Binlerce yıllık tarihiyle halihazırda insanlık doğayla ilişkisini henüz netleştirememiş; doğanın misafiri, efendisi ya da rakibi mi olduğu hakkında genel bir davranış kuralı geliştirememişti. Şimdi ise bizzat kendisi tarafından tasarlanan algoritmalarla nasıl bir ilişkisinin olacağını tartışıyor.
Yapay zekanın tekerlek, barut, buhar makinesi ve elektrik gibi büyük dönüm noktalarını oluşturan ve insanlık tarihini şekillendiren gelişmelerin bir yenisini teşkil ettiği herkesin malumu. Tartışılan, yapay zekanın kaç yıl içerisinde dünyayı ne yönde dönüştüreceği. Öte yandan bu kritik soruları cevaplayanlar elbette, yalnızca bilim insanları ve araştırmacılar değil. Uzun bir süredir yapay zeka ve onunla ilişkili kavramlar, gerçekliği yeniden tanımlamakta ustalaşmış sanatçıların önemli bir ilgi alanını oluşturuyor.
Star Wars, Terminator, Matrix, Avengers: Age of Ultron, I Robot ve Dune gibi gişe rekortmeni filmlerle milyonlarca kişi beyaz perdede yapay zekanın ve robotların mevcut ya da tarihsel varlığının dünyayı ne yönde şekillendirdiğine şahitlik etti. Kemal Sunal ve Fatma Girik’in başrolünü oynadığı “Japon İşi” (1987) filmini de bu hususta yerel bir örnek olarak anmak isterim.
Kurgu aleminde yapay zeka kimi zaman her türlü soruna deva sunan bir dost-müttefik kimi zaman ise insanlığın en büyük düşmanıdır. Ancak genellemek gerekirse sanatçıların gözünden bakıldığında, teknolojinin olası olumsuz yönlerine yoğunlaşmak çok daha kolaydır.
Nitekim yapay zeka ve dijital teknolojilerin insanlığı ele geçireceği, robotlar ve insanlar arasında büyük savaşların olacağı, dünyanın yeniden mekanik altyapılı bir teknoloji ekosistemine ve hatta başlangıca döneceği gibi kurgusal tehditlerin risk seviyesi oldukça yüksektir.
Kurgu aleminin korku unsurları ile şekillenen zihinlerin yaygınlığı, bizzat yapay zeka teknolojisinin çok boyutluluğu ve yapay zeka alanında var olmanın zorlukları, uzun tarihi boyunca içerisinde yaşadığı doğa karşısındaki yetki, rol ve sorumluluklarını tam anlamıyla benimseyemeyen insanlığın çok daha karmaşık bir sürecin içerisine girmesine neden olmuştur.
Bu karmaşıklığın ortasında minimum kaynak kullanımı, şehirlerden uzaklaşma, doğaya dönüş ve dijital detoks gibi trendlerin yaygınlık kazandığı bir çağda, “quantified-self” “ölçeklenebilir benlik” trendi doğrultusunda insanlar günlük hayatları ve vücutları üzerinden kendileriyle ilgili daha fazla verinin toplanmasını ve analiz edilmesini mümkün kılmaktadır. Özellikle sağlık alanında kendini gösteren ölçeklenebilir benlik trendi, akıllı giyilebilir cihazlar aracılığıyla adım sayısı, kalp ritmi, kan-oksijen seviyesi, kan-glikoz seviyesi ve uyku düzeni gibi verilerin takip edilmesini ve çeşitli analizlerin oluşturulması olarak kendisini gösteriyor. [1]
Bu akım, “augmented humanity” “arttırılmış insanlık” ‘ın alt başlıklarından yalnızca biri. Tedirgin edici bir kavram olarak algılanabilecek arttırılmış insanlık ise dijital ve fiziksel dünyalar arasında bir etkileşim yaratarak “teknolojik olarak etkinleştirilmiş insanların” tüm potansiyellerini açığa çıkarmaları ve teknoloji olmadan ulaşamayacakları seviyelerde performans göstermeleri adına yürütülen çalışmaları açıklamak üzere kullanılıyor. [2]
Kalp pili gibi insan vücuduna entegre edilebilir cihazların mevcut kullanımı doğrultusunda halihazırda pek çok kişinin “arttırılmış insan” olduğu ifade edilebilir. Öte yandan yapay zeka ve IoT alanındaki ilerlemelerle insan vücuduna entegre edilebilir cihazların ve sensörlerin kabiliyetlerinin ve kullanımının artması bekleniyor. Böylelikle akıllı hastalık kontrolü, akıllı hastalık tespiti, akıllı izleme ve akıllı karar verme gibi fonksiyonlarıyla Sağlık Hizmetleri 5.0’da ilerlemeler hızlanacaktır. [3]
İnsan vücuduna entegre edilebilir sensörlerin istenildiği zaman çıkarılabilen giyilebilir cihazlara kıyasla daha yüksek hassasiyetle daha doğru sonuçlar sunduğunu vurgulamak gerekir. Öte yandan söz konusu teknolojilerin doğrudan insan vücuduna entegre edilmesi, biyolojik uyumluluk, sağlamlık, sinyal iletimi ve güç kaynağı gibi daha özel ya da ek zorlukların aşılmasını da gerektirmektedir. [4]
Nanobot olarak isimlendirilen, mikroskobik düzeyde kendi kendine çalışabilen küçük robotların; kanser tedavisi, farklı hastalıkların (örneğin kanser ve enfeksiyon hastalıkları) erken teşhisi gibi süreçlerde önemli katkılar sunması beklenmektedir. Dahası European Technology Platform for Nanomedicine (ETPN)’e göre halihazırda piyasada nanotıp alanında 80’den fazla ürün bulunmaktadır. [5]
Yapay zeka destekli nanobot’lar henüz hayatımızın temel parçalarında biri değil. Bu alanda kısa vadede çok hızlı bir gelişimin ortaya çıkması mümkün olmayabilir. Bununla birlikte insanlığın ölümsüzlüğü elde edeceği gibi spekülatif tartışmaların ortasında alanda önemli bilimsel çalışmalar yürütülüyor.
Arttırılmış insanlık, doğal ve yapay arasında yeni bir toplumsal fenomen olarak günbegün belirginleşiyor.
Massachusetts Institute of Technology (MIT)’de öğretim görevlisi olan Hugh Herr, 1982 yılında geçirdiği bir dağcılık kazasının ardından her iki bacağını da kaybetti. Yürüttüğü çalışmalar sayesinde farklı sensör ve mikro işlemciler içeren biyonik bacaklara sahip oldu.
Herr, biyonik bacaklarını oynatmayı düşündüğünde hareket edebilmekte ancak bacaklarını hissedememektedir. Herr, “biyonik bir insan” olsa da henüz bir “cyborg” olmadığını belirtmiştir. Nitekim Herr’e göre eğer “cyborg” olsaydı biyonik bacaklarını hissetmesi gerekmekteydi. Öte yandan Herr, yine bir dağcılık kazasında bacağından ağır biçimde yaralanan Jim Ewing’in için tam pozisyon ve hareket hissi sağlayan beyinle kontrol edilen biyonik bir bacak geliştirilmesine liderlik etmiştir. [6]
2018 yılında yaptığı TEDx konuşmasında insan vücuduna “kanat” takmak gibi fütüristtik bir geleceği tasavvur eden Herr, 2022 yılındaki bir röportajında, 75 yaşındaki bir kişinin satın alacağı bir ayakkabıyla 18 yaşındaymışcasına yürüyebilmesinin hayal edilmesini istemiştir. Başka bir röportajında ise gelecekte dış iskelet cihazlarını giyen herkesin herhangi bir arazide 160 mil (257,5 km) boyunca nefesi kesilmeden koşabileceğini ifade etmiştir. [7]
Bu tür radikal yenilik öngörüleri, İstanbul Üsküdar’dan Bolu’ya 252 km’lik bir yolculuğu, koşarak yorulmadan tamamlayabileceğimiz bir geleceği hayal etmemizi sağlıyor.
Dünya genelinde bulanan 40 milyondan fazla görme engelli kişi için biyonik göz alanında gösterilen gelişmeler son derece kritik bir önem barındırıyor. Bugün dahi belirli hastalıklar kaynaklı görme kayıpları için Türkiye ve dünyada biyonik göz ameliyatları başarıyla uygulanıyor. Ancak bu alanda da bilim insanlarının öngörüsü engelli bireyleri doğal/normal sınırlara eriştirmeye odaklanmıyor. Mevcut biyonik gözler, bulanık ve çoğu zaman anlamlandırması güç görüntülerin görülebilmesini mümkün kılıyor.
Bu noktada ABD’deki Bionic Vision Lab’ın direktörlüğünü yürüten Michael Beyeler, yapay zeka destekli “akıllı biyonik göz” geliştirmek üzere çalışıyor. Beyeler, “tezgahın üzerindeki yanlış yerleştirilmiş anahtarları bulabilecek, ilaç etiketlerini okuyabilecek, kullanıcıyı sosyal etkileşimler sırasında insanların hareketleri ve yüz ifadeleri hakkında bilgilendirebilecek, kullanıcıyı yakındaki engeller konusunda uyarabilecek ve güvenli yolları çizebilecek akıllı bir biyonik göz hayal ediyorum.” ifadesini kullanmıştır. [8]
Arttırılmış insanlığa giden bu yol, teknoloji milyarderlerinin de yoğun ilgisi altında. Bill Gates ve Jeff Bezos, beyin-bilgisayar arayüzü alanında faaliyet gösteren Avustralya merkezli Synchron’un yatırımcıları arasında. Synchron, kan damarlarına yerleştirdiği sitem aracılığıyla felçli kişilerin beyin sinyallerinin çözülmesini ve bunların harici teknolojiler için komutlara çevrilmesini mümkün kılıyor. Halihazırda insan testleri yürütülen bu sistem ile kullanıcılar düşünceleri aracılığıyla akıllı cihazlarını ve bilgisayarlarını kontrol edebiliyor. [9]
Synchron’ın CEO’su Tom Oxley, Eylül 2023’te yaptığı açıklamada, sistemin entegrasyonunun 50.000-100.000 dolar arasında bir maliyetinin bulunduğunu belirtmiştir. Öte yandan şirket, sistemlerine yapay zeka kabiliyetlerini dahil etmek üzere çalışmaktadır. [10]
Beyin-bilgisayar arayüzü Elon Musk’ın da ilgi alanlarından biridir. Mars’ta koloni kurmak gibi fütüristtik planlarıyla anılan Musk, sürücüsüz araçlar ve uydu interneti gibi zorlu pazarlarda belirleyici bir aktör olmayı başardı. Musk, Şubat 2021’de ilettiği bir gönderi ile takipçilerini, beyin-bilgisayar arayüzü alanında faaliyet gösteren şirketi Neuralink’te çalışmaya davet etmiştir. Musk’a göre şirket kısa vadede beyin/omurga yaralanmalarını çözmektedir. Uzun vadede ise “insan/yapay zeka simbiyozu” (insan/yapay zeka ortakyaşamı) düzeyinde önem arz edecektir. [11]
Neuralink’in sistemi, Synchron’ın aksine doğrudan beyne yerleştirilmesi gerekmektedir. 2016 yılında kurulan Neuralink, beyne yerleştirilecek mikroçipler sayesinde felç ve körlük gibi nörolojik rahatsızlıkları tedavi etmeyi ve engelli kişilerin hayat kalitesini artırmayı hedeflemektedir. Musk’a yönelik yoğun ilginin de bir sonucu olarak, konu kapsamındaki tartışmaların merkezinde yer alan Neuralink, Nisan 2024’te, elleri ve ayakları felçli bir kişinin beynine yerleştirilen çip sayesinde dizüstü bilgisayarı aracılığıyla satranç oynamasını başardığını duyurdu. [12]
Arttırılmış insanlık alanındaki faaliyetlerde elde edilecek ilerlemelerle, doğuştan ya da sonradan oluşan fiziksel engellerin yeni teknolojilerle birlikte ortadan kalktığını görebiliriz. Öte yandan bugün, temel gıda ve temiz suyu dahi tüm insanlığın erişimine sunamamış ve dahası sunmaktan kaçınmış bir küresel sistemin yüz yıl sonraki torunlarının engelleri ortadan kaldırabilmesini, yalnızca teknolojik gelişmelere bağlamak eksik bir değerlendirme olacaktır. Böyle bir sonucun doğması en temelde insanlığın ahlaki ve etik değerlere bağlı kalmasını gerektirmektedir.
Tüm toplumların, arttırılmış insanlık teknolojilerine erişebileceğini varsaysak dahi insanlığın ne düzeyde geliştirileceği ve bu süreçte doğal ve yapay arasındaki farkın ne düzeyde bulanıklaşacağı oldukça kritik belirsizliklerdir.
Arttırılmış insanlık doğrultusunda oluşan “süper insanların” olası kabiliyetlerinin fiziksel kabiliyetlerle sınırlı olmayacağını da vurgulamak gerekir. Kimi uzmanlara göre arttırılmış gerçekliğin yapay zeka ile birleşimiyle insanlık, duyusal süper güçler edinecektir. Buna göre akıllı gözlük ya da akıllı lensler gibi giyilebilir cihazlar aracılığıyla karşımızdaki kişilerin yalan söyleyip söylemediği, duygu durumları, finansal güç göstergeleri ve bağımlılık belirtileri gibi alanlarda analizlere erişebiliriz. [13] Ne derece etik olduğu ayrı bir tartışma konusu olsa da giyilebilir cihazların ölçeklenebilir benlik trendiyle yaygınlaşması ve computer vision kabiliyetlerinin artması doğrultusunda bu özelliklerin en azından belirli bir kısmının orta vadede son kullanıcılara sunulabileceği kolaylıkla ifade edilebilir.
Ancak bu gelecek öngörüsü çok ciddi soruları da beraberinde getiriyor:
- Network altyapılarının siber güvenliğinin sağlanmasında dahi zorlanılan bir çağda insan bedenin hacklenmesi riskiyle baş edilebilir mi? Ya da böyle bir risk kabul edilebilir mi?
- Kendi istekleriyle sunulmuş olsa da vatandaşların sağlık verilerinin saklanması ve analiz edilmesinde devletlerin rolü nedir?
- Yürüme engeli, renk körlüğü ve konuşma güçlüğü gibi zorluklarla mücadele eden insanlar, yapay zeka ve arttırılmış insanlık teknolojileri yoluyla sağlıklı/normal insanların ortalama kabiliyet seviyesine mi yoksa bunun daha ilerisine mi erişecektir?
- Doğal/normal karşısında yapay, her seferinde en iyi çıktıları mı sunar?
- Engellerin ortadan kaldırılması gibi bir gerekçe yokken, tamamen keyfi biçimde insan anatomisinin değiştirilmesi mümkün, makul veya arzulanan bir durum olarak görülebilir mi?
- Binlerce yıllık tarihinde doğadaki rolünü henüz içselleştirememiş olan insanlık, algoritmalarla birlikte nasıl yaşayacağına dair küresel etik değerler geliştirebilir mi?
Kaynakça:
[1] Eugene Zabolotsky, “Quantified Self To Lead a New Era of Self-Treatment”, https://www.spiceworks.com/tech/iot/guest-article/quantified-movement-self-treatment-medical-devices/ (Erişim tarihi: 13.04.2024).
[2] “9 Augmented Humanity Techs that will Disrupt Societies and Businesses”, https://blog-idceurope.com/9-augmented-humanity-techs-that-will-disrupt-societies-and-businesses/ (Erişim tarihi: 13.04.2024).
[3] [4] David Yogev, Tomer Goldberg, Amir Arami, Shai Tejman-Yarden, Thomas E. Winkler, Ben M. Maoz, “Current State of the art and Future Directions for Implantable Sensors in Medical Technology: Clinical Needs and Engineering Challenges”, https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC10539032/ (Erişim tarihi: 15.04.2024).
[5] Zeynep Bilgici, “Nano Dünyanın Kahramanları: Nanobotlar”, https://bilimgenc.tubitak.gov.tr/makale/nano-dunyanin-kahramanlari-nanobotlar (Erişim tarihi: 15.04.2024). “What is Nanomedicine?”, https://etp-nanomedicine.eu/about-nanomedicine/what-is-nanomedicine/ (Erişim Tarihi:15.04.2024). ; Bertalan Meskó, “What Do We Need To Have AI-Equipped Nanobots In Medicine”, https://www.linkedin.com/pulse/what-do-we-need-have-ai-equipped-nanobots-medicine-mesk%C3%B3-md-phd-gomie (Erişim Tarihi:15.04.2024).
[6] [7] “Siborglara Dönüşerek İnsan Potansiyelimizi Nasıl Artıracağız”, https://www.ted.com/talks/hugh_herr_how_we_ll_become_cyborgs_and_extend_human_potential/transcript?language=tr (Erişim tarihi:13.04.2024). ; “Bionics: The Future of Prosthetics”, https://qeprize.org/podcasts/bionics-the-future-of-prosthetics (Erişim tarihi: 13.04.2024).
[8] “Michael Beyeler Receives $1.5 Million NIH Grant to Develop Bionic Eye”, https://cs.ucsb.edu/happenings/news/michael-beyeler-receives-15-million-nih-grant-develop-bionic-eye (Erişim tarihi: 21.04.2024).
[9] Ashley Capoot, “Brain Implant Startup Backed by Bezos and Gates is Testing Mind-Controlled Computing on Humans”, https://www.cnbc.com/2023/02/18/synchron-backed-by-bezos-and-gates-tests-brain-computer-interface.html (Erişim tarihi: 21.04.2024). ; “Brain-Computer Interface: No Open Brain Surgery Required”, https://www.youtube.com/watch?v=3GCS9JqNJB0 (Erişim Tarihi: 21.04.2024).
[10] “Brain-Computer Interface: No Open Brain Surgery Required”, https://www.youtube.com/watch?v=3GCS9JqNJB0 (Erişim Tarihi: 21.04.2024).
[11] https://twitter.com/elonmusk/status/1356027336387252235 (Erişim tarihi: 21.04.2024).
[12] Abdulkadir Günyol ve Tolga Yanık, “Teknoloji Yarışı Beyne Taşındı, Hedef; Düşünceleri Harekete Geçirmek”, https://www.aa.com.tr/tr/bilim-teknoloji/teknoloji-yarisi-beyne-tasindi-hedef-dusunceleri-harekete-gecirmek/3197251# (Erişim tarihi: 21.04.2024).
[13] “AI Glasses will Give Humans ‘Lie-Detecting’ Superpowers and It will Change Everything from Politics to Dating, Futurist Claims”, https://www.dailymail.co.uk/sciencetech/article-12215331/EXCLUSIVE-AI-AR-humans-lie-detecting-superpowers.html (Erişim tarihi: 13.04.2024).
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/513872
https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/2973339
https://dgtlzen.com/2016/07/22/a-return-to-nature-through-technology/