İstiklalin gür sadâsı: TBMM

[wpcc-iframe src=”https://open.spotify.com/embed/episode/4OUp4u2E8iUyBbOuF3qZQc” width=”100%” frameborder=”no” height=”152″ scrolling=”no” allowtransparency=”true” allow=”encrypted-media”]

Türk topraklarının “tek dişi kalmış canavar”lardan geriye kalan son parçası Anadolu’nun ebedi yurt olarak kalması için toplanıldığı ve “egemenliği kayıtsız şartsız millete sunan” “Türkiye Büyük Millet Meclisi”nin açılmasının üzerinden 101 yıl geçti.

Ortaya çıkan her eserin bir hikâyesi vardır. Olağanüstü meclis olarak bildiğimiz I. TBMM’nin kurulma sürecinde de Osmanlıyı fiilen etkisiz hale getiren Mondros Mütarekesi’nin imzalanması ve Osmanlı topraklarının İtilaf Devletleri tarafından işgali yer almaktadır.

Dört bir taraftan kuşatılan ülkenin kurtarılması bu sefer diplomatik yolları da aşarak bir milletin topyekûn “Kurtuluş Mücadelesi”ne dönüşecekti. Ülkeyi işgalden kurtarmak için Müdâfaa-i Hukuk ve Redd-i İlhak Cemiyeti adı altında toplanan halk, 21 Aralık 1918’de tatil edilen Osmanlı Meclis-i Meb‘ûsan’ın tekrar açılmasını ve seçimlerin yapılmasını gerekli gördü.

Fakat Damat Ferid hükümeti bu karara karşı çıktı. Bunu gören padişah bu ikiliği gidermek adına Damat Ferid hükümetini istifa ettirip yerine 2 Ekim 1919’da Ali Rızâ Paşa’yı getirdi.

Padişahın da desteğiyle nihayet 12 Ocak 1920’de son defa açılışını yapan Meclis-i Mebusan, çok hayatî bir karar vererek Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin temelini attı ve ülkenin bölünmez bütünlüğünün bir yemini olan Misak-ı Millî Beyannamesi’ni 17 Şubat’ta ilan etti.

[Misak-ı Milli sınırları]

İçerde Millî Mücadele için büyük gayretler verilirken bu durumdan haberdar olan gayr-i millî düşman unsurlar da vardı. Alınan bu kararlardan haberdar olup rahatsızlık duymaya başlayan İtilaf Devletleri, hiç boşluk vermeden harekete geçip 16 Mart’ta İstanbul’u işgal etti, bazı milletvekillerini Limni ve Malta’ya sürdü. Bu artan belirsizlik ve kargaşada meclis 11 Nisan’da tamamen kapatıldı. Anadolu’nun tesliminin kolaylaşacağının düşünüldüğü işgal ve sürgünler, İtilaf Devletleri’nin Anadolu’daki varlığının sonu olacak ve Millî Mücadele’nin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin de açılmasının fitilini ateşleyecekti.

[I. Meclis binası]

Milletin kararının üstünde bir kararı yok sayan Mustafa Kemal, bunun üzerine hazırlıklarını hızlandırdı. Bu şartlar altında İstanbul’da yapılacak toplantılar tehlikeli olabileceği için meclisin toplanma yeri Ankara olarak belirlenmişti. Fakat bu toplanma aynı zamanda özgür ve bağımsız bir meclisin kurulması anlamına da geliyordu.

“Vatanın istiklali, hilafet ve saltanat makamının kurtuluşu gibi en mühim ve hayatî vazifeyi yerine getirecek olan Büyük Millet Meclisi’nin açılışını Cuma’ya tesadüf ettirerek o mübarek günün bereketinden istifade etmeyi” düşünen Mustafa Kemal, 23 Nisan günü Ankara’da bir meclisin toplanacağını askerî ve mülkî makamlara gönderdiği tebligatla bildirmiş; bu haberin Anadolu’nun bütün kurum ve kuruluşlara, en ücra köşede bulunan köylere kadar ulaştırılmasını emretmişti.

[Mustafa Kemal Paşa’nın askerî ve idarî birimlere gönderdiği ve meclisin açılışının nasıl olacağının belirtildiği orjinal tebligat metni]

İşgal altında bulunan Anadolu’nun her bir tarafından meclisin açılışı için yola çıkan asker, milletvekili ve halk 23 Nisan 1920 Cuma günü Ankara’da toplandı. 15’inci yüzyılın ikinci çeyreğinden itibaren birçok olaya şahitlik eden Hacı Bayram Veli Camii bu sefer de bir milletin küllerinden doğmasına tanık olacaktı. Cuma namazı öncesi minaresinden yükselen salavat sesleri dalga dalga Millî Mücadele’nin güçlü sesi olarak yankılanmaya başlamıştı.

[Hacı Bayram Veli Camii]

Sela ve ezanın okunmasıyla halk, kılınan Cuma namazının ardından açılan Sakal-ı Şerif ve Sancak-ı Şerif ile birlikte meclisin ilk binası olan İttihad ve Terakki binasına doğru yürüdü. Meclise gelindiğinde önce dualar edildi ve ardından kurbanlar kesildi. Büyük Millet Meclisi’nin kurulduğu gün bu tarihî ana şahitlik edemeyenler ise meclisin manevî duvarlarını memleketin her tarafında hatimler indirerek, salavatlar getirerek ve Buharî Şerifler okuyarak ördüler.

Büyük Millet Meclisi’nin, milletin millî ve manevî değerlerine göre açılışı gerçekleşmişti. Büyük Millet Meclisi’nin ilk açılış konuşmasını ise en yaşlı üye olarak Sinop vekili Şerif Bey bağımsızlık mesajları vererek yaptı.

Şerif Bey konuşmasında ülkenin genel bir durumunu hatırlattıktan sonra “ezelden beridir hür yaşamış” milletimizin bu duruma boyun eğmeyeceğini bir kez daha ilan etti.

[Meclisin açılış konuşmasını yapan Sinop vekili Şerif Bey]

Bütün bir Anadolu’nun tercümanı olan Şerif Bey; içerde ve dışarda bağımsızlığımızı vurgulayarak ve meclisin istikbalini bizzat eline aldığını bütün dünyaya haykırarak Büyük Millet Meclisi’nin açılış konuşmasını gerçekleştirdi.

Türk milletinin vücut bulmuş şekli olan Büyük Millet Meclisi artık yalnızca “milletin” sesinin yükseldiği yer olacaktır. Öyle ki çatısı altında milyonları kucaklayacak olan Büyük Millet Meclisi’nin vekilleri yalnızca asker, yönetici, idareci, doktor, bürokrat ve din aliminden değil; eczacı, aşiret reisi ve teknik elemanların da içinde olduğu tabakalardan oluşuyordu.

Meclise verilecek isim ise 11 Nisan’dan beri kararlaştırılamamıştı. Her teba kendi düşüncesine göre isimler ileri sürmüştü. İslamcılar “Meclis-i Kebîr” / “Meclis-i Kebîr-i Millî”; Türk Ocağı taraftarları “Kurultay”; Osmanlıcılar “Meclis-i Meb‘ûsan”; milliyetçiler ise “Büyük Millet Meclisi”ni önermişti. Önerilerin arasında Şerif Bey’in açılış konuşmasında söylediği gibi “Büyük Millet Meclisi” ifadesi öne çıkmış; geriye ise yalnızca devletin adını koymak kalmıştı.

Büyük Millet Meclisi’nin ilk milletlerarası anlaşması olan ve 2-3 Aralık 1920’de Ermenistan’la yapılan Gümrü Antlaşması’nda “Türkiye” ismi resmî olarak kullanılmıştı. Ardından Mustafa Kemal Atatürk’ün 8 Şubat 1921 tarihinden itibaren İcra Vekilleri Heyeti kararlarını “Türkiye Büyük Millet Meclisi” reisi sıfatıyla imzalamasıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi adı kabul gördü ve kullanılmaya başlandı.

Türkiye adını alan ve 101 yıllık tarihinde dahilî ya da haricî hiçbir yıkıcı gücün milletimizin kararlı duruşunun önüne geçemediğinin örneklerini taşıyan Gazi Meclisimiz bundan sonra da ilelebet payidar kalmak için gözünü parlak istikbaline dikecektir.

Gazi Meclisimizin kuruluşunun 101’inci yıldönümünü anma vesilesiyle bu ülkenin çocuklarına armağan edilen 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutlarız. 

Kaynak

İhsan Güneş, “TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, cilt 41 (2012), s. 593-596.

Editör : SavunmaTR Haber Merkezi

Buy JNews Buy JNews Buy JNews
REKLAM

Benzer Haberler

Hoşgeldiniz

Aşağıdaki hesabınıza giriş yapın

Şifrenizi Sıfırlayın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi giriniz.