Tam olarak iki sene önce bugün; 15 Mart 2019 tarihinde Yeni Zelanda’nın Güney Adası’ndaki Christchurch şehrindeki El-Nour Camii ve Linwood İslam Merkezi’ne Yeni Zelanda vatandaşı aşırı sağcı teröristlerce saldırıldı. Saldırıda 51 Müslüman şehit edildi, 49’u ise yaralandı.

Saldırıyı gerçekleştiren Yeni Zelanda vatandaşı aşırı sağcı teröristin sosyal medya ve diğer mecralarda ortaya koymuş olduğu eğilimler, adeta “İslamofobi”nin Batılı ülkelerde bulduğu karşılığı gözler önüne sermekteydi.

Saldırıyı gerçekleştiren Brenton Tarrant isimli teröristin, sosyal medya sitelerinde yaptığı paylaşımlarda, İslam karşıtlığı ve Müslümanlara karşı nefret söylemlerini en uç safhalarda dile getirdiği görüldü. Birçok vesileyle, bulunduğu mecralarda İslam’a, Müslümanlara ve başka ırk ve etnik kökenden insanlara karşı sık sık kullandığı nefret dili ve söylemiyle İslam karşıtlığının geldiği noktayı bir nüsha gibi gözler önüne seren Tarrant, acımadan ve gözünü kırpmadan onlarca masum Müslümanı katletti.

Tarrant isimli cani terörist, gerçekleştirdiği katliamın hemen öncesinde, saldırıyı gerçekleştirdiği Christchurch kentinde bulunan El-Nour Camii’ne doğru ilerlediği sırada bir Facebook üzerinden bir canlı yayın başlattı ve katliamı an be an Facebook üzerinden canlı yayınladı. Canlı yayında El-Nour Camii’ne doğru ilerlediği sırada, aracında açtığı ırkçı ve nefret söylemi içeren müzikler de dikkatlerden kaçmadı.

Camii’ye yanaşıp aracından inen Tarrant, büyük bir soğukkanlılıkla, gözünü bile kırpmadan, canice ve vahşice 51 Müslümanı şehid etti. Birçok farklı mecrada defalarca , İslam ve Müslüman düşmanlığını farklı şekillerle dile getiren bir caninin o güne değin hakkında nasıl olur da bir tek soruşturmanın dahi yapılmadığı ise hâlâ hayret uyandıran bir mesele olarak dikkatleri çekiyor.

Hedeflerinden biri de Türkiye ve Erdoğan’dı!

Saldırgan teröristin, eyleminde kullandığı saldırı araçlarında yer alan simge ve mesajlar ise oldukça manidardı. Saldırgana ait olduğu bilinen sosyal medya hesaplarından paylaşılan “Göçmen ve Müslüman Karşıtı” olarak nitelendirilebilecek onlarca sayfalık bir de manifesto yayınlandığı belirlendi.

Haddini bilmez terörist, paylaşılan manifestoda Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve milletine yönelik “(İstanbul Boğazı’nın batısına) Eğer ki Avrupa topraklarına geçmeye çalışırsanız, boğazın batısına gelmeye çalışırsanız sizleri öldürürüz!” tehdidinde bulunmuştu.

Tarrant, yayınladığı nefret ve şiddet içerikli manifestoda dikkat çektiği suikast listesinde ise Cumhurbaşkanı Erdoğan ve daha birçok ismi hedef almıştı. Manifestosunda Erdoğan’dan özellikle bahseden terörist, Cumhurbaşkanı için “İnsanlarımızın en eski düşmanı ve Avrupa’daki en büyük İslami grubun lideri” ifadelerine yer verdi. Bunun yanı sıra, Avrupa’da yaşayan Türkleri de "etnik" olarak nitelemişti.

Tarrant'ın canice işlediği katliamda kullandığı silahta da birçok simge ve sembol olması; batı ırkçılığının, faşizanlığının ve İslam düşmanlığının yıllara dayanan birikimini bir vesika gibi uluslararası kamuoyunun gözleri önüne sermişti.

Cani terörist, bu sembollerle özellikle Müslümanlara ve Türklere karşı savaşmış tarihî şahıslara ve tarihlere dikkat çekmişti. Bunlardan bazıları; Osmanlı İmparatorluğu’na karşı isyan eden Arnavut hükümdar “Skonderberg” , Sultan İkinci Selim zamanında Kıbrıs’ı fethetmek iççin düzenlenen seferde Türk kuvvetlerini durdurmaya çalışan amiral “Antonio Bragadin”, Osmanlı İmparatorluğu’nun İkinci Viyana Kuşatması’nın başlattığı tarih “1683”, Osmanlı İmparatorluğu’na karşı savaşan Yunan isyancılar için kullanılan lakap “Turkofogos”, Osmanlı İmparatorluğu ile Haçlı Donanmaları arasında, Korint Kıstağı’nda, İnebahtı yakınlarında yapılan deniz muharebesi “LePonto 1571” ve Osmanlı İmparatorluğu’na karşı 1441 ve 1442 yıllarında savaşan Macar general “John Hunyadi” idi.

Müslümanların “barış” parolası akıllara kazındı

Bu alçak saldırının ardından iki yüzlü Batı ülkeleri de dahil olmak üzere, dünyanın dört bir tarafından masum Müslümanların hedef alındığı katliama kınamalar ve tepkiler çığ gibi yağdı. Yüzyıllardır batı tarafından, “barbar”, “şiddet yanlısı” ve “terörist” olarak tanımlanan İslam'ın ve Müslümanların, esasında barbarlığa, şiddete ve terörizme maruz kaldığı gerçeği de gün yüzüne çıkmış oldu.

AFRICOM’un terörle mücadele stratejisi bağlamında Eş-Şebab ve Danab örneği AFRICOM’un terörle mücadele stratejisi bağlamında Eş-Şebab ve Danab örneği

Katliamın hemen öncesinde, El-Nour Camii’nde kılınacak Cuma namazı için camide yerini alan Davud Nabî’nin, terörist Tarrant ile kapıda karşılaştığı sırada dile getirdiği ve teröristin hangi din, ırk ve etnik unsura bağlı olduğundan bağımsız, tüm içtenliğiyle “Hello Brother!” hitabıyla karşılaması ise, İslam’ın hem kelime manası itibarıyla hem de dinî usul ve esaslarıyla ortaya koyduğu “barış” ve kardeşlik vurgusunun Müslümanlar üzerinde ne denli tecelli ettiğinin bir kanıtı niteliğindeydi.