Bayrak Adam: Mehmet Âkif

Sebat eden…

Direnen…

Devamlı ibadet ile meşgul olan…

Bu üç tanım bir ismin anlamını ihtiva ediyor. Şüphesiz ebediyete irtihâlinin 84. yıldönümünde kaleme alınmış bu yazıya bir başlık atılmasa da sadece bu üç anlamdan yola çıkarak kimin kastedildiği herkes tarafından anlaşılırdı. Çünkü kaderin bir cilvesi belki; Fatih Medresesi müderrisi Tâhir Efendi oğluna ebced hesabı ile “Ragıyf” adını verse de çevresi onu Âkif diye çağırmış.

Çünkü “Âkif” ismini yaşatan ve yaşayan bir vatanperverdi.

Sebât ederdi; dostları onun azmettiği vakit vazgeçtiğine hiç şahit olmamışlar…

Dirençliydi… Ne bir baskı sökerdi ona, ne de kalemi bir menfaat uğruna oynardı.

Bir yemin yazmıştı; “Korkma!” diye başlayan bir yemin… Milletin sînesinden çıkmışçasına derin, bütün zalimlere ahkâm kesercesine haşin!

Şâir İsmet Özel’in deyimiyle bunlar tesadüfî şeyler değil. Hz. Peygamber’in, “iki kişiden biri”, can dostu Hz. Ebûbekir ile mağarada sıkıştırıldıklarında kendisine söylediği, “Lâ tahzen!” ile aynı şeye tekabül ederler. Ayrıca herkesin marş veya şiir dediği bu “yemin” yine Hz. Peygamber’in, Medine’ye hicretinde onu bağrına basan kutlu topluluğun “Ay Doğdu Üzerimize” ezgisine uygun olarak dökülmüş satırlara…


Bastığın yerleri toprak diyerek geçme, tanı!

Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.

Sen şehit oğlusun; incitme, yazıktır atanı.

Verme dünyaları alsan da bu cennet vatanı!
 


Karşılığında verilecek hiçbir hediyeyi, ücreti de kabul etmedi koca Âkif. Allah’a “bir daha yazdırmaması” duasıyla, millî olacak bu şiiri milletine adadı. İstiklâlin Hakk’a tapan milletin olduğunu üzerine basa basa ifade ettiği, bir anayasa niteliğindeki bu ahitin bizzat kendisi “sönmez bir ocak” olarak bir büyük ülkeyi ayakta tutuyor!

Babası ve ailesinden aldığı dinî eğitime ve değerlerine ömrü boyunca sıkı sıkıya sarılan Âkif, ibadetlerine de son derece düşkündü. Kur’an’ın, “ne duvarda asmak ne de fal bakmak için inmediği”ni, dizeleriyle herkesin hayat düsturu edinmesini istedi.

Ezan okunurken kendini hep toparlarmış büyük şâir Mehmet Âkif. İsminin hakkını vererek yaşamanın en önemli gerekliliğini ve Allah’a duyduğu derin saygı ve hürmeti, ruh anlamının yanında madde âleminde de yerine getirirmiş. Şüphe yok ki gittiği yerde bu derin saygının mükâfatını alacak olan Âkif’in, yazdığı dizeler de ona derin bir minnet duyan milleti tarafından saygı ile ayakta okunuyor…

Bir savaş vermek, bir vatanı müdafaa etmek ne kadar önemliyse onu geleceğe aktarmakta o denli önem arz ediyor. Eğer bir Mehmet Âkif’iniz yoksa ‘Şu Boğaz Harbi’ni anlatamaz, vurulduğunuz tertemiz alnınızı zürriyetinizin bilmesini sağlayamazsınız…

O tüm bu dizeleri aslında belki de hayal ettiği “Âsım’ın Nesli”ne adadı. Çünkü o neslin, namusunu sadece çiğnetmediğinden değil “çiğnetmeyeceği”nden de dem vuruyor, yıllar – asırlar sonra doğacak nesillerin tüm bunları üstüne almasını istiyordu.

Hangi neslin kimi örnek alması gerektiğini o büyük edebiyatı ve samimiyeti ile ifade etmişti Âkif. O yüce neslin, “başlarına Ka’be’yi diksek, kanlarına bürünmüş uzanırken mehtabı yanlarına getirsek” haklarını asla ödeyemeyeceğimizi bugün hala her duyduğumuzda, her okuduğumuzda ciğerlerimize neşter gibi vuruyor!

Bıraktığı tüm bu mirası taşıyacak, ehl-i salîb’in salvetini kıracak, topun/tüfeğin/tankın sindiremeyeceği nesillerin yetişmesi umuduyla ve -Bayrak Adam Mehmet Âkif’i- anlamak ve bağrımıza basmak niyazıyla; ruhu şâd olsun!

Editör : SavunmaTR Haber Merkezi

Buy JNews Buy JNews Buy JNews
REKLAM

Benzer Haberler

Hoşgeldiniz

Aşağıdaki hesabınıza giriş yapın

Şifrenizi Sıfırlayın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi giriniz.