Türkiye’nin havacılık alanındaki ilk müteşebbislerden biri olan Vecihi Hürkuş, gözlerini İstanbul semalarına 6 Ocak 1896’da açar. Heyecanlı ve hareketli bir çocuktur. Küçük yaşta babasını kaybeder. Bunun üzerine ailesiyle önce akrabalarının yanına, sonra da Üsküdar’da bulunan amcası Ahmet Şükrü Bey’in yanına taşınır. İlkokulu Bebek’te, ortaokul ve liseyi Üsküdar’da okur.

Balkan Harbi, I.Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı'nda Vecihi Hürkuş

Vecihi Hürkuş, mezun olur olmaz 16 yaşında ilk defa Balkan Harbi’ne gönüllü katılır. Çocukluğundan beri pilotluk hayali kuran Vecihi Hürkuş, yaşı küçük olduğundan ancak makinist okuluna kabul edilir. Sonrasında I. Dünya Savaşı’nda Irak Cephesi’nde Bağdat’taki Hava Birliği’ne makinist olarak gönderilir. Bağdat’ta 1916’da meydana gelen bir uçak kazasında yaralanarak İstanbul’a döner. Tedavisinin ardından pilot okuluna (Yeşilköy Tayyare Mektebi) yazılır. 15 Kasım 1916’da diplomasını alarak pilot olur. İlk uçuşunu mezun olmadan altı ay önce gerçekleştirir.

1917 yılında Kafkas Cephesi’ne pilot olarak gönderilir. Hürkuş, bölüğe atanana kadar Ruslar, Erzincan ve Sivas’ın bir kısmını uçakla bombalar. Vecihi Hürkuş da Albatros AK-53 isimli uçağı ile hava muharebesinde Ruslara hücum ederek Guadron G-IV tipi çift motorlu savaş uçaklarını düşürür. Vecihi Hürkuş bununla Kafkas Cephesi’nde savaş uçağı düşüren ilk pilot olur.


Hava muharebesinde yaralandığı için zorunlu iniş yaptıktan sonra hiçbir parçasını Ruslara kaptırmamak için uçağı yakar. Sonrasında da Ruslara esir düşerek Hazar Denizi’ndeki Nargin Adası’na götürülür. Azerbaycan Türkleri’nin yardımıyla adadan zor şartlar altında yüzerek kaçar ve İstihkâm Teğmeni Salih Bey ile İstanbul’a yürüyerek ulaşır.

İstanbul’a geldiğinde I. Dünya Savaşı’nın son yıllarıdır. Vecihi Hürkuş İstanbul Hava Müdafaa Bölüğü’ne tayin edilir. Ömrü savaşların olduğu bir zamana gelen Hürkuş, Kurtuluş Savaşı’na ailesinin tehdit aldığını bilmesine rağmen katılır. Savaşta pilot olarak bulunacak Vecihi Hürkuş Batı Cephesi’ne gizli olarak gitmeye çalışır. Fakat bu gizlilik ifşa olur. Buna rağmen arkadaşlarıyla Anadolu’ya gitmekten vazgeçmezler. Lakin kaçmak için kullandıkları uçakların kimisi kırıma uğrar kimisi hendeğe girip parçalanır kimisi de hiç kalkamaz. Sadece arkadaşı Pilot Kazım’ın kullandığı uçak İznik’e gitmek üzere havalanır. Vecihi Hürkuş ve arkadaşları uçaktan inip Adapazarı’na gizli bir şekilde giderler. Anadolu’ya geçen Hürkuş, Kurtuluş Savaşı’nda sivil pilot olarak göreve başlayıp çeşitli aralıklarla 20 saate yakın havada kalarak keşiflerde bulunur. Bu keşiflerde 20 Ağustos 1920’de Anadolu’da (Simav) düşman mevzilerini (Yunan birlikleri) belirler ve vurur.

Birçok uçak kazası atlatan “gökyüzü kartalı”, Kurtuluş Savaşı’nda da (1921) çeşitli bölgelerde (Söğüt, Bozüyük ve İnönü bölgesinde) düşman mevzilerini, alçaktan bombaladıktan ve ateş ettikten sonra uçağı isabet alıp ölümden kıl payı döner. Buna rağmen uçağı başarılı bir şekilde indirip düşman birliklerinin eline geçmemesi için yakar ve sıcak çatışma bölgesinden birliğine kaçar.

Vecihi Hürkuş İstiklal Savaşı’nda pilot olarak görevini ifa ederken, ailesinden de kayıplar yaşar. Düşman kuvvetlerin Eskişehir’i bombalamasıyla 23 yaşındaki kardeşi şehit düşer. Eniştesi Binbaşı Bedri Bey kaybolur.

Savaş boyunca sivil pilot olarak görev yapar. Sonrasında da tutkuyla bağlı olduğu havacılığa devam eder. İyi bir pilot olmasının dışında uçağın teknik kısmından da anlayan Hürkuş, artık sadece havada uçmayacak, engellere rağmen uçak üretecektir.

Eski ve hasarlı uçak kalıntılarından yeni uçaklar tasarlar

Hürkuş, I. Dünya Savaşı sonunda Karadeniz’den Türkiye’ye sürüklenen pervaneleri olmayan iki uçak bulur. Uçağın birini başarıyla tamir etmesi onda bir hayali alevlendirir. Hasarlı uçağın tamirinden sonra ilk tasarladığı şey bir av uçağı olur. Enver Paşa’nın desteklediği bu proje savaş ortamında yeterli ilgiyi göremediği için gerçekleşemez.

Destansı mücadelenin zaferi Çanakkale Destansı mücadelenin zaferi Çanakkale

[Enver Paşa]

Vecihi Hürkuş, Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Yunanlardan kalan uçağın parçalarını bir araya getirerek ilk defa milli bir uçak yaparak adını tarihe yazdırır. Uçak 1925 yılında test edilerek onaylanır. Fakat uçuş izni olmadığı gerekçesiyle 15 gün hapis cezası alır ve Hava Kuvvetleri’ndeki görevinden istifa eder. Sivil olarak çalışmalarına devam eden Hürkuş, Türk Tayyare Cemiyeti’ne katılır. Gerekli desteği halktan bağışlar yoluyla alır. Bağışlarla alınan uçaklara bağışçıların isimleri verilirdi. İlk bağışı Adana’nın Ceyhan ilçesi yapınca uçağın ismi Ceyhan olur. Amacı okul açıp havacı bir nesil yetiştirmek ve hava sanayii kurmak olan Cemiyet’in yönetim kurulu topluca istifasını verdikten sonra Vecihi Hürkuş’un bütün havacılık projeleri elinde kalır. Mevcut uçaklar, elemanlar vs. Hava Kuvvetleri’ne verilir.

TOMTAŞ, Vecihi K-XIV, ilk Türk Sivil Havacılık Okulu...

Daha sonra Cumhuriyet tarihinde kurulan ilk uçak fabrikası olan TOMTAŞ, Vecihi Hürkuş’un uzmanlığından yararlanmak isteyip teklifte bulunur. Hürkuş gelen teklifi kabul edip çalışmalarına ivme kazandırır. Almanya’ya gidip uçaklar üzerinde araştırmalar yapar. İncelediği Junkers A.20 uçağının kusurlarını bulup düzeltir ve Junkers A.35 uçağını da kendisi yapar. Uçakların gerekli incelemelerini ve tamirini yaptıktan sonra test uçuşunda bulunur. Avrupa’dan alınan uçaklarla yurt içinde Ankara Kayseri, yurt dışında Ankara Tahran arası yolculuk yapılır. Her şey güzel giderken fabrika, kötü yönetimi yüzünden 1928 yılında kapanmak zorunda kalır.

Önceden tasarladığı Vecihi K-XI modelinin minyatürünü 1930’da Ankara’da Yerli Mallar Haftası’nda sergiledikten sonra yeni uçak modelleri üzerinde çalışır. Kadıköy’de bir kereste fabrikasını kiralayıp birkaç ay içinde ikinci uçağı Vecihi K-XIV’i üretir. Uçağını; önce Fikirtepe’de halka, sonra Ankara’ya uçarak devlet adamlarının da izlediği hava gösterisinde sergiler. İçinde İnönü’nün de olduğu devlet adamları tarafından incelenen uçak beğenilir.

Uçağın yeterlilik belgesi için İktisat Bakanlığı’na başvuran Hürkuş, ilgili mercilerin Türkiye’de olmadığı gerekçesiyle Bakanlık vasıtasıyla Çekoslovakya’ya gidip uçuş sertifikasını alır. Fakat bir süre sonra, uçuş raporları vermediği gerekçesiyle Vecihi’ye ödenen tazminat kesilir ve Vecihi XIV de uçuştan men edilir. Hürkuş tekrardan Türk Hava Kurumu’ndan ayrılmak durumunda kalır.

Vecihi Hürkuş, çalışmalarına 1932’de ilk Türk Sivil Havacılık Okulu’nu kurarak devam eder. Okulun 2’si kız toplam 12 öğrencisi vardır. Türkiye’nin ilk kadın pilotu Bedriye Gökmen de bu okulda yetişir. Teorik ve uygulamalı olarak eğitim veren okulun uçuş alanı Fikirtepe’dedir. Bu okul da Nuri Demirağ gibi yardımseverlerin bağışlarıyla ayakta durur. Fakat bir süre sonra öğrencilerin diplomalarına denklik verilmediğinden ve maddi imkânsızlıklardan dolayı kapanır.

[Vecihi Hürkuş'un öğrencilerinden Türkiye'nin ilk kadın pilotu Bedriye Gökmen]

Atatürk'ün desteği

1935’te Avrupa’ya (Rusya) giden ve oradaki sivil havacılığın ne durumda olduğunu gören yetkililer dönüşte durumu Atatürk’e anlatır. Bunun üzerine Atatürk sivil havacılıkta dikkatini çeken Vecihi Hürkuş hakkında detaylı bilgi ister. Sonrasında Vecihi Hürkuş’un yolunun açılmasını ve ondan “Türk Kuşu” isimli proje için yararlanılmasını emreder. Başkomutan'ın verdiği destek Vecihi Hürkuş için büyük bir mutluluk olur. Bu proje ile Hürkuş’un bazı öğrencileri Rusya’ya eğitim için gönderilir.

1937 sonbaharında ise Almanya’ya mühendis olmak için gönderilen Hürkuş, Tayyare Makine Mühendisliği diplomasını alarak 1939’da mezun olur. Türkiye’ye döndüğünde Bayındırlık Bakanlığı’nın “İki yılda mühendis olunmaz.” gerekçesiyle vermediği uçak mühendisliği ruhsatını Danıştay’ın kararı ile almayı başarır.

Yılmayan bir Türk Kartalı

İlerleyen süreçlerde “Kanatlılar Birliği”ni, “Türk Kanadı” şirketini, “Hürkuş Hava Yolları”nı kursa da bu kuruluşlar çeşitli problemler ve engeller sebebiyle kapanmak zorunda kalır.

        [Hürkuş Hava Yolları logosu]

Yaptığı her girişimde sürekli bir engel ve problemle karşılaşan Vecihi Hürkuş, havacılık sevdasından hiç vazgeçmez. Son olarak da elinde kalan uçağını (TC-ERK) Maden Tetkik Arama Enstitüsü’nün Güney Doğu Anadolu’da toryum, uranyum ve fosfat madenlerinin bulunması için keşif çalışmalarında kullanır.

73 yıllık hayatına çok şey sığdıran ama en çok da TBMM tarafından verilen kırmızı şeritli İstiklal Madalyası kazandıran Hürkuş, son zamanlarında yaşadığı bazı sıkıntılar (borçlar, âtıl durumdaki uçakların sigorta giderleri, maaşına gelen haciz vs.) sebebiyle Ankara’da beyin kanamasından hayatını kaybeder.