TRT Deutsch Genel Yayın Yönetmeni Kaan Elbir ile Avrupa’da yükselen popülist ve ırkçı yaklaşımların artmasına, ikinci yaşını dolduran TRT Deutsch’un çalışmalarına ve Türk Diasporasına dair söyleşide bulunduk.

Kaan Elbir’in Genel Yayın Yönetmenliği’ni yürüttüğü TRT Almanca yarın ikinci yaşını kutlayacak. Geçtiğimiz iki yıl içerisinde TRT Deutsch, Türkiye’nin dış dünyaya anlatılmasında ülkemizin Almanca sesi oldu. Bu kısa süre içerisinde yayın organının başarısının en önemli belirtilerinden biri ise Avrupa’daki ırkçı seslerin tehditleri oldu…

Genel Yayın Yönetmeni Kaan Elbir sorduğumuz tüm soruları büyük bir hassasiyetle cevapladı.

“Yabancı düşmanlığı özellikle Avrupa’da Türk düşmanlığı şeklinde tezahür ediyor.”

Kaan Elbir, Avrupa’da Türk ve Müslümanlara yönelik özellikle son dönemde artan ırkçı ve ayrımcı yaklaşımların arka planında bazı ırkçı siyasî partilerin korku pompalaması olduğunu hatırlattı.

“Özellikle son yıllarda Avrupa’nın neredeyse tamamında popülist partilerin oylarını yükseltmesi, ırkçı söylemlerin artması elbette bir tesadüf değil. Burada en tetikleyici unsurun Avrupa’ya mülteci akını olduğunu söylemek yanlış olmaz. Ancak bunun yanında Batılı ülkelerde ekonomik durumun kötüleşmesi ve gelir adaletsizliği gibi sorunlar da bir rol oynuyor. Popülist partilerin bu konular üzerinden korku pompalaması ve bunun kendilerine oy olarak geri dönmesi, Avrupa’daki mevcut siyasi tablonun oluşmasına sebep oldu: Sağ popülist partilerin tırmanışa geçmesi ve yabancı düşmanlığının artması. Yabancı düşmanlığı özellikle Avrupa’da Türk düşmanlığı şeklinde tezahür ediyor. Bunun ardında yatan sebep bir yandan Avrupa’da özellikle de Almanya’da en büyük Müslüman azınlığı Türklerin oluşturuyor olması, diğer taraftan tarih boyunca Avrupalıların gözünde Türk kavramının Müslümanlar için bir üst kavram olarak kabul edilmesi yatıyor. Yıllardır savaşlardan ve fakirlikten başını kaldıramayan Müslüman ülkelerden gelen göç hareketi, zaten ekonomik sıkıntı yaşayan, gelecek kaygısı içindeki Avrupalıyı tedirgin ediyor ve bu da popülist siyasetçiler marifetiyle bir korku ve nefrete dönüşüyor.”

“İki yılda haber merkezimize üç kez tehdit mektubu geldi.”

TRT Deutsch haber merkezine kısa süre içerisinde üç kez tehdit aldıklarını ifade eden Elbir, aşırılık meselesinin sadece Almanya ve Avrupa’da yaşayan yabancılar için değil Avrupa’nın kendisi için de bir güvenlik sorunu teşkil etmesinden dolayı konuyu ciddiye aldıklarını düşündüğünü söyledi.

“Haber merkezimize bugüne kadar üç kez tehdit mektubu gönderildi. Her üç vakayı da anında polise bildirdik ve polis gerekli çalışmaları başlattı. Fakat aradan geçen süre içerisinde herhangi bir sonuç maalesef alınamadı. En son geçtiğimiz aylarda polis, tehdit mektuplarını gönderenlere dair bir iz bulunamadığını gerekçe göstererek dosyayı kapatacağını belirten bir mektup gönderdi ve böylece konu kapanmış oldu. Alman güvenlik güçlerinin genel olarak aşırı sağcı gruplarla mücadele ettiği biliniyor. Bu sadece Almanya’da yaşayan yabancılar açısından değil, Alman devletinin ulusal güvenliği için de önemli bir konu. Bu yüzden kendilerinin konuyu ciddiye aldıklarını düşünüyorum.”

Türk Diasporası ve çalışmaları…

“Başta Almanya olmak üzere Avrupa’da yaşayan insanımız geçmişle mukayese edildiğinde ayrımcılıkla mücadele noktasında büyük bir ilerleme katettiler. Yeni nesille birlikte diasporamız artık haklarını biliyor ve savunma noktasında aktif bir tavır alıyor. Ayrımcılıkla mücadele kapsamında Türk dernekleri mensuplarını bilgilendirici programlar düzenliyorlar. Hangi durumda hangi kurumla irtibata geçmek gerektiği noktasında insanlarımızın bilgilendirilmesi gerekiyor. Bu açıdan derneklerin düzenlediği bu tanıtıcı ve bilgilendirici faaliyetlerin merkezi bir rolü bulunuyor. Örneğin DİTİB’in (Diyanet İşleri Türk İslam Birliği) “DİTİB Ayrımcılıkla Mücadele Kurumu” Müslümanlara karşı gerçekleşen saldırıları raporluyor ve sonuçlanması için takipçisi oluyor. Biz de TRT Deustch olarak Almanya’da yaşanan her türlü ayrımcılığa karşı çok net tavır alıyoruz. Ayrımcı olayların ve saldırıların tekrar gerçekleşmemesi için bu konuları sürekli gündemde tutuyoruz. Yaşadıkları mağduriyetleri bize telefon yada email ile bildiren çok sayıda insanımız var.

Diğer yandan Türk toplumu içindeki hukukçularımızın sayısı her geçen gün artıyor. Bu hukukçularımız Almancası yeterli olmayan insanlarımıza Türkçe danışmanlık yapabiliyor ve bu da dil bariyerinden ötürü kendisini yeterince ifade edemeyen mağdurlara büyük bir kolaylık sağlıyor. Almanya’daki Türklerin haklarını daha aktif savunabilmeleri noktasında Türkiye’nin yaptığı çalışmaların da büyük bir katkısı olduğunu belirtmek gerekir. Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı Avrupa’da eğitim gören üniversite öğrencilerine yönelik mutat olarak “İnsan Hakları Eğitim Programı” düzenliyor. Bu programlarda ayrımcılığın tarihi, gelişimi, türleri ve bunlarla mücadele noktasında eğitimler alan gençler daha sonra yaşadıkları bölgelerdeki insanlarımıza rehber oluyorlar. Diğer yandan TBBM’de kurulan Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Alt Komisyonu, Avrupa'da Yükselen Irkçılık ve İslamofobi İnceleme ve Araştırma Alt Komisyonu ve Batı ülkelerindeki İslam Düşmanlığını İnceleme Alt Komisyonu’nun aktif çalışmaları bulunuyor.”

“Almanya’da yeni hükümetin vaatlerinde ne kadar tutarlı olduğunu zaman gösterecek.”

Kaan Elbir, Almanya’da yeni kurulan koalisyon hükümetinin çalışmalarını da TRT Deutsch olarak yakından takip ettiklerini dile getirdi.

"Seçim öncesinde partilerin doğrudan Türklere veya Türkiye’ye karşı bir vaadi olmasa da İslam konusunda ve Müslümanlara yönelik bazı vaatleri oldu. Bir tarafta hiçbir dinin dışlanmayacağı veya kayırılmayacağı, ayrımcılığa maruz kalanların korunacağı, Almanya’da “yerli” imamlar yetiştirileceği, katı laik Fransa modeli yerine dinin toplum içerisinde daha görünür kılınacağı gibi vaatler yapılarak Müslümanlara olumlu sinyaller verildi. Diğer taraftan bazı partilerin seçim programlarında DİTİB (Diyanet işlerini başkanlığının Avrupa kolu) veya İslam Şurası gibi kuruluşları devre dışı bırakma vaatlerinin olduğunu görüyoruz, ki bu da Müslüman toplumda kafa karışıklığına sebep oldu. Öte yandan yabancılara yönelik ayrımcılıkla mücadele, vatandaşlık işlerinde kolaylık gibi vaatlerde bulunuldu.

Şunu belirtmek gerekir ki, her seçim öncesinde bu tür vaatler verilir. Koalisyon hükümeti henüz yeni göreve başladı. Vaatlerinde ne kadar samimi olduklarını ve bunların ne kadarının yerine getirildiğini önümüzdeki dönem göreceğiz."

2022’de TRT Deutsch, Türkiye’nin dünyadaki yüzlerinden biri olmaya devam edecek…

İki yılı geride bırakan TRT Deutsch’un bu yıllarını ‘emekleme yılları’ olarak tanımlayan Genel Yayın Yönetmeni Kaan Elbir, Almanca konuşan ülkelerdeki hedef kitlelerini yenilikçi konseptleri ile tanıştırdıklarını ifade ederek sözlerini tamamladı.

“Evet, 13 Ocak 2020’de yayın hayatına başlayan TRT Deutsch iki yılı geride bırakmanın gururunu yaşıyor. İlk iki yılı emekleme zamanı olarak görebiliriz. Bu süre zarfında zorlu bir mecra olan Alman medya dünyasına giriş yaptık. Almanca konuşulan ülkelerdeki hedef kitlemizi yenilikçi konseptimizle tanıştırdık. Gündemi meşgul eden her konuda “Biz de buradayız” dedik ve olayları Türkiye perspektifinden aktarmaya gayret ettik. Dezenformasyonla yoğun mücadele ettik ve bunu yaparken Ermeni sorunu, PKK sorunu gibi konularda bilgilendirici videolarla kamuoyunu bilgilendirmeye çalıştık. Bunların yanında ülkedeki ırkçılık, ayrımcılık, islamofobi, sosyal adaletsizlik gibi konuları gündeme taşıdık. Önemli meselelerde sokağa inerek vatandaş mikrofon uzattık.

Yeni dönemde artık bu faaliyetlerimize daha da hız vermeyi, gündemi takip ettiğimiz kadar gündemi belirmeyi hedefliyoruz. Bunun yanında altyapı hazırlığını tamamladığımız Podcast yayınları da yeni dönemde başlatacağımız projelerden birisi.

Bildiğiniz gibi TRT Deutsch sadece Almanya’ya yönelik değil, Almanca konuşulan ülkelere yönelik yayın yapan bir platform. Bu bağlamda 2022 yılında Avusturya ve İsviçre gibi diğer Almanca konuşulan ülkeleri de giderek daha fazla odak noktamıza almayı hedefliyoruz. Zira bu ülkelerde de ciddi bir takipçi kitlemiz var.“