Dünyanın en eski ve en büyük kripto parası Bitcoin, bu önemli eşiği geçerken zaman zaman duraksasa da sonunda yatırımcıların beklediği seviyelere ulaştı. Bu yükselişi destekleyen temel faktörlerden biri, dijital varlık sektöründeki artan umutlardı. Sektör, ABD’nin yeni başkanı seçilen Donald Trump’ın önceki yönetimin katı denetim politikalarını gevşeterek kripto dostu düzenlemeler getireceğini umuyordu.
Trump ve Kripto Paralara Olan Yaklaşımı
Çarşamba günü yaşanan gelişmeler, bu beklentilerin gerçekleşebileceğine dair işaretler verdi. Trump, ABD Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu (SEC) başkanlığı için Gary Gensler’in yerine, kripto paralara yakınlığıyla bilinen Paul Atkins’i aday gösterdi. Robinhood’un hukuk şefi Dan Gallagher, Atkins’in SEC başkanı olarak sektördeki düzenleme ve yaptırım sorunlarına hızlıca çözüm getirebileceğini belirtti.
ABD’nin 2024 başkanlık seçimlerinin kripto para piyasasına potansiyel etkileri oldukça dikkat çekici oldu. Seçim sonucu, artık sadece düzenleyici ortamı değil, aynı zamanda kurumsal yatırımcıların piyasa stratejilerini de etkileyecek gibi duruyor. Çünkü Trump seçilmeden önce bile, birçok kripto yatırımcısı Bitcoin’in 100 bin dolara ulaşmasının sadece bir zaman meselesi olduğunu düşünüyordu.
Bitcoin’in Değeri Dev Şirketleri Geride Bıraktı
Bitcoin’in fiyatının 100 bin doları geçmesiyle piyasa değeri 2 trilyon doları aşarak dev şirketlerin çoğunu geride bıraktı. Nvidia, Apple ve Alphabet gibi büyük teknoloji firmalarının seviyelerine ulaşırken, aynı zamanda İspanya ve Brezilya’nın devlet tahvili piyasalarından daha büyük bir hacme ulaştı. İngiltere’nin FTSE 100 Endeksi’nin toplam piyasa değeriyle de yarışır hale geldi.
Copper Technologies’in araştırma direktörü Fadi Aboualfa, “Bitcoin’in 100 bin doları geçmesi, boğa piyasasının yeni bir aşamasını başlattı. Artık dışsal şoklar haricinde bu yükselişi durdurabilecek bir şey yok gibi görünüyor” dedi. Bitcoin, bu seviyeyi geçtikten kısa süre sonra 103.800 dolara kadar tırmandı.
Trump ile birlikte güncellenen psikolojik sınır ve yeni hedef
Hedge fon yöneticisi Anthony Scaramucci ve milyarder Michael Novogratz gibi isimler, BTC’nin bu seviyeye ulaşılacağını tahmin eden açıklamalarda bulunmuştu. JPMorgan ve Goldman Sachs gibi finans devleri ise yıllar önce Bitcoin’in altı haneli değerlere ulaşabileceğini öngörmüştü.
2009 yılında finansal krizin ardından Satoshi Nakamoto takma adıyla başlatılan Bitcoin, hükümet kontrolünden bağımsız bir eşler arası ödeme ağı olarak tasarlanmıştı. Nakamoto’nun kim olduğu hala net olarak bilinmese de, Bitcoin’in hikayesi birçok yatırımcı için efsanevi bir statüye ulaştı.
Bitcoin’in bugünkü seviyelere gelmesi, yüzde 135 gibi büyük bir yıllık artış gerektirdi. Ancak bu, Bitcoin için olağan dışı bir durum değil. Örneğin, 2010 yılında sadece 30 sent değerinde olan Bitcoin, 2017’de yüzde 1.375, 2013’te yüzde 5.428 ve 2011’de yüzde 1.317 oranında değer kazandı. Bunun yanında 2022 yılında yüzde 64’lük bir düşüş yaşamış olsa da, 2023’te hızla toparlanmayı başardı.
Bitcoin ile birlikte süregelen korkular ve umutlar
Bitcoin’in bu noktaya gelmesi, korku, belirsizlik ve şüphe (FUD) olarak adlandırılan faktörlere rağmen gerçekleşti. Kripto dünyası, dolandırıcılık, fidye yazılımları, kara para aklama ve siber saldırılarla sık sık gündeme gelmesine rağmen yatırımcı ilgisini kaybetmedi.
Oysa Mart ayında Bitcoin, 73 bin doları aşarak FTX borsasının çöküşüyle başlayan çalkantılı dönemin izlerini tamamen sildi. 2021’den 2022’ye yüzde 80’lik bir değer kaybı yaşanırken, Genesis ve Celsius gibi şirketlerin iflasları ve hükümetin sıkı denetimleri sektörü sarsmıştı. Ancak bu olaylar bile Bitcoin’in toparlanmasını engelleyemedi.
Trump’ın başkanlık seçimi öncesinde bile, Bitcoin’in bu yılki yükselişi, Ocak ayında piyasaya sürülen ve doğrudan Bitcoin’e yatırım yapan ETF’lerin etkisiyle hızlandı. BlackRock, Fidelity ve Grayscale gibi devlerin liderliğindeki bu fonlar, piyasadaki Bitcoin’in yaklaşık yüzde 5’ini elinde bulunduruyor ve bu da talebi artırıyor.
Ülkelerin siyasi hamlelerinin Bitcoin üzerindeki etkisi: Güney Kore örneği
Güney Kore’deki siyasi çalkantılar ve Başkan Yoon’un sıkıyönetim ilan etmesi, yalnızca ülke içindeki politik ve ekonomik istikrarı değil, aynı zamanda kripto para piyasalarını da etkiledi. Bu olağanüstü hal süreci, Bitcoin (BTC) ve diğer kripto varlıkların fiyat hareketlerini doğrudan etkileyen birkaç önemli faktöre yol açtı.
İşte o faktörler:
- Yatırımcı Güveni ve Piyasa Volatilitesi: Olağanüstü hal ilanı, Güney Kore’deki yatırımcı güvenini sarstı ve piyasada belirsizliği artırdı. Siyasi krizler, genellikle yatırımcıları riskli varlıklardan uzaklaştırır. Bu durum, Bitcoin gibi volatilitesi yüksek bir varlık için daha büyük fiyat dalgalanmalarına yol açtı. Güney Kore, kripto para piyasasında önemli bir işlem hacmine sahip bir ülke olduğundan, yerel yatırımcıların bu süreçte daha temkinli davranması, Bitcoin’in küresel fiyatında baskı yarattı. Örneğin, olağanüstü hal sırasında Bitcoin fiyatı Güney Kore borsalarında ciddi bir düşüş gösterdi ve 71.814 dolara kadar geriledi. Bu, uluslararası piyasalarda görülen yaklaşık 93.600 dolarlık fiyatla keskin bir tezat oluşturdu. Bu fark, yatırımcıların Güney Kore’deki düzenleyici risklere karşı duyarlılığını yansıtıyordu.
- Kimchi Primi Üzerindeki Etkiler: “Kimchi primi” olarak bilinen, Güney Kore borsalarındaki Bitcoin fiyatının küresel borsalardan genelde daha yüksek olması durumu, sıkıyönetim sürecinde zayıfladı. Siyasi belirsizlik ve olağanüstü hal ilanı, yatırımcıların Kore borsalarındaki fiyat avantajını değerlendirmekte daha temkinli davranmasına neden oldu. Bunun sonucunda, Kimchi primi azalırken yerel fiyatlar küresel ortalamalara daha fazla yaklaştı. Bu durum, Güney Kore borsalarındaki arbitraj fırsatlarını sınırladı ve piyasa hacminin düşmesine neden oldu. Yatırımcılar, olağanüstü hal sırasında piyasaya likidite sağlamaktan kaçınarak daha korumacı bir strateji izlediler.
- XRP ve Altcoin’lere Yansıması: Siyasi kriz sadece Bitcoin’i değil, altcoin piyasasını da etkiledi. Özellikle Güney Kore’de XRP ve Dogecoin gibi popüler altcoin’lerin fiyatları, uluslararası piyasalara göre daha sert düşüşler gösterdi. Yatırımcıların Bitcoin gibi daha büyük ve daha güvenilir varlıklara yönelmesi, altcoin piyasasında likidite kaybına yol açtı. Örneğin, XRP’nin fiyatı Upbit’te 2,44 dolara kadar düşerken, uluslararası borsalarda 2,46 dolar civarında kaldı. Bu durum, yerel piyasaların uluslararası piyasalara kıyasla daha hassas olduğunu gösterdi.
- Küresel Etkiler: Güney Kore, dünya genelinde kripto para piyasasında önemli bir oyuncu olduğu için, ülkedeki siyasi belirsizlikler küresel piyasaları da etkiledi. Bitcoin fiyatı, sıkıyönetim ilanı sonrasında küçük kazançlar ve kayıplar arasında gidip gelirken, yatırımcıların genel olarak risk iştahının düştüğü görüldü. Güney Kore’deki bu durum, kripto piyasasının küresel düzeyde nasıl hassas bir ekosistem olduğunu bir kez daha ortaya koydu.
- Bitcoin’in Güney Kore Piyasasındaki Konumu: Güney Kore, dünya çapında en büyük kripto para işlem hacmine sahip ülkelerden biri olduğu için, ülkedeki siyasi gelişmeler doğrudan kripto piyasasını etkiliyor. Olağanüstü hal ilanı sırasında Bitcoin’e olan talep azaldı ve fiyatlar baskılandı. Ancak bu durum, Bitcoin’in Güney Kore’deki pozisyonunu tamamen sarsmadı; aksine, bu kriz Bitcoin’in bir “değer saklama aracı” olarak algılanmasında daha fazla dikkat çekmesine yol açtı.
Güney Kore’deki olağanüstü hal süreci, Bitcoin’in fiyat hareketlerini ciddi şekilde etkiledi. Yerel borsalarda görülen keskin düşüşler ve Kimchi primi üzerindeki baskılar, siyasi belirsizliğin kripto para piyasalarını nasıl doğrudan etkilediğini gösterdi. Ancak bu süreç, Bitcoin’in Güney Kore piyasalarındaki uzun vadeli popülaritesini tamamen zayıflatmadı; aksine, küresel yatırımcılar için Bitcoin’in istikrarlı bir değer saklama aracı olarak algılanmasını güçlendirdi. Yine de, bu tür siyasi krizlerin kripto piyasası üzerindeki etkileri, piyasanın düzenleyici çerçeveye ve ekonomik koşullara ne kadar duyarlı olduğunu ortaya koydu.
Bitcoin’de gelecek yıllarda arz düşerken talep yükselebilir
Bitcoin’in fiyatını etkileyen en önemli faktörlerden biri, sınırlı arz ve hızla artan talep arasındaki dengesizliktir. Bitcoin, toplamda yalnızca 21 milyon adet üretilecek şekilde tasarlandığı için kıt bir varlıktır. Şu anda dolaşımda yaklaşık 19.5 milyon Bitcoin bulunuyor ve her dört yılda bir gerçekleşen “halving” (yarılanma) süreci, madencilikle çıkarılabilecek yeni Bitcoin miktarını daha da azaltıyor. Bu durum, arz tarafında sürekli bir daralma yaratıyor.
Öte yandan, talep tarafında ise kurumsal yatırımcıların ilgisi giderek artıyor. BlackRock, Fidelity ve Grayscale gibi büyük finans kuruluşlarının liderliğinde oluşturulan Bitcoin odaklı borsa yatırım fonları (ETF’ler), piyasadaki Bitcoin’lerin önemli bir kısmını emerek fiyatları yükselten bir “arza karşı talep” senaryosu yaratıyor. Bu ETF’ler, yalnızca bireysel yatırımcıların değil, aynı zamanda büyük ölçekli yatırım fonlarının ve kurumsal aktörlerin Bitcoin piyasasına kolayca erişmesini sağlıyor. Şu anda ETF’ler, dolaşımdaki toplam Bitcoin’in %5’ini elinde bulunduruyor ve bu oran her geçen gün artıyor.
Julius Baer dijital varlık analisti Manuel Villegas’a göre, talebin bu kadar hızlı artması, arzın sabit kalmasıyla birleştiğinde fiyatların yukarı yönlü hareket etmesi kaçınılmaz bir sonuç oluyor. Villegas, “Piyasada talep artarken arz kısıtlı kaldığında, bu durum doğal bir ‘arz sıkışıklığı’ yaratır. Gelecek yıl bu etkilerin daha da belirgin hale gelmesini bekliyoruz,” dedi. Özellikle kurumsal yatırımın derinleşmesi, bireysel yatırımcıların piyasa üzerindeki etkisini azaltıyor ve Bitcoin’i daha geniş çaplı bir yatırım aracı haline getiriyor.
Ayrıca, yaklaşan halving sürecinin psikolojik etkisi de fiyatların artmasına katkı sağlıyor. Halving, her dört yılda bir madencilerin ödüllerinin yarıya düşmesi anlamına geliyor. Bu durum, yeni Bitcoin üretim hızını yavaşlatarak arzı daha da kısıtlıyor. Tarihsel olarak, her halving sonrası Bitcoin’in fiyatında büyük artışlar görülmüş durumda. 2024’te gerçekleşmesi beklenen bir sonraki halving, yatırımcıların şimdiden fiyatların daha da yükseleceği beklentisini güçlendiriyor.
Bitcoin’in kıt bir varlık olması, ona “dijital altın” unvanını kazandırıyor. Geleneksel yatırım araçlarına kıyasla sınırlı bir arza sahip olması, enflasyona karşı bir korunma aracı olarak görülmesine neden oluyor. Özellikle ekonomik belirsizliklerin arttığı dönemlerde, Bitcoin’e olan talep daha da artıyor. Bu durum, piyasa koşulları ne olursa olsun Bitcoin’in uzun vadede değerini koruyacağı algısını güçlendiriyor.
ABD’nin Bitcoin Rezervi Planı
ABD hükümetinin Bitcoin rezervi oluşturma planı, hem kripto para piyasasında hem de küresel ekonomi çevrelerinde büyük bir ilgi uyandırdı. Donald Trump’ın Temmuz ayında bir Bitcoin konferansında yaptığı açıklamalar, bu konuda olası bir stratejiye dair ilk sinyalleri verdi. Trump, ele geçirilen kripto varlıkların bir kısmını ulusal bir Bitcoin rezervi oluşturmak için kullanmayı planladığını belirtti. Bu girişim, ABD’nin dijital varlık alanında liderliğini pekiştirmek ve Bitcoin’i küresel ekonomik sisteme entegre etmek adına cesur bir adım olarak değerlendiriliyor.
ABD hükümeti, bugüne kadar çeşitli yasa dışı faaliyetlerde ele geçirilen Bitcoin’leri genellikle açık artırmalarla satmayı tercih etti. Ancak Trump yönetiminin bu Bitcoin’leri stratejik bir rezerv oluşturmak için değerlendirebileceği konuşuluyor. Özellikle, ABD Hazinesi veya Federal Rezerv gibi önemli kurumların Bitcoin’i resmi olarak desteklemesi, piyasada yeni bir dönemin başlangıcını işaret edebilir.
Trump’ın yakın müttefiklerinden biri olan Robert Kennedy Jr. ve Wyoming Senatörü Cynthia Lummis, bu stratejiyi daha da ileri taşıyarak hükümetin 1 milyon Bitcoin satın alması gerektiğini öne sürdüler. Bu, mevcut fiyatlarla 100 milyar dolar gibi devasa bir yatırıma denk geliyor ve ABD dolarını desteklemek için Bitcoin’in kullanılabileceğini ima ediyor. Bu öneri, Bitcoin’in bir rezerv para birimi olarak kullanılabileceği fikrini küresel bir tartışma konusu haline getirdi.
Bitcoin Rezervinin Ekonomik ve Stratejik Önemi
ABD’nin Bitcoin rezervi oluşturması, dijital varlıkların geleneksel finans sistemine entegrasyonunda bir dönüm noktası olabilir. Bitcoin’in kıt yapısı, onu enflasyona karşı bir koruma aracı ve güvenli bir liman olarak öne çıkarıyor. Bu nedenle, ABD’nin Bitcoin rezervi oluşturması, doları desteklemek ve küresel piyasalardaki gücünü artırmak için yenilikçi bir hamle olabilir. Böyle bir girişim, ABD’nin kripto paralara yönelik düzenleyici yaklaşımında da bir paradigma değişikliğini tetikleyebilir. Bitcoin rezervine sahip olan bir hükümetin, kripto para piyasalarını daha dostane ve destekleyici bir şekilde düzenlemesi beklenebilir. Bu yönde bir gelişme de hem bireysel hem de kurumsal yatırımcılar için piyasanın daha güvenilir hale gelmesine katkı sağlayabilir.
ABD’nin bu hamlesi, Bitcoin’i stratejik bir varlık olarak değerlendiren diğer ülkeleri harekete geçirebilir. Örneğin, El Salvador halihazırda Bitcoin’i resmi para birimi olarak kabul etmiş durumda ve rezervlerinde Bitcoin tutuyor. ABD’nin Bitcoin rezervi oluşturması, diğer büyük ekonomileri de benzer adımlar atmaya teşvik edebilir. Bu da Bitcoin’in uluslararası arenada daha yaygın kabul görmesine ve değerinin daha da artmasına yol açabilir.