Azerbaycan’ın imkânı, kabiliyetleri neydi? Bir kere özel Özel Kuvvetler bu harekât süresinde önemli işler yaptılar. Girilemeyen yerler vardı mesela dağlık bölgeler, ormanlık bölgeler veya şehirler. Elektronik harp kabiliyeti, bu çok önemli. Azerbaycan’ın elinde dört, beş çeşit insansız hava aracı var. Bunlar stratejik seviyelerden başlamak üzere, aerostar’lar İsrail’in. Onlar mesela kuzey bölgeyi ele geçirdikten sonra kuzeyde Murov Dağı bölgesini aldıktan sonra Kelbecer’e giden yolu aerostar’lara kontrol ettirdiler yani oradaki hareketi 24 saat havada kalan İHA’lara kontrol ettirdiler. Bizim Bayraktar TB2’lerimiz var taktik seviyede. Bunun dışında mini İHA’lar var. İsrail’den aldıkları Kamikaze drone’lar var. Yani 4’lü, 5’li bir insansız havacı, taarruzi hava aracı veya silahlı insansız hava aracı dediğimiz kombinasyon var ellerinde. Şimdi burada bu harbin düğümünü çözen neydi? Onu söyleyelim. Karşı tarafın hava savunma sistemleri üstün. Azerbaycan’ın hava gücü fazla. Bu hava gücünü hava sistemlerine alt etmeden yenmeniz mümkün değil. Yani karşı tarafın hava savunma sistemlerini çökertmeniz lazım. Uygulanan taktikler, yani harbin ağırlık merkezi dediğimiz bölüm bununla aşıldı. Karşı tarafın hava savunma sistemi çökertildi. Nasıl çökertilir bu? Birincisi elektronik harp. Yani karşı tarafı elektronik harple çökertirsiniz.
[Baykar Savunma tarafından üretilen Bayraktar TB2]
Elektronik harple beraber insansız sistemlerle çökertirsiniz yani İHA’larla. Yine elektronik harple beraber diğer ateş destek vasıtalarıyla yani topçuyla, hava kuvvetleriyle filan. Bir tane örnek var. Bunu anlatıyoruz her yerde. Buna Batılılar da birçok makalede yer verdiler. Mesela Ermenistan’ın kullandığı S-300. Şimdi Azerbaycan’ın elinde eskiden kalma AN-2 eğitim uçakları var, Sovyet zamanından kalma. Bu uçaklardan birini kaldırıyorlar havaya. Bu uçak S-300’ün olması muhtemel yeri neresidir, nereye konuşlanır? Bunun analizini yapmak mümkün. O tarafa doğru hareket ediyor. S-300’ün radarı bu uçağı algıladığı zaman aktive oluyor, çalışmaya başlıyor. Bir radarın aktive olması demek elektromanyetik birtakım dalgalar yayıyor olduğu manasına gelir. Sizin elektro harp sistemleriniz bunu tespit edip kestirme metotlarıyla kabaca yerini bulabilir radarın. Der ki 'Şu bölgededir.' Bu esnada havaya bir İHA’nız kalkmış, gözetleme yapıyor. İHA onun hareketini, yerinden çıkışını, radarlarının dönmeye başladığını tespit ettiğinde kaldırdığınız eğitim uçağı, AN-2 dediğimiz uçak S-300’e doğru kendini kilitleyip yöneliyor. Bu AN-2’nin arkasında da Kamikaze drone’lar olduğunu düşünün. Uçak belli bir mesafeye gelince pilot uçaktan atlıyor. Uçak S-300’e doğru gidince S-300’ün kendini koruyan roketleri var. Bir normal hava savunması var bir de kendini koruyan var. Kendini koruyan roket dışarı çıkıyor ve kendisine doğru gelen uçağa kilitleniyor, atıyor. O, ona vururken Kamikaze drone’lar geçip S-300’ü vuruyorlar. Yani düşünün burada bir kombinasyon var. Biz buna -yani bütün silah sistemlerinin birbiriyle çalışmasına- 'orkestrasyon' deriz. Azerbaycan’da çok füze kullandı. Zaten rakamlarda vermiştim. Karşı tarafın hava savunma sistemini çökerttikten sonra artık muharebe alanı sizin için çok kolay hale geliyor. İşte personel seferberliği yapmış veya asker gönderiyor. Ta 50 km ilerideyken siz onu avlayabiliyorsunuz. Azerbaycan Savunma Bakanlığı da bununla ilgili çok görüntüler paylaştı biliyorsunuz. Veya mühimmat ikmali yapacak araçlar geliyor. Onu avlayabiliyorsunuz. Yiyecek getiriyor. Onu avlayabiliyorsunuz. Yani artık oranın hava savunma sistemi çökertildikten sonra iş kolaya bindi. Kolaya bindi derken derinliğe hâkim olmaya başladınız ve düşmanın kaynakları süratle tükenmeye başladı. En son Şuşa… Çok kanlı geçmiştir oradaki muharebeler. Her sistemin kendine göre üstün yanları olduğu gibi zayıf yanları da var. Mesela elektronik harp yoğunsa, hava sisliyse İHA’ları kaldıramazsınız veya diğer hava sistemlerini çalıştıramayabilirsiniz. Özel Kuvvetler gitti Piyade Komando iş birliğiyle. Şuşa göğüs göğüse muharebelerle alındı. Orada ölen askerlerin Azerbaycan tarafında da şehit olan askerlerin önemli bir kısmı resmen süngü yaralanmasıyla bir ölümdür. Boğaz boğaza muharebeler oldu. Sonrasında oraya tugaylar girdi. Şuşa’yı teslim aldılar. Şuşa alınınca zaten artık Azerbaycan ordusu için zaferin önü açılmıştı. Artık ondan sonrası imhaya gidiyordu ve 'müdahale' mi diyelim yoksa 'iki devletin rızası' diyelim. Putin bunu açıkladı, 'Ekim ayının 19’unda, 20’sinde ben her iki devlet başkanıyla konuştum. Aliyev… ondan sonra başka bir şeyi istemeyiz veya işte bitiririz harbi. Ama buna Paşinyan yanaşmadı.' diyor. Sonuçta Şuşa alınınca Azerbaycan devleti bu işin bitirilmesini münasip gördü ki harp bitirildi. Bugün itibariyle şimdi biz orada Zengilan bölgesine ulaşacak yani Zengezur dediğimiz bölgeden ulaşacak yolun nasıl olacağını konuşuyoruz. Türkiye olarak orada bir gözlem heyetine… Rusya’yla beraber birlikte çalışmamız söz konusu. Onun hazırlıkları devam ediyor."
İşgalden kurtarılmış 7 bölgeye yatırımlar başladı
"Azerbaycan’ın o işgal edilmiş 7 şehrine Azerbaycan’ın ekonomik yatırımları başladı, oraya insanlar dönecekler. Kuzeyde bir bölge var. Dağlık Karabağ’ın şu anda Rus barış gücünün kontrolünde olan bölge. Oranın geleceğini de günler içerisinde göreceğiz. 10 Kasım’dan itibaren yani hatta 8 Kasım’dan itibaren bölge… Çeşitli problemler var yani küçük problemler var. O problemler adım adım çözülüyor. Sınırlarla ilgili problemler var. Çünkü Çarlık Rusya’sı zamanında bu insanlar hayali sınırlar içinde yaşamışlardı. Onların da bir kısmı işte burası senin, benim… Sovyetler zamanında güyah Sovyet Azerbaycan’ı, Sovyet Ermenistan’ı vardı ama fiilen bir sınır kavramı yoktu. İnsanlar oradan oraya göçebiliyorlardı. Şimdi 1992-1993 işgallerinden sonra Ermenistan oraları kendi toprağı kabul ettiği için sınırın üstüne havaalanı inşa etmiş. Yani şu an sınır çizgisinin üstünde havaalanının pisti var veya bu tarafta toprak satmış falan. Bu tür problemler var. Askerler kalmış sağda, solda Ermenistan askerleri. Canlı, savaşın bittiğinden habersiz. Hani o vardı ya II. Dünya Harbi’nde savaşın bittiğinden habersiz Japon askeri… Bunun gibi şeyler var. Ama bunlar da bitecek. Dün de Rusya Devlet Başkanı nezaretinde iki devlet başkanı bir araya geldi, görüştüler. Daha ziyade ekonomik konular, Zengezur bölgesinden geçecek yol konusu görüşüldü. Adım adım ilerleyecek görülüyor."
“Karabağ zaferiyle Ermenistan’ın Doğu Anadolu hayallerinin altı boşaldı”
Sözlerine son verirken Karabağ demografisine yönelik yatırımların şart olduğunu belirten Em. Tuğg. Osman Gazi Kandemir, Ermenistan’ın Rusya’ya bölgeden çık diyebilmesi için ortama entegre olması gerektiğini; ancak bunu için diasporasının yönlendirmesi ile başlattığı anlamsız politikalarından vazgeçmek zorunda olduğunu ifade etti.
“Savaş bitmiş değil aslına bakarsanız. Bu işin bundan sonraki adımı, bir kere Karabağ’ın yeniden insanlı hale getirilmesi için oraya ekonomik yatırımlar yapılması lazım. 27 sene önce insanlar oradan ayrıldılar, gittiler, kendilerine işler kurdular, çocukları büyüdü, evlendiler. Herkesin bir hayatı var. 'Sen köyden gelmiştin, oraya dön!' deme şansınız yok. Orayı ekonomik bir cazibe merkezi haline getirmeniz lazım. Yolların yapılması lazım, evlerin inşa edilmesi lazım, yani önemli bir yük daha var orada. Azerbaycan ekonomisi zaman içerisinde bunu kaldırabilir. Ona şüphe yok. Bunun dışında hiç hayal edilmemiş problemler çıkıyor ortaya. Biraz önce söylediğim gibi havaalanı yapmış sınırın üstüne. Bundan sonraki adımda, bunlar yapıldıktan sonra Ermenistan’ın bölgeye entegre edilmesi önemli. Yani 'Beş yıl sonra Rusya’yı bölgeden nasıl çıkaracağız?' sorusu var ya hani herkesin kafasında. Rusya buraya girdi, bir daha çıkmaz. Yok Rusya o bölgeye girdiği gibi çıkar da. Çıkmasaydı 1990’da çıkmazdı. Önemli olan Ermenistan’ı o noktaya getirebilmek. Azerbaycan yarın Rusya çıksın diyebilir ama Ermenistan demez. Ermenistan’ın oradan çık diyebilmesi için bölgedeki ortama entegre olması lazım. Ermenistan burada o kadar yanlış politikalar izledi ki özellikle diasporanın suçudur bu. Yoksa Ermenistan’daki gariban, fakir, ekmeğinin peşindeki insandan bahsetmiyoruz. Diasporayı Türk dünyasının içinde bir nifak tohumu olarak ya da çıban başı gibi kullanan diasporanın suçu. Öyle olduğu için doğuda Azerbaycan’la problemli batıda bizimle problemli. Kuzeyde Gürcistan’la problemli tecrit edilmiş bir devlet. Tecrit edilmiş olduğu için yerine göre yiyecek ekmek bulamıyor. 1993’te bir deprem yaşadı, biz yardım ettik. Şimdi bölgedeki kapılarını açsa, açsa derken, bölgeyle ilgili maksimalist politikalarını bıraksa, gücüne göre kendine hedef belirlese… Her devletin hedefi olur. Ama hedefiniz gücünüzün üzerindeyse onun adı hayal olur. Hayallerini bıraksa, kendisi için başka hedefler bulsa, bölgeye entegre olsa o zaman Ermenistan’da istemez Rusya’nın orada olmasını. O yüzden önümüzdeki süreç… Otuz yılda nasıl buraya geldiysek belki bundan sonra da bir 25-30 yıl bölgenin normalleşmesi için beklememiz gerekecek.
Rusya’nın geçmişten beri izlediği politikalar var biliyorsunuz. Problem sahalarını çözmeden bırakarak hep kendine muhtaç etme ya da büyümeyi engelleyerek aralara, sahalara problem yerleştirerek hep bir şey ile meşgul etme konuları var. Fakat bugün geldiğimiz noktada Rusya bu politikalarını terk etmek zorunda. Neden?
Dünya tek kutupluluktan çok kutupluluğa doğru ilerliyor. Rusya da en azından bölgede lider olma peşinde. Tekrar süper güç olacak mı olmayacak mı konuları biraz şüpheli çünkü eğer iki kutuplu olunacaksa ABD’nin karşısına Çin geçebilir, aşağıda Hindistan var. Dünyada yüz insan yaşıyor kabul edersek altmış altısı Asya’da yaşıyor. Rusya, burada en azından bölgesel lider olmanın peşindeyse veya dünyada yeni bir kutup olma peşindeyse kendi çevresiyle ilgili problemleri halletmek zorunda. Kendi çevresinde de en önemli grup kim? Türkler. Bakın, güneyinde Türk devletleri var. Güneybatısında da Türkiye Cumhuriyeti Devleti var. Artık dünyanın yeniden alacağı şekil değişti. Burada da problem çözücü bir Rusya daha önem kazanıyor. Bu harbin başından beri Putin’in izlediği politikaları da ben bu gözle değerlendiriyorum. Dedi ki harp Azerbaycan topraklarında cereyan ediyor. BM Güvenlik Konseyi’nin kararlarında öyle. Ve bu tavrını hiç değiştirmedi. Sonunda da geldi, Dağlık Karabağ’ın neredeyse yarısı diyebileceğimiz yerde de Ermenistan kuruculuğunu yaptı. Sadece orada Ermenistan’ın hamisi, Türklerin düşmanı olmak Rusya’nın ne kadar işine yarar? Eski okumalarımızı biraz değiştirmemiz lazım. Devletler rasyonel davranmaya çalışır. Rusya için de rasyonalite burada Türk dünyasıyla arasını düzeltmek olmalı. Bunu yaparken de tabi ki pat diye birdenbire çok yumuşak tavırlar sergileyeceğini falan düşünmeyelim. Sonuçta stratejik kültürüne baktığımıza zaman Rusya… Hani ayı figürüyle özdeşleştiriyoruz ya… Onun da karakteri farklı. O yüzden her şeyin eskisi gibi olacağını düşünmek de hayal, her şey bizim lehimize döndü demek de hayal. Rusya’nın yaptığı işlere bakarsak… İşe şimdi iki taraftan bakabilirsiniz. Bir grup insan diyor ki Rusya bölgedeki hâkimiyetini artırdı, şu oldu, bu oldu... Tekrar bölgeye girdi, bu işin tek kazananı var Rusya. Ben öyle düşünmüyorum. Her şeyden önce 1993 yılında veya 27 Eylül 2007 tarihine göre bakarsak Azerbaycan’ın yüzde 20 toprağının işgal altındaydı. Bugün o topraklar kurtarılmış durumda. Ermenistan’ın Büyük Ermenistan hayaline ciddi bir darbe vurulmuş durumda. Doğuyu, yani Büyük Ermenistan’ın doğu kanadını halletmişlerdi, o geri alınmış durumda. En azından böyle bir hayalin boş olduğunu yıllar sonra da olsa anlamış oldu Ermenistan. Dolayısıyla dönüp de Türkiye’ye bana Doğu Anadolu’yu ver demesinin altı boşaldı. Azerbaycan halkının kendine olan güveni arttı. Azerbaycan halkı devletiyle bütünleşti. Yani biz diyoruz ya ulus devlet, milli devlet. Bu kavramlar böyle işlerle olgunlaşıyorlar. Yani şimdi yanlış anlaşılmasın tırnak içerisinde söylüyorum bunu 'Azerbaycan millet oldu.'
Rusya kazandı demek çok doğru değil ama bu bizi gevşekliğe de götürmemeli. Tamam biz galibiz, zafer kazandık…Yok! Bunlar çok hassas konular, takip gerektiren konular, sürekli peşinde olunması gereken konular. Bırakırsanız yine kaybedersiniz. Ben öyle bakıyorum. Yani o dediğim çerçevede bakarsak Rusya’nın yaptığı işlere, dünkü toplantıyı da şöyle önemsiyorum. Anlaşmaya madde koymuşlar, yollar yapılacak falan diye. Bunu netleştiriyor ve iki devleti o masada bir araya getirmesi bile bölgedeki normalleşmenin adımlarından biri olarak görmek lazım. Diyorum ya bölge normalleşmeli yani Ermenistan kalkıp da bu iddialarını sürdürmemeli. Benim için de öyle yani enerjimi niye oraya harcayayım ki? Aynı şey Yunanistan için de geçerli. Bakın doğumuzda Ermenistan batımızda Yunanistan çıban başı gibi duruyor. Onlar da lüzumsuz enerji harcıyorlar. Sen Türkiye’yle baş edebilir misin Ermenistan olarak ya da Yunanistan olarak? Milli gücün buna yeter mi? Yetmez. Ne kazanacaksın sonunda? Yok! artık öyle okumak lazım diye düşünüyorum."