Olası bir F-16V alımı Hava Kuvvetleri’ni Nasıl Etkiler?

Geçtiğimiz günlerde Yunan savunma basınında yer alan bir haber Türkiye gündemine bomba gibi düştü. Yunan basını, Türkiye’nin ABD’den F-16V savaş uçağı talep ettiğine dair bir haber paylaştı. Habere göre Türkiye’nin talebi, 40 adet F-16V savaş uçağı ile Türk Hava Kuvvetleri envanterinde bulunan F-16’ların modernizasyonu için 80 adet modernizasyon kitini kapsıyordu.

Yunan basınının yaptığı bu haberin ardından Reuters’ın yapmış olduğu haber ise iddiaları doğruladı. Reuters’ın 7 Ekim’de yayınladığı haberde söz konusu talebin ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından incelendiği bilgisi verildi.

Yunan basınının ardından İngiliz Basını’nın da konuyu doğrular nitelikte yaptığı haber Türkiye kamuoyunun ana gündem maddesi haline geldi. Özellikle sosyal medya platformlarında çeşitli tartışmalara neden olan haber ulusal basının da gündemine oturdu. Çeşitli televizyon kanallarında konuşmalar yapan güvenlik uzmanları olası bir F-16 Block 70 alımının Türk Hava Kuvvetleri’ne neler katacağını anlattı.

Söz konusu olayla ilgili dikkat çekici nokta ise özellikle Türkiye güvenlik bürokrasisinin konuya ilişkin soğukkanlı tavrıydı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ve Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir, yaptıkları açıklamalarda uzlaşmacı tavırlarını ortaya koydular ve Hava Kuvvetleri’nin ihtiyaçları doğrultusunda gerekenin yapılacağı mesajını verdiler.

Süreç boyunca çeşitli açıklamalar ve çeşitli spekülasyonlar ortaya atıldı. Aslında önemli olan konunun bağlamından kopmamak ve yapılan teklifin Hava Kuvvetlerimize sağlayacağı fayda/zararları tartıp ona göre yorum yapmaktır.

Savaşan Şahinler ve Hava Kuvvetlerinde son durum

Öncelikli olarak bilmemiz gereken şey, Türk Hava Kuvvetleri’nin en önemli ana vurucu gücünün F-16’lar olduğudur. Hava Kuvvetlerimizin envanterinde tamamına yakını lisans altında Türkiye’de üretilmiş 235 adetten fazla F-16 Fighting Falcon bulunuyor. Bunlar; Blok 30, Blok 40, Blok 50 ve Blok 50+ konfigürasyonundalar. En modern F-16’larımız, yaklaşık 10 yaşında olan F-16 Blok 50+’lardır. En eski F-16’larımız ise ortalama 30 yaşında olan Blok 30’lardır.

Türk F-16 Blok 30’ları, halihazırda TUSAŞ tarafından yapısal modernizasyondan geçiriliyor. Bu modernizasyon ile uçuş ömürleri, 8 bin saatten 12 bin saate çıkarılıyor. Böylelikle uçakların, 2030’lu yıllara kadar görev yapmasının önü açılıyor.

F-16 Blok 70 Türk Hava Kuvvetleri’ne ne katar?

5. nesil savaş uçaklarının faaliyete geçtiği günümüz dünyasında Türkiye’nin de hava gücü kabiliyetlerini geliştirecek adımlar attığı hepimizin malumudur. Türkiye, 1996 yılında başlayan F-35 5. Nesil Savaş Uçağı Projesi’ne henüz Ar-Ge aşamasındayken dahil olmuş ve Hava Kuvvetleri için uzun vadeli planlarını buna göre yapmıştır. Sonrasında ortaya çıkan Milli Muharip Uçak projesi de Türkiye’nin gelişen havacılık trendlerini takip ettiğinin bir göstergesidir.

Türkiye, yerli savunma sanayii hamlelerini başarılı bir biçimde ortaya koyarken karşılaştığı açık ve örtülü ambargolar ise milli güvenliğimize karşı çıkan en önemli sorunlardır. CAATSA yaptırımlarının SSB özelinde uygulanması ve Türkiye’nin ortağı olduğu F-35 programından yersiz bahaneler ile çıkarılması, yeni çözüm yolları aramamızı ve kendi kaynaklarımızı optimal seviyede kullanma becerimizi artırmaktadır. Ancak bulunduğumuz bölge ve karşı karşıya olduğumuz tehditler karşısında kısa/orta/uzun vadeli çözümler bulmak için de çalışmamız gerekmektedir.

Türkiye’nin F-35 programından çıkması ve Milli Muharip Uçak’ın envantere giriş tarihinin 2028’li yılları bulacak olması, kısa ve orta vadede çözüm arayışlarını da beraberinde getirmektedir. Olası bir F-16V alımı da Türkiye’nin kısa vadede alabileceği en önemli önlem olarak karşımızda durmaktadır.

Lockheed Martin tarafından geliştirilen yeni nesil F-16 konfigürasyonu F-16V, bugün piyasadaki en yeni ve en gelişmiş F-16’dır. Diğer F-16 konfigürasyonlarındaki uçaklar 4. nesil olarak adlandırılırken F-16V ise 4.5 nesil olarak adlandırılmaktadır. 2015 yılında ilk uçuşunu gerçekleştiren F-16V, halihazırda Lockheed Martin tarafından birçok ülkeye satılmaktadır.

Hem donanımsal hem de yazılımsal olarak F-35 ve F-22 radarları ile benzerlik taşıyan APG-83 AESA radarı bünyesinde bulunduran F-16V, Legion Pod ile IRST kabiliyetini de barındırıyor. Northrop Grumman’ın gelişmiş APG-83 AESA radarı; daha fazla durumsal farkındalık, esneklik ve tüm hava koşullarında daha hızlı hedefleme sağlıyor.

AESA radarlar Pulse-Doppler radarlara kıyasla; görüş alanlarını çok daha hızlı bir şekilde tarayabilmeleri ve bu sayede birçok hedefi daha iyi bir şekilde takip edebilmeleri, elektronik karıştırmaya karşı çok daha iyi direnç göstermeleri, ‘Interleaved Mod’ ile hem hava hem de kara/deniz hedeflerini aynı anda izleyebilmesi ve daha yüksek menzil ve daha düşük görünürlük (tespit edilebilirlik) kabiliyetleri ile öne çıkıyor.

Ayrıca F-16V’ler, artan pod ve aviyonik sayısı dolayısıyla kokpitlerinde eski modellere göre ortada olmak üzere bir tane fazladan büyük bir ekran taşıyor. Daha fazla ekran bulunması, birçok sistemin pilot tarafından daha kısa süre içerisinde daha kolayca kullanılmasına olanak sağlıyor.

F-16V’ler, pilotlarına yeni ve gelişmiş sensörleri ile oldukça üstün durumsal farkındalık sağlamakta ve bu sırada düşman tarafından uygulanabilecek elektronik karıştırma uygulamalarının bir kısmından etkilenmeden operasyon gerçekleştirebilecek bir uçak olarak karşımıza çıkıyor.

Tüm bu özellikler düşünüldüğünde F-16V alımının kısa vadede Türk Hava Kuvvetleri’ne önemli bir fayda sağlayacağı ortada.

40 adet F-16V alımı ve halihazırda envanterimizde bulunan 80 adet F-16’nın Block 70 olarak modernize edilmesi Türkiye’nin 120 adet 4.5’inci nesil savaş uçağına sahip olacağı anlamına geliyor. F-35’lerin eksikliğini yaşadığımız ortamda 120 adet yeni nesil F-16 konfigürasyonuna sahip olmak ise önemli bir kuvvet çarpanı oluşturmamız anlamına gelecek. F-35 Lightning II kadar gelişmiş bir sistem olmasa da F-16V Hava Kuvvetlerimizin kısa vadedeki ihtiyaçlarını karşılayacaktır.

Ancak bu talebin ortaya çıkması ve yaşanan ambargoları tekrar hatırlamış olmamız Milli Muharip Uçak Projesi’nin ve Muharip İnsansız Uçak Sistemi’nin ne denli hayati ihtiyaçlar olduğunu tekrar gözler önüne sermiş durumda.

Olası bir F-16V alımı Hava Kuvvetlerinin kısa vadede sorunlarını çözmüş olacak ancak örtülü ve açık ambargolardan zarar görmemek için gelişen yerli savunma sanayiimizi desteklemek uzun vadede atılmış en önemli adım olacaktır.

Türkiye, bulunduğu konumu nedeniyle ve geçmişten gelen mirası sayesinde bölgesinin en önemli aktörü konumundadır. Yaşadığımız topraklardaki varlığımızı sürdürmek ve bağımsız olmak, savunma sistemlerimizi özgün bir biçimde üretebilmekten geçmektedir. Bu nispette Türk Savunma sanayiinin en hayati çalışmaları olan MMU ve MİUS projeleri Türkiye’nin bağımsızlığını perçinleyecektir.

Editör : SavunmaTR Haber Merkezi

Buy JNews Buy JNews Buy JNews
REKLAM

Benzer Haberler

Hoşgeldiniz

Aşağıdaki hesabınıza giriş yapın

Şifrenizi Sıfırlayın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi giriniz.