ABD-Rusya rekabetinin yeni rotası Libya mı?

26 Eylül Salı günü Libya’nın doğusundaki milis güçlerin lideri Halife Hafter, oğlu Belkasım Hafter, Hayri Tamimi, Ayub Furjani ve Bassem El-Buaeishi ile beraber Moskova’ya ziyarette bulunmuştur. Hafter, Rusya Savunma Bakan Yardımcısı Yunusbek Yevkurov tarafından karşılanmış, görüşmelerde karşılıklı destek ve iş birliği konuları görüşülürken Derne’deki sel felaketi ve ardından ortaya konulan müdahaleler gündemde olmuştur. Ancak Hafter’in Moskova ziyaretinin ABD Afrika Komutanlığı (AFRICOM) Generali Michael Langley’nin Libya ziyaretinden yaklaşık 5 gün sonra gerçekleşmesi tesadüf değildir.

Langley, ABD’nin Libya Büyükelçisi Richard Norland ile birlikte Derne felaketinin ardından ABD’nin insani yardım faaliyetlerini takip etmek üzere 20-21 Eylül tarihlerinde ülkeyi ziyaret etmiş, bu kapsamda ilk olarak başkent Trablus’ta Milli Birlik Hükümeti (MBH) Başbakanı Abdulhamid Dibeybe ve Genelkurmay Başkanı Muhammed Haddad ile bir araya gelmiştir. Langley’in Libya çıkarmasının dikkat çeken tarafı, Trablus ziyaretinin ardından Bingazi’de Hafter ile görüşmelerde bulunması olmuştur. ABD’nin Libya Büyükelçiliğinden yapılan açıklamada, Hafter ve Langley görüşmesinde demokratik yollarla seçilmiş ulusal hükümetin önemi, ordunun birleştirilmesi ve yabancı paralı askerlerin ülkeden tahliyesi konuları vurgulanmıştır.

2-18

ABD-Rusya rekabeti

Öyle ki Ocak ayında CIA Başkanı William Burns, Bingazi’de Hafter’i ziyaret ederek uzun zaman sonra ABD’nin Wagner Özel Askeri Şirketinin (ÖAŞ) faaliyetlerinden rahatsızlığını açık bir biçimde ifade etmişti. Bilindiği gibi halen Wagner ÖAŞ’ye bağlı personeller Libya’nın doğusundaki petrol tesisleri ve stratejik noktalarda etkindir. Nitekim Yevkurov, Wagner’in patronu Evgeny Prigozhin’in ölümünden kısa bir süre önce Bingazi’yi ziyaret etmiş ve açık kaynaklara yansıdığı kadarıyla Yevkurov’un ziyareti Wagner’in Libya’dan tahliye sürecinin bir başlangıcı olarak kabul edilmiştir.

İlgili ziyaretlerin ardından ABD ve Rusya arasında Libya’da yeniden bir rekabetin ve güç mücadelesinin başladığından söz edilebilir. Eylül ayındaki Derne sel felaketi, ABD ve Rusya’nın yeniden karşı karşıya gelmesine zemin hazırlamıştır. ABD, Kalkınma Ajansı (USAID) insani yardım ve kurtarma faaliyetleri üzerinden uzun süredir etkisiz kaldığı Libya’da insani diplomasiyi harekete geçirmiştir. Benzer olarak Ocak ayındaki Burns’ün ziyaretinin ardından AFRICOM Komutanı Langley’in ziyareti, ABD’nin Prigozhin’in ölümünün ardan Rusya’nın artan etkinliğini dengeleme amacında olduğunu göstermektedir. Bu anlamda ABD, Rusya’nın ülkenin doğusunda Wagner aracılığıyla yürüttüğü örtülü faaliyetleri resmi bir görünüme çevirerek doğu kıyılarında bir askeri güç oluşturmasını önlemek, dolayısıyla NATO’nun güney kanadı olarak değerlendirilen Libya’nın Akdeniz’e açılan kıyılarını güvenli hale getirmek gibi amaçları ön planda tutmaktadır.

Buna karşın Rusya ise Wagner’in doğuda kurduğu geniş yerel ağı ve edinimleri korumak, bu kazanımları Savunma Bakanlığı ve farklı resmî kurumlara aktarmak adına güçlü bir diplomasi trafiği takip etmektedir. Prigozhin’in ölümünün ardından Rusya’nın Afrika’nın pek çok noktasındaki varlığının ne şekilde sürdüreceği merak konusu olmuş, Putin yönetimine uluslararası siyasette önemli bir esneklik alanı kazandıran ‘makul reddedilebilirlik’ (plausible deniability) yaklaşımının devam edip etmeyeceği tartışmaları beraberinde getirmiştir. Diğer taraftan Rusya-Ukrayna savaşının getirdiği askeri, siyasi ve ekonomik yüke rağmen Kremlin’in Akdeniz’deki askeri angajmanlarını koruma ve genişletme gayesi, NATO’ya karşı elini güçlendirme noktasında vazgeçilmez bir strateji olarak kabul edilmektedir. Bu kapsamda Libya’nın doğusunda Derne başta olmak üzere Bingazi ve çevre kıyı şehirlerinde kurulacak bir askeri üs, Suriye’nin Tartus kentinde kurulan deniz üssünü desteklemesi ve Akdeniz’deki Rus varlığının konsolide olması açısından büyük önem taşımaktadır.

3-15

Yeni ‘Soğuk Savaş’

Ortaya çıkan tablo, kısa-orta vadede iki aktör arasında Libya özelinde yeniden bir ‘Soğuk Savaşın’ başlangıcına işaret etmektedir. Öyle ki 2012 yılında Bingazi’deki ABD Konsolosluğuna düzenlenen saldırı ve Büyükelçi Chris Stevens’ın hayatını kaybetmesi, ABD’nin Libya Büyükelçiliğini Tunus’a taşımasına ve askeri varlığını AFRICOM’a devrederek uzaktan dengeleme ya da ‘kısmi müdahale’ anlayışını benimsemesine yol açmıştır. Ancak Rusya’nın Wagner ÖAŞ üzerinden Libya’daki petrol üretim sahalarındaki varlığı ve Libya’nın dünya petrol piyasasındaki konumu göz önüne alındığında bu durumun arz/talep dengesinde yaratabileceği istikrarsızlık, zamanla ABD’nin kaygılarını artırmıştır. Ocak ayında gerçekleşen Burns’ün ziyareti, bu minvalde okunabilir. Benzer olarak Derne felaketi, ABD’nin insani yardım diplomasisi aracılığıyla ordunun birleştirilmesi ve daha önemlisi yabancı paralı askerlerin ülkeden tahliyesi konularını yeniden gündeme taşımasına ön ayak olmuştur. Ayrıca Libya’nın yeniden bir iç savaşa sürüklenmesi ve Akdeniz üzerinden Avrupa’ya göç akınına payanda olacak bir geçiş noktası haline gelmesi, Rusya’nın elinde tuttuğu bir koz olarak yorumlanabilir. Böyle bir senaryonun harekete geçirilmesinde ülke içinde faaliyet gösteren paramiliter oluşumların oynayacağı rol, ABD’li karar vericiler nezdinde Wagner’in dengelenmesi gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır.

Özetle iki süper güç arasında Libya’da yaşanan rekabet, sahip olduğu askeri, ekonomik ve siyasi boyutlarıyla Soğuk Savaş benzeri bir düzeni ve güçler arası karşılaşmayı çağrıştırmaktadır. Bu bağlamda Wagner’in dönüşüm süreci ve başarılı bir biçimde Savunma Bakanlığı ya da Askeri İstihbarata (GRU) entegre edilmesi, Rusya’nın Afrika genelinde ve Libya özelinde elinde güçlendirebilme potansiyeline sahipken ABD’nin USAID ve farklı çatı kuruluşlar üzerinden Libya’daki angajmanlarını artırması kaçınılmaz hale gelebilir. Öte yandan ABD açısından 2015 yılında Libya’da önemli bir alan kontrolüne ulaşan IŞİD’in uyuyan hücrelerinin yeniden canlanma ihtimali ve bunun yaratacağı sosyal, siyasi ve insani riskler, Libya politikalarının geçmişe nazaran daha radikal bir zemine oturmasında destekleyici faktörler olabilir.

4-10

Hafter’in denge siyaseti

Bu rekabet içinde Hafter’in ise hem Libya siyasetinde yerini korumak hem de uluslararası kamuoyunda meşruiyetini artırmak adına iki güç arasında maksimum çıkarlarını öncelediği söylenebilir. Libya’da bir askeri aktör olarak ön plana çıktığı 2014 yılından beri Libya siyasetini, ulusal uzlaşıyı ve seçim süreçlerini baltalayan Hafter, geçmişten günümüze ABD, Rusya (Wagner ÖAŞ üzerinden dolaylı ya da direkt), Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Fransa ile çıkar odaklı iş birlikleri ve ilişkiler geliştirmiştir. Bu yönüyle Hafter’in yereldeki hedeflerine ulaşma noktasında oldukça pragmatist bir yaklaşım içinde olduğu gözlemlenmektedir.

Sonuç olarak 2019 yılındaki Trablus işgal girişimi öncesinde ABD’nin göreceli onayını ve sahada Wagner’in desteğini arkasına alan Hafter’in benzer stratejiyi yeniden hayata geçirdiği söylenebilir. Ancak ABD ve Rusya’nın birbiriyle çakışan çıkarları, bu stratejinin Hafter açısından uzun ömürlü olmayacağını göstermektedir. Aksine mevcut şartlar gereği Hafter’in diplomatik girişimleri ters tepebilir, aynı zamanda bir ABD vatandaşı olması sebebiyle kendisini bazı yaptırımlarla karşı karşıya bırakabilir.

Yazar: Fuat Emir Şefkatli

Editör : SavunmaTR Haber Merkezi

Buy JNews Buy JNews Buy JNews
REKLAM

Benzer Haberler

Hoşgeldiniz

Aşağıdaki hesabınıza giriş yapın

Şifrenizi Sıfırlayın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi giriniz.