Türk-Arap Dostluk Derneği Başkanı Mahmut Selim Albayrak, SavunmaTR ekibine özel açıklamalarda bulundu. Albayrak, başkanlığını yürüttüğü derneğin faaliyetlerinden şu şekilde bahsetti:
“Derneğimiz tüm 22 Arap ülkesi ile Türkiye’nin koordinasyonunu sağlayan bir dernek. Dünya üzerinde hali hazırda 22 tane Arap ülkesi var, bizler de yaptığımız çalışmalarla bu Arap ülkeleriyle koordinasyonu sağlamaya çalışıyoruz. Biz çalışmalarımızı genelde ülkemizde bulunan Arap ülkelerinin büyükelçilikleriyle yürütüyoruz. Bunun yanı sıra, elçiliklerle yürütülen ilişkilerin bir sonraki evresi olarak ülkelerin hükümetleriyle ilişkilerimizi devam ettiriyoruz.
Bu anlamda güncel siyasi konjonktür gereği bazı ülkelerle olan ilişkilerimiz yok denecek kadar az. Örneğin, Mısır ve Suriye ile diyaloğumuz yok. Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan ile ise oldukça zayıf. Bunun dışında diğer ülkeler ile güzel ilişkilerimiz var. Ayrıca, sürdürdüğümüz temaslarla yurt içinde ve yurt dışında programlar yaparak Türk-Arap kültürünün etkileşim içerisinde olmasını sağlamaya çalışırız. Tabii işin bir de yatırım yönü var. Türkiye’de Arap misafirlerimizin yatırımlarını artırmalarına yönelik toplantılar ve saire düzenleyerek, bu anlamda etkileşimi sürdürmeyi amaçlıyoruz.”
"Arap ülkelerinin halkları ile hükümetleri arasında oldukça kalın bir çizgi var"
Arap ülkelerinin hükümetleri ve halklarının birbirinden çok bağımsız değerlendirilmesi gerektiğine dikkat çeken Albayrak, Birleşik Arap Emirlikleri üzerinden verdiği örnekle yedi emirliğin her birinde yaşayan Arapların yüzde 80'inin Türkiye’ye karşı sevgiyle bağlı olduklarını rahatlıkla dile getirilebileceğini söyledi.
Bunun yanı sıra, Türkiye’de Arap kökenli nüfusun varlığının ne derecede olduğunu ve bu nüfusun Türkiye ve Türk halkı ile ilişkilerini de değerlendiren Mahmut Selim Albayrak, şu ifadeleri kullandı:
“Türkiye’de birçok etnik azınlık grupları mevcut. Arap kardeşlerimiz bu noktada Türkiye’de nüfus olarak 3'üncü büyük etnik grup. Yaklaşık 980 bin kadar bir Arap nüfusu Türkiye’de yaşıyor. Tabii bu rakamlara Suriyeli mülteci kardeşlerimizi de eklediğimiz takdirde bu rakam 6 milyonu bulabiliyor. Bir de bunun yanında, 400 bin kadar da meskûn olmayan Arap nüfusa sahibiz. Bunlar sürekli olarak Türkiye’de ikamet etmeyen Araplar.”
"Arap coğrafyası için yaşanılacak, yatırım yapılacak ve tatil yapılacak ülkeyiz"
“İlk başta şöyle bir önceliğimiz var; Araplar gittikleri ülkede 'rahat yemek yiyebilmeliyim', 'ibadet etmek istersem rahatlıkla edebilmeliyim' diye düşünürler ve 3'üncü olarak da “kültürlerimizin uyuşması” fikridir ki en önemlisi de budur aslında. Dolayısıyla Araplar tarafından en çok tercih edilen ülkelerden biriyiz.
Ben karşılaştığım Arap turistlere çoğu zaman 'Neden Türkiye?' diye bir soruyorum. Beklediğim cevap aslında 'İstanbul, Ankara veya Antalya gibi güzel şehirlerimizin varlığı' olacak sanıyorum ama cevap şu oluyor; 'Biz Türkiye’de rahat ediyoruz'. Akabinde kültürel miraslarımız, ülkemizin güzellikleri ve saire geliyor.”
Son dönemde özellikle Suriye ve Libya’da yaşanan gelişmelere de değinen Albayrak, bu noktada Türkiye’nin oynadığı rolün bölgede ve coğrafyamızda ne denli etkiler yarattığını da şu cümlelerle ifade etti:
“Dernek olarak Arap coğrafyasıyla alakalı gelişmeleri anlık olarak takip ediyoruz. Bununla ilgili 3 kişilik bir ekibimiz var. Dünya genelinde Arap kelimesinin geçtiği her haberi her bilgiyi analiz ederek bilgilerimize sunuyorlar ve biz de bu şekilde olumlu ve olumsuz tüm gelişmeleri anlık olarak takip ediyoruz."
“Bizim Libya’da ne işimiz var?” diyenlere verilecek cevabımız yok!"
Albayrak, "Libya hususuna değinecek olursak, biz Libya’ya bilâ kayd-û şart göstermemiz gereken her türlü desteği gösterdik. Ki bu desteği gösterebilmek için önce kendi içimizde sonra da dışarda mücadele ettik. Libya bizler için çok önemli bir ülke. Türkler olarak bizim en bilinen önemli özelliğimiz ahde vefadır. Kıbrıs harekâtında Albay Kaddafi’nin uçaklarına Türk Bayrağı çektirip kaldırmasını unutmuş değiliz.
Tarihini bilmeyen, kimliğini unutan bazı cahil kimseler çıkıp 'bizim Libya’da ne işimiz var?' diyebilirler ama bizim onlara verilecek bir cevabımız yok. Çünkü cahille münakaşa edilmez. El eli yıkar, el de dönüp yüzü yıkar. Biz kardeşiz elbette birbirimize yardım edeceğiz.
Bugün gelinen nokta itibarıyla Libya’da çok ciddi bir mesafe katetmiş bulunuyoruz. Hafter isimli darbeciyi devletimizin de büyük çaba ve gayretleriyle durdurduk. İşgal ettiği toprakların büyük bir kısmı meşru Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne devredildi.
Libya’da en önemlisi sosyal hayatın normale dönmesini, halkın huzurunu ve refahını tesis ettik. Şu anda hali hazırda siyasal uzlaşı görüşmeleri devam ediyor. İnanıyoruz ki devletimizin de çıkarları korunarak burada kalıcı bir barış inşa edilecektir. Tabii bu noktada kim ne derse desin, Sayın Cumhurbaşkanımızın ortaya koymuş oldukları irade ve kararlılığın önemi çok büyük.
Suriye hususuna dönecek olursak, Suriye’de durum çok daha farklı. En başta ortada Esed’in yaptığı bir katliam var. Aslında benim burada dikkat çekmek istediğim esas mesele batının ve Birleşmiş Milletler’in iki yüzlülüğü. Yapılan her türlü yanlışı 2-3 saat içinde toplanıp kınayan, gerekli yaptırımları uygulayan bu organizasyonlar ve batı ülkeleri; yıllardır Suriye’de yaşanan insanlık dışı olaylar karşısında adeta kör, sağır ve dilsiz kesilmiş durumda. Çünkü zulme maruz kalanlar Müslüman. Bu çifte standart ne yazık ki dünyanın içine sürüklenmiş olduğu adaletsiz düzeni gözler önüne seriyor.”
"Türkiye bölgede huzur ve istikrarı tesis etmeyi amaçlıyor"
Türkiye’nin Arap coğrafyasında üstlendiği role de değinen Mahmut Selim Albayrak, Türkiye’nin bölgede ve özellikle Ortadoğu’da bir “ağabey” gibi hareket ettiğini, yaşanan kriz ve sorunları büyük bir ciddiyetle ele aldığını ve bu kriz ve sorunların çözümü için var gücüyle çalıştığını belirtti. Türkiye’nin bu rolüyle bölgede huzuru ve istikrarı yeniden tesis etmeyi amaçladığını söyleyen Albayrak, Türkiye’nin bu noktada bölgedeki ülkelerden doğal kaynak, insan gücü veya diğer hiçbir emperyal beklentisi olmadığını da ifade etti.
Türkiye’nin bölgedeki varlığının Arap halkı tarafından nasıl değerlendirildiğine de değinen Albayrak, bölge halkının kahir ekserisinin bu durumdan hoşnut olduğunu, hatta Libya’da daha önce “Türk Askeri Libya’da Kalsın” minvalinde hasthag çalışmaları yapıldığını söyledi. Albayrak açıklamalarına şu ifadelerle son verdi:
“Biz gittiğimiz yerlerde hiçbir karşılık beklemeden, tamamıyla kardeşlik ruhuyla orada bulunuyor ve kardeşlerimizin huzur ve güvenliğini tesis etmeye çalışıyoruz. Başka bir hedef ve gayemiz asla yoktur. Bunun yanı sıra zaten şöyle bir algı var Arap coğrafyasında; 'Türkler bizim âb-ı ecdadımızdan dostumuzdur', 'Türkler dostumuz olduğu gibi bizim imamımızdır' gibi tepkilerle karşılaşıyoruz. Ben, dünya üzerindeki tüm Arap ülkeleriyle, bugün Katar’la olan ilişkilerimiz gibi ilişkiler kuracağımıza inanıyorum."