19 Eylül Gaziler Günü vesilesiyle SavunmaTR'ye konuşan Türkiye Gaziler ve Şehit Aileleri Vakfı (TÜGŞAV) İstanbul Şube Başkanı Gazi Ferhat Koçak ve yönetimi gazi ve şehit yakınları ile ilgili konuların ele alındığı röportajda, şehit aileleri ve gazilerimizin sürekli hatırlanması gerektiğine vurgu yaptı.
[TÜGŞAV İstanbul Şube Başkanı Gazi Ferhat Koçak ve TÜGŞAV Genel Başkanı Gazi Lokman Aylar]
“Bu vatanın nasıl vatan olduğu kimse tarafından unutulmamalı”
Gazi Ferhat Koçak, şehit ailesi ve gazilerin hakları ödenemeyecekte olsa devletin her konuda destek olduğunu ve tanınan imkân ve ilgiden ailelerin memnun olduğunu belirtti.
“Biz 1994 yılında Ankara’da kurulan bir vakıfız. Ankara dışında da Türkiye genelinde bazı illerde şubeleşerek ciddi anlamda şehit ve gazi ailelerimizin hizmetine kendimizi adamış bulunuyoruz. Zaten yönetimimizde şehit ailelerimiz ve gazilerimizden oluşmakta; bende zaten İstanbul şube başkanı olarak bir Güneydoğu Gazisiyim. Yanımda da şuan bu röportajı gerçekleştirirken 15 Temmuz Gazimiz Ali Ayran var.
Bizim birinci önceliğimiz şehit ve gazi ailelerimizin sosyal hayata daha fazla adapte olabilmeleri, rehabilitasyon ve dayanışmalarının sağlanması. Her zaman tüm sorunları çözemesek de bu sorunlara en azından ortak olma çabası güdüyoruz. Yani bu şu anlama geliyor; bir sivil toplum kuruluşu olarak, şehit aileleri ve gazilerimizin sorun ve taleplerini ilgili makam veya yerlere ilettiğimizde bu olumsuz bir dönüş alacak dahi olsa, bunun başlıca takipçisi biz olmaya çalışıyoruz, çözümsüz bir durum olduğunda bununla biz de dertleniyoruz.
Yakın zamandan küçük bir örnek verebilirsek; yaşanan pandemi sürecinden en çok yaşlı vatandaşlarımız etkilendi. Bu noktada 65 yaş üstü şehit veya gazi ailelerimize daha fazla kumanya ve yardım dağıtmaya gayret gösterdik. Şunu özellikle sağlamaya çalışıyoruz; maddi bir yardımdan ziyade sürekli bir hatırlanma ve hürmet/minnet duyma durumunu fiili olarak göstermeye gayret ediyoruz. Burada bir parantez açarak devam etmek istiyorum; Şehit ve gazilerimizin hakları ödenemeyecekte olsa devletimizin tanıdığı haklar kesinlikle muazzam. Eksiklikler ve geliştirilebilirlik tabi ki olacaktır, biz ilgili makamlara bunları da dile getiriyoruz fakat şehit ve gazi ailelerimiz genel olarak tanınan haklardan ve ilgiden memnunlar. Dolayısıyla şehit ailelerimiz ve gazilerimiz kimseye muhtaç değiller. Tekrar söylemek gerekirse hakları ödenemeyecek dahi olsa devletimiz, Allah razı olsun her zaman yanlarında oluyor. Ailelerimize burada yapmış olduğumuz kumanya yardımı sembolik oluyor biraz bu durumda. Yani burada beklenti hatırlanıyor olmak… Şehitlerimizin o fedakârca, vatanı ve namusu için şehadete yürümesinin, o makama erişebilmiş olmasının gururuna karşı ailelerine hürmet gösterilmesi bütün mesele. Bu vatanın nasıl vatan olduğunu vatandaşlarımızın unutmaması ve şehidimizin/gazimizin geride bıraktığı emanete sahip çıkmaları ile ilgili bir durum bu. Yoksa onların maddi hiçbir beklentisi yok.”
“Şehit aileleri ve gazilerimize karşı gündelik-sosyal yaşamda daha duyarlı olunması gerekiyor”
Koçak şehitlik ve gazilik mertebelerinin hafife alınmayacak kadar yüce olduğuna ve bu değerlere sahip çıkmanın önemine vurgu yaptı.
“Şehit yakını ve gazilerimizin sosyal yaşam içerisindeki konumlarının topluma yeterince doğru aktarılmadığı kanaatindeyiz. Burada STK’lar olarak kendimize de özeleştiri yapmalıyım. Bunun misali otobüs kartı meselesi. Defalarca bu konuda biz dahi şikâyet aldık. Gazimiz otobüse biniyor, devletin bakanlığının ona tanıdığı bir hak var; kartı ile ücretsiz seyahat edebilir… Ama defalarca ‘bu kartı tanımadığını, bunu kabul etmeyeceğini’ söyleyen kimselerle karşılaştılar. Burada en önemlisi insan içinde ciddi bir rencide olma durumu var. Yani burada böyle bir şeyle karşılaşıldıysa, buna şahit olan vatandaşlarında nazik bir dille, bir şehit ailesi veya gazinin el üstünde tutulması gerekirken buna maruz bırakılmasının doğru olmadığına dair tepki göstermesi gerekir düşüncesindeyim. Bizi asıl üzen şeyde zaten bu ve benzer olaylarda toplumda bir reaksiyonun oluşmaması… Örneğin daha önce belediye otobüslerinde de bir çalışma vardı hatırlayacağınız üzere. İlk iki koltuğun üzerinde, “şehit yakını, gazi ve hamilelere ayrılmıştır” diye yazardı. Burada amaç aslında vatandaşın bunu hatırlamasıdır. Yani böyle bir çalışma yok şu an, ama insanlar –mesela değnekli bir gazi otobüse binse- zaten yer verebilirler, ama bu sembolik çalışma herkese bir şeyleri hatırlatıyor, farkındalık oluşturuyordu. Bir toplumu toplum yapan milli değerleridir. Bu değerlerin başında da bir devletin ve vatanın oluşumunda verilen mücadelede fedakâr davranmış insanlar gelir. Buradan da şuna değinmek istiyorum; biz tüm bu değerlere, şehitliğe, gaziliğe sahip çıkmazsak, bunları hafife alırsak devletin bekası tehlikeye girecektir günün birinde. Bu konuda insanlarımızı daha da duyarlı hale getirmemiz gerekiyor.”
“Devletin zirvesinden gördüğümüz samimiyeti tüm bürokrasi ve siyaset dünyasından görmek istiyoruz”
TÜGŞAV İstanbul Şube Başkanı Ferhat Koçak, devletin zirvesinin hassasiyet ve samimiyetini her bürokrat ve siyasiden görmek istediklerinden bahsetti. Ayrıca ‘Malül Sayılmayan Gaziler’ konusunda değinen Koçak, bu konuda ilgililerle yetkililerin muhakkak görüşmesi ve konuyu hakkaniyetli şekilde neticeye ulaştırması gerektiğine vurgu yaptı.
“Şehitlik ve gazilik siyaset üzeri kavramlardır. Çünkü bunlar vatanın ana değerlerindendir. Bu kavramları bir siyasi partiye veya ideolojiye atfedemeyiz. Birçok düşünceden şehit ve gazilerimiz var ve bu insanların şehit veya gazi olurken tek düşünceleri devletin bütünlüğü ve bekasıdır. Bunun en net örneği Çanakkale’dir! Muhtelif coğrafyalardan, farklı görüşlerden birçok insan –ırk ve millet kavramlarının farkını ayırt ederek söylüyorum bunu- Türk oldukları için millet ve devletinin varlığı uğruna can verdiler, ama düşmanı geçirtmediler. Bunları şu yüzden söylüyorum; dediğimiz gibi siyaset üstü kavramlar bunlar. Bir şeyleri eleştirirken bunları bir tarafa çekmek, ya da bir şeyleri överken birilerini yüceltmek için söyleniyor gibi algılanıyor bazı kesimler tarafından, bu kesinlikle doğru bir tutum değil. Bir şey doğru ise doğru yanlış ise yanlıştır bizim için.
Türkiye’de yaklaşık 20.000 kişi malül sayılmadığı için gazilik hakkını elde edemiyor. Bu çok uzun yıllar önce çıkartılmış bir yasa nedeniyle böyle. Bu sorunun giderilmesi için bazı kanunların güncellenmesi veya düzeltilmesi gerekiyor. Olayın hukuki boyutuna giremeyeceğim tabi ki –çünkü gazilik için belli bir yeterlilik gerekiyor- fakat anlaşılması için örnek vermek gerekirse; şarapnelle yaralanmış fakat engelli duruma düşmemiş gazi arkadaşlarımız var. Bu durumda kendileri malül sayılmadılar. Fakat kimisine saplanmış olan şarapnel zaman içerisinde kanını zehirliyor ve ölüme kadar götürebiliyor. Bu arkadaşların gazi sayılmaları daha adaletli olacaktır kanaatindeyiz. Bu arkadaşlarla bir araya gelip ortak bir çalışma yürütülmesi elzemdir. Bizde bu konuda çalışmalar yapıp ilgili yerlere ilettik. Çok eski zamanlardan bu yana gelmiş bu yönetmelik veya kanundaki sorun çözüldüğünde bu kardeşlerimizde haklarına kavuşacaklardır diye umut ediyoruz.
Şehit ailelerimizi ve şehitlerimizin kabirlerini sürekli ziyaret ediyoruz, Kur’an tilavetleri yapmaya çalışıyoruz. Bu aile ziyaretleri noktasında bir şeye değinmek ve bir şeyleri eleştirmek istiyoruz biz. Bir çok bürokratik kurum ve kuruluş ailelere ziyaret düzenliyorlar. Fakat bu ziyaretler bir gün ile (19 Eylül Gaziler Günü) sınırlı kalabiliyor. Yani bir ziyaret düzenleniyor, fakat evden çıkıldığı gibi evdeki sıkıntı ile ev ahalisi baş başa bırakılıyor. Ziyaret samimi ise daha sistematik olmalıdır, sadece bir güne sıkıştırılamaz bu mesele. Bir sorun olduğunda daha hızlı refleks alınabilmesi için daha çok ziyaret edilmeli şehit ailelerimiz ve gazilerimiz. Gidin şehitliklere, muhakkak şehit ailelerimiz Cuma günleri oradadır, kabirlerini düzenlerler Kur’an okurlar evlatlarına. Bazı bürokratlarımız senede bir gün yarım saat ziyaret düzenliyorlar, bunu maalesef propagandaya bile çeviren var. Çok üzücü bir durum. Halbuki biz devletin zirvesinin şehit aileleri ve gazilerimize gösterdiği samimiyet ve hassasiyeti tüm bürokrasiden bekliyoruz.”
Röportaja aynı zamanda TÜGŞAV İstanbul Şubesi 15 Temmuz Masası TemsilcisiGazi Ali Ayran’da katıldı. Kısa cümlelerle görüş bildiren Gazi Ali Ayran şunları söyledi:
“Vakfımız ile İstanbul’da çeşitli sosyal sorumluluk projelerine imza atıyoruz. Kendisi zaten genel anlamda bahsetti. Ben çok kısa bir şey eklemek istiyorum; Türkiye’de şehit yakınları ve gaziler devlet tarafından en yüksek mertebede tutuluyor. Allah razı olsun. Bizim hiçbir beklentimiz yok fakat devletin verdiği bu hürmet ve sağduyuyu tüm toplumdan bekliyoruz. Bir gaziye eksiği olan biri şeklinde değil, vatanı için kendini feda etmiş bir birey olarak bakılmasını istiyoruz.”
“Bizim evladımız evine dönmedi, ama sizde bizim evladımızsınız”
Sözlerini gerçekleştirdikleri bir projede yaşadığı anı ile tamamlayan Gazi Ferhat Koçak, şehit ailesi ve gazilerimizin sadece bugün değil sistematik şekilde hatırlanması gerektiğine dikkat çekti.
“Şimdiye kadar bahsettiğimiz meseleler kesinlikle ‘şımartılmak’ olarak anlaşılmamalı. Sadece hatırlanmak yeterli. Şu örneği vererek sözlerimi sonlandırmam daha anlaşılır olacaktır diye düşünüyorum. Bizim en çok zorlandığımız ziyaretler şehit ailelerimize oluyor. Yakın zamanda bir organizasyon yaptık. En son düzenlenen Afrin Operasyonlarında görev yapan askerlerimize destek olmak adına, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ile bir protokol gerçekleştirdik. Proje kapsamında öğrencilerimizden Afrin’deki abilerine mektup yazmalarını rica ettik. İçlerinden geldiği gibi yazdılar. Mektup yazan bazı öğrencilerimiz, bunun üzerine şehit ailelerimizi ziyaret etmek istediler. Bizde müsait olan şehit ailelerimizi belirledik ve kendilerine öğrencilerimizin ziyaret talebini ilettik.
Şehidimizin annesi bizi iki-üç defa aradı; lütfen yemek yemeden gelin diye… Biz de kesinlikle zahmet vermemek istediğimizi, sadece ziyaret etmek istediklerini, bir şey getirilecekse bizim getirebileceğimizi söyledik. Buna rağmen eve gittiğimizde, masada çeşit çeşit börekler ve yemeklerle doluydu; belli ki çok uzun süre hazırlanılmış anamız tarafından… Olağan üstü bir hürmet gördü tüm çocuklar. Ziyaret tamamlanıp evden ayrılırken, şehidimizin anne ve babasının söyledikleri yüreğimize oturdu! Zahmet etmişsiniz dediğimizde: “Öyle şey mi olur? Bizim evladımız evine dönemedi ama sizde bizim evladımızsınız. Kapıyı çalıp buraya geldiğinizde sanki oğlumuz gelmiş gibi hissettik.” dediler. Yani tekrar edeyim, biz oraya giderken ailenin maddi hiçbir beklentisi yoktu, hatta meşakkate kendileri girmişti. Hangi şehit ailesine giderseniz gidin o evde muhakkak şehidimizin bir kanlı gömleği, bir köşesi veya bir odası vardır. Yastığı, yorganı, eşyaları hep durur. O insanlar üzerinden kaç yıl geçerse geçsin o hatıralarla yaşıyorlar. Biz altyazıda veya bir haberde ‘şu kadar şehit oldu’ yazısını görüyoruz ve geçiyoruz; ama aileleri ömür boyu yüksek gururlu fakat acı gerçekle yaşıyorlar. Dolayısıyla toplumun gerekli hürmet ve hatırlamayı bir gün değil sürekli ve sistematik şekilde yapması gerekiyor. “