Terörizmle mücadele, varoluşsal ve yapısal olarak bir algı ve imaj rekabeti/mücadelesi biçiminde gelişmektedir. Bu durum temel olarak terörizm ve terör örgütlerinin varoluşsal köklerinden kaynaklık bulmakta; terörizmin, kitleler nezdinde korku, itaat ve alternatif meşruiyet tesis etme arayışına dayanmaktadır. Terör örgütlerinin söz konusu arayışlarına karşın, terörle mücadele eden devletlerin ve aktörlerin söz konusu girişimleri bertaraf etme motivasyonları ise bu süreci ciddi bir rekabete dönüştürmektedir. Bu bağlamda, imaj yönetimi, terörle mücadele eden aktörler açısından bu sürecin temel bileşenlerinden bir tanesi haline gelmektedir. Bu bağlamda, terörle mücadelede imaj yönetiminin işlevsel biçimde kullanılabilmesi adına 1)Terör Örgütleri İmajın Hangi Boyutlarını Hedef Alır? 2) Terör Örgütleri İmajı Nasıl Hedef Alır? 3) Terörizmle Mücadelede İmaj Nasıl Yönetilir? Sorularının mutlak surette yanıtlanması gerekmektedir.
Terör Örgütleri İmajın Hangi Boyutlarını Hedef Alır?
Terör örgütleri, gerçekleştirdikleri terör eylemlerinin psikolojik etkileri ve aynı zamanda süreklilik arz eden propaganda faaliyetleri ile devletlerin ve iç güvenlik kurumlarının otorite-yetkinlik algılarını ve imajlarını zedeleme ve ortadan kaldırma amacını taşımaktadırlar. Bu amaç doğrultusunda terör örgütleri, devletlerin ve iç güvenlik kurumlarının halk ve kamu düzenini üzerindeki otoritesinin “temelsizliği ve geçersizliği”, bu yapıların, terör örgütünün eylem, hareket ve faaliyetleri karşısında önleme, başa çıkma, halkı ve kamu düzenini koruma boyutlarında etkisiz ve yetersiz kaldıklarına ilişkin propaganda faaliyetleri gerçekleştirmektedirler.
Bununla birlikte terör örgütleri, devletlerin ve iç güvenlik kurumlarının otorite ve yetkinlik imajlarına yönelik yıkıcı/bozucu/meydan okuyucu propaganda faaliyetleri ile birlikte bu yapıların inanılırlık ve güvenilirlik algı ve imajlarını da olumsuz etkileme amacını taşımaktadırlar. Bu amaç, terör örgütlerinin, devlet ve iç güvenlik kurumlarının kamuoyu nezdindeki güvenilirliklerinin ortadan kaldırmasını; kamuoyu ile paylaşılan bilgi, haber, gelişme veya uyarıların düşük bir itibar ile karşılanması sağlama motivasyonuna dayanmaktadır. Diğer yandan terör örgütleri, devlet mekanizması ve iç güvenlik kurumlarının sempati merkezli algı ve imajlarını zedeleme ve ortadan kaldırma arayışı ile birlikte kamuoyunda bu yapılara yönelik duygusal yakınlık, destek, dayanışma ve birliktelik hissiyatını ve motivasyonunu da sınırlandırmayı amaçlamaktadırlar. Bu amaç doğrultusunda söz konusu yapılar “baskı, adaletsizlik, kötü muamele, şiddet” gibi olumsuz imgelerle özdeşleştirilmeye çalışılmaktadır.
Son olarak terör örgütleri, devlet ve iç güvenlik kurumlarının algı ve imaj bağlamında yıpratılmasının ardından son ve tamamlayıcı bir evre ve motivasyon olarak alternatif algı-imaj inşasına yönelmektedirler. Buna göre terör örgütleri, otorite-yetkinlik, inanılırlık-güvenilirlik ve sempati boyutlarında imajları zedelenen devlet mekanizması ve iç güvenlik kurumları yerine kendilerini alternatif ve meşru yapılar olarak konumlandırmayı hedeflemektedirler. Terör örgütleri bu amaçla, kendilerini yetkin, inanılır-güvenilir ve sempati uyandıran aktörler olarak sunmayı hedefleyen propaganda faaliyetleri gerçekleştirmektedirler.
Terör örgütlerinin, devlet ve iç güvenlik kurumlarının algı ve imajlarına yönelik söz konusu olumsuz etki hedeflerine ilişkin faaliyetler yalnızca birincil ve merkezi girişimlerden kaynaklık bulmamaktadır. Bunun ötesinde, ikincil yapı ve birimler ile iç güvenlik kurumları ve bu kurumların mensubu ve görevlileri olan bireyler de bir takım koşullarda ve durumlarda terör örgütlerinin söz konusu propaganda faaliyetlerine bilinçli, sistematik, doğrudan veya taksirli biçimlerde argüman sunabilmektedirler. Bu bağlamda ilk olarak, ikincil yapı ve birimleri ifade eden, ilgili ülke içerisinde terör örgütüne destek sunan, terör örgütü ile iltisaka sahip olan veya kendisini “tarafsızlık” pozisyonunda tanımlayan gruplar, topluluklar veya kesimler, medya organları ile uluslararası medya organları, terör örgütü ile ilişki ve iltisaka sahip devletleri ele almak gerekmektedir. Söz konusu yapı ve birimler, terör örgütlerinin, iç güvenlik algısını ve kurumsal imajları zedeleme ve ortadan kaldırma motivasyonları doğrultusunda yürüttükleri propaganda faaliyetlerine aktif ve pasif destek sunabilmekte, terör örgütlerinin propaganda argümanlarının geniş kitlelere veya uluslararası alana taşınmasına katkı sağlayabilmekte, devletlerarası rekabette hedef devletin kamuoyu açısından iç güvenlik algısının zedelenmesi ile kazanım elde etmeyi amaçlayabilmektedirler.
Bununla birlikte, kurumsal ve bireysel faaliyetlerden kaynaklı faaliyetlerin iç güvenlik algısı ve kurumsal imajlara yönelik olarak yaratabildiği olumsuz etkiler de belirleyicilik taşımaktadır. İç güvenlik algısına ve kurumsal imajlara yönelik diğer yıkıcı/bozucu/meydan okuyucu faktörlerden istisnai bir biçimde farklılaşan kurumsal ve bireysel faaliyetlerden kaynaklı etkiler, kurum görevlilerinin münferit hataları ile iç güvenlik kurumlarının benimsedikleri ve uyguladıkları hatalı taktik ve stratejilerin dolaylı, öngörülemez ve amaçlanmamış bir biçimde karşıt sonuç üretmesine ve bunun sonucunda iç güvenlik algısı ve kurumsal imajların zedelenmesine yol açabilmektedir. Bu çerçevede, kurum görevlilerinin işledikleri rüşvet, zimmet, irtikap, görevi kötüye kullanma, kötü muamele vb. suçlar terör örgütlerinin, iç güvenlik algısı ve kurum imajlarına yönelik yıkıcı/bozucu/meydan okuyucu propaganda argümanlarına katkı oluşturabilmektedir. Bu suçlar aynı zamanda kurum içerisindeki güven duygusunun da zedelenmesine yol açabildiği gibi kurumsal işleyişi de sekteye uğratabilmektedir. Diğer yandan, iç güvenlik kurumlarının sahip oldukları taktik veya stratejik yaklaşımlar ile bu yönde gerçekleştirdikleri uygulamalar da bir takım öngörülemez, amaçlanmamış karşıt sonuçlar üretebilmektedirler. Bu noktada, terörizmle mücadele sürecinde yaşanan istihbarat zafiyetleri, terörizm tuzağı olarak tanımlanan ve güvenlik güçlerinin, terör örgütünün provakatif eylemleri sonucunda topluma yönelik baskıcı ve şiddet kullanımını temel alan yaklaşımı benimsemesi sonucunda ortaya çıkan durum, terörizmle mücadelenin ana dinamiklerini, terör örgütlerinin eleman ve lojistik kapasitesinin ortadan kaldırılması olarak öngören anlayışlar gibi bir takım koşullar nihai olarak iç güvenlik algısının ve kurumsal imajların olumsuz etkilenmesine yol açmaktadır.
Terör Örgütleri İmajı Nasıl Hedef Alır?
Terör örgütleri, iç güvenlik algısını ve kurumsal imajları olumsuz etkileme hedefleri doğrultusunda, söz konusu faktör kümeleri bağlamında bir takım spesifik yöntem ve tekniklere başvurmaktadırlar. Bu yöntem ve teknikler terör örgütleri açısından, sahip oldukları propaganda hedeflerine ulaşmada etkin unsurlar olarak değerlendirilmektedir. Dezenformasyon-malenformasyon, yansıtma, ikincil yapı ve birimlerin kullanımı, genelleştirme ve nedensel atıflar söz konusu yöntem ve teknikler arasında ön plana çıkmaktadır. Bu çerçevede, söz konusu yöntem ve tekniklerin işlevsel boyutlarını ve yönlerini şu şekilde açıklamak ve sıralamak mümkündür:
• Dezenformasyon-malenformasyon: Terör örgütleri, iç güvenlik algısını ve kurumsal imajları olumsuz etkileyebilmek adına, hedefe zarar verme adına yanlış/yalan bilgi yayımını ifade eden dezenformasyon ve hedefe zarar vermek adına doğru bir bilginin çarpıtma biçiminde kullanımını ifade eden malenformasyon yöntemlerinden yararlanabilmektedirler. Bu bağlamda, iç güvenlik kurumlarının yanlış/gerçek dışı biçimlerde olumsuz olay ve uygulamalarla (baskı, kötü muamele ve işkence, orantısız şiddet kullanımı, insan haklarının ihlali vb.) ilişkilendirilmeye veya özdeşleştirilmeye çalışılması dezenformasyon uygulamalarını örneklemektedir. Diğer yandan, iç güvenlik kurumlarının taktik-stratejik hata veya kurum görevlilerinin münferit hata veya suçlarının, terör örgütlerinin propaganda argümanları ile çerçevelenerek kitlelere aktarılması ise malenformasyon girişimlerini örneklemektedir.
• Yansıtma: Psikoloji terminolojisinde bireylerin psikolojik savunma mekanizması olarak, kendilerinde mevcut olan karakter özellikleri veya tutumların karşı tarafa atfedilmesini ifade eden yansıtma, terör örgüleri tarafından sıklıkla başvurulan bir yöntemdir. Bu yöntem doğrultusunda terör örgütleri, kendi taktik-stratejik evrenlerinde mevcut olan işkence, cinayet, katliam, baskı, düşmanlık, korkutma-sindirme özelliklerini iç güvenlik kurumları ve kurum görevlilerine atfetme yolunu izlemektedirler.
• İkincil yapı ve birimlerin kullanımı: Terör örgütlerinin, iç güvenlik algısı ve kurumsal imajların zedelenmesi hedefiyle uyguladıkları propaganda faaliyetlerinde, ilgili ülke içerisinde terör örgütüne destek sunan, terör örgütü ile iltisaka sahip olan veya kendisini “tarafsızlık” pozisyonunda tanımlayan gruplar, topluluklar veya kesimler, medya organları ile uluslararası medya organları, terör örgütü ile ilişki ve iltisaka sahip devletleri ifade eden ikincil yapı ve birimleri araçsallaştırmaktadırlar. Bu yöntem, terör örgütlerinin , propaganda argümanlarının “inanılırlık-güvenilirliğini artırma” amacıyla “kaynak ve referans gösterme” işlevini ve ayrıca geniş kitlelere ulaşabilme avantajını ortaya koymaktadır.
• Genelleştirme: Terör örgütleri, propaganda stratejileri doğrultusunda, iç güvenlik kurumlarının veya kurum görevlilerinin, taktik-stratejik hata, konjonktürel hata ve olumsuz durum, münferit hata veya suçlarını “ süreklilik arz eden genel/karakteristik unsurlar” olarak tanımlama ve nitelendirme yöntemini uygulamaktadırlar. Bu durum terör örgütlerine, iç güvenlik kurumlarının kurumsal imajlarının, münferit veya konjonktürel hatalar aracılığıyla bütünsel ve kalıcı biçimde zedelenmesine zemin hazırlamaktadır.
Terörizmle Mücadelede İmaj Nasıl Yönetilir?
Terörizm olgusu ve terör örgütlerinin iç güvenlik algısını ve kurumsal imajları olumsuz etkilemek amacıyla uyguladıkları söz konusu yöntem ve teknikler ile ilgili faktör kümelerinin yarattığı olumsuzlukların işlevsiz ve etkisiz kılınması imaj yönetimi çerçevesinde gerçekleştirilecek olan uygulamalara paralel bir seyir izlemektedir. Bu bağlamda, söz konusu süreçlerde, imaj yönetimi kapsamında temel yaklaşımlar arasında yer alan imaj ve itibar yönetimi, imaj restorasyonu ve kurum içi iletişim, iç güvenlik algısı ve kurumsal imajların, terörizmle mücadele süreçlerinde olumsuz etkilerden korunması bakımından önem taşımaktadırlar. Söz konusu 3 farklı imaj yönetimi yaklaşımının, terörizmle mücadele boyutunda iç güvenlik algısı ve kurumsal imajlar bağlamında işlev kazanmasına yönelik bir bakış açısı ile şu saptama ve gereklilik boyutlarına ulaşmak mümkündür.
Söz konusu gereklilik boyutlarından ilki, iç güvenlik kurumlarının sahip oldukları otorite ve yetkinlik imajları korunmalı ve sürdürülmesini esas alan itibar yönetimi faaliyetleridir. Bu doğrultuda, süreklilik arz eden bir biçimde iç güvenlik kurumlarının imaj yönetiminden sorumlu birimleri, en yüksek amirleri ve bağlı bulundukları üst merci ve kurumlar arasında sağlanacak olan koordinasyon ile birlikte şeffaflık ve hesap verebilirliğe dayalı bir iletişim stratejisi benimsenmelidir. Söz konusu iletişim stratejisinde ilgili kurumların terörizmle mücadele bağlamında yürüttükleri faaliyetler ve bu faaliyetlerin sonuçları açık, detaylı ve eş/gerçek zamanlı olarak kamuoyu ile paylaşılmalı, ilgili kurumların toplum ile teması ve tanıtım faaliyetleri azami düzeye ulaştırılmalıdır.
İkinci olarak, iç güvenlik kurumları, terörizmle mücadele süreçlerinde ortaya çıkan taktik-stratejik hatalar veya bireysel taksir, kasıt, hata ve suçların kabulü, izahı ve telafisine yönelmeleri ve imaj restorasyonu faaliyetlerine başvurmaları büyük bir önem taşımaktadır. Bu çerçevede, ilgili hata veya suç atıflarının, dezenformasyon veya malenformasyon bağlamlı veriler içerip içermediklerinin tespit edilmesi, somut gerçekliklerin kabulü; ilgili taksir, kasıt, hata ve suçlara yönelik yaptırımların ivedi biçimde uygulanması ve bu uygulamaların gerçek ve eş zamanlı olarak kamuoyu ile paylaşılması gerekmektedir. Buna karşın, imaj restorasyonu sürecinde red, görmezden gelme, sessiz kalma, farklı birim ve yapılara sorumluluk yükleme yöntemlerinden ise mutlak surette kaçınmak gerekmektedir. Söz konusu yöntemler, iç güvenlik kurumlarının kurumsal imajları üzerindeki olumsuz etkileri restore etmek yerine söz konusu etkilerin derinleşmesine ve yaygınlaşmasına; inanılırlık-güvenilirlik algısının olumsuz bir niteliğe sürüklenmesine yol açabilmektedir.
Son olarak, iç güvenlik kurumlarında görevli kişilerin, iç güvenlik algısı ve kurumsal imajı zedeleyebilecek olan davranış ve faaliyetlerinin önlenmesi adına denetim, eğitim ve yaptırım mekanizmalarının azami düzeyde işletilmesi elzemdir. Buna göre, ilgili kişiler, sürekli biçimde, üst ve yetkili organlar tarafından denetim altında oldukları algısını taşımalıdırlar. Bu durum söz konusu kişilere oto-kontrol yetisi kazandırmak adına etkin bir unsurdur. Yine bununla bağlantılı olarak, ilgili kişilerin, uzmanlar öncülüğünde sürekli eğitime tabi tutulmaları da tamamlayıcı bir rol oynamaktadır. Son olarak, kurum içerisinde, iç güvenlik algısını ve kurumsal imajı zedeleyebilecek olan davranış ve faaliyetlere karşı sıfır tolerans yaklaşımının benimsendiğine dair oluşturulacak olan algısal iklim kritik bir öneme sahiptir. Bununla birlikte, kurumlar içerisinde, , iç güvenlik algısını ve kurumsal imajı zedeleyebilecek olan davranış ve faaliyetlerin ivedi biçimde soruşturulması ve gerekli hallerde yaptırımların uygulanması da bu algısal iklimi pekiştirecek olan bir diğer unsurdur.