Avrupa Birliği’nin 2030’a kadar savunma sanayisini güçlendirmeyi amaçlayan SAFE girişimi, siyasi çekişmelerin gölgesinde ilerliyor. Türkiye’nin teknik kapasitesi ve NATO uyumu program için fırsatlar sunarken, bazı AB ülkelerinin siyasi itirazları iş birliğini engelliyor.
“ReArm Europe” ve “Readiness 2030” planları kapsamında şekillendirilen SAFE, üye ülkelere savunma yatırımları için 150 milyar avroluk uygun koşullu kredi sağlıyor.
SAFE’nin öncelikleri şunları içeriyor:
Avrupa Savunma Teknolojisi ve Endüstriyel Üssü’nü (EDTIB) güçlendirmek,
En az iki AB ülkesi arasında ortak savunma alımlarını teşvik etmek,
Hava savunması, topçu ve İHA’lar gibi kritik yetenek açıklarını kapatmak,
Ukrayna’ya yapılan yardımlar nedeniyle azalan stokları yenilemek,
Özel sektör yatırımlarını çekmek için şeffaflığı artırmak.
SAFE, EDIRPA, ASAP ve EDIP gibi mevcut AB programlarını tamamlayacak şekilde tasarlandı. Kredinin %65’i AB veya Avrupa Ekonomik Alanı (EEA) ülkelerindeki firmalara ayrılırken, %35’i Türkiye, ABD veya İngiltere gibi AB dışı tedarikçilere verilebiliyor.
Ancak, Soğuk Savaş’ın sona ermesinden bu yana savunma sanayisine yeterli yatırım yapılmadığı için AB’nin askeri kapasitesi zayıf durumda. Birçok Avrupa ülkesi, savunma üretim tesislerini başka alanlara kaydırdı; bu da nitelikli işgücü, üretim kapasitesi ve lojistik esneklik eksikliğine yol açtı.
Türkiye’nin teknik kapasitesi ve stratejik katkı potansiyeli
Türkiye, NATO uyumlu ve güçlü ihracat performansına sahip rekabetçi bir savunma üreticisi haline geldi. 2024’te savunma ve havacılık ihracatı 180’den fazla ülkeye 7,1 milyar doları aştı. Türkiye’nin SAFE’e potansiyel katkıları şu alanlarda öne çıkıyor:
İnsansız Hava Araçları (İHA/SİHA):
Bayraktar TB2 ve ANKA gibi sistemler, hızlı tedarik, uygun maliyet ve sahadaki kanıtlanmış güvenilirlikleriyle Avrupa ülkelerinin acil ihtiyaçlarına cevap verebilir.
Mühimmat ve Füzeler:
Roketsan ve MKE gibi şirketler, 155mm top mermileri, roketler, tanksavar füzeleri (UMTAS) ve güdümlü sistemler (SOM, Atmaca) üretiyor. Türkiye, NATO standartlarında stoklama taleplerini hızla karşılayabilir.
Zırhlı Araçlar:
Otokar, FNSS, Nurol Makina ve BMC gibi şirketlerin ürettiği MRAP, APC ve taktik araçlar, Ukrayna, Macaristan, Romanya ve Estonya tarafından aktif olarak kullanılıyor. Düşük birim maliyeti, küçük ölçekli AB orduları için avantaj sağlıyor.
Elektronik Harp, Radar ve İletişim Sistemleri:
ASELSAN’ın KORAL elektronik harp sistemi, AESA radarlar ve şifreli iletişim çözümleri, NATO standartlarında ve savaş tecrübesiyle kanıtlanmış durumda.
Hava Platformları ve Motorlar:
KAAN 5. nesil savaş uçağı projesi, T129 ATAK helikopterleri ve TEI’nin yerli motor geliştirme çalışmaları, niş teknolojiler sunabilir. Rolls-Royce ve Leonardo gibi ortaklıklar da mevcut.
Türkiye, SAFE ekosisteminde ortak üretim, Ar-Ge iş birlikleri ve teknoloji paylaşımına da katılabilir.
Örneğin:
-Nurol Makina’nın Macaristan’daki ortak girişimi,
-Otokar’ın Romanya’daki üretimi,
-Baykar’ın Piaggio Aerospace’i satın alması.
-Bu adımlar, Türkiye’nin tedarikçiden stratejik bir ortak üreticiye dönüştüğünü gösteriyor.
Türkiye’nin NATO ve AB kuvvetleriyle teknik uyumuna rağmen, SAFE’e tam entegrasyonu siyasi nedenlerle engellenebilir. SAFE’de veto hakkı olmasa da Fransa, Yunanistan, GKRY ve Avusturya gibi ülkeler, nitelikli çoğunluk oylamasıyla Türkiye’nin fonlara erişimini bloke edebilir.
Ancak bu durum, AB’nin kendi hedefleriyle çelişir:
-Türkiye’nin dışlanması, uygun maliyetli ve NATO uyumlu sistemlere erişimi kısıtlar,
-Avrupa’nın hızlı üretim kabiliyetini baltalar,
-AB’nin stratejik özerklik hedefini riske atar.
Çözüm Yolları:
-Türk şirketleri, kısıtlamaları aşmak için hibrit modeller geliştirebilir:
-AB içinde yan şirketler kurmak,
-Offset anlaşmalı ortak üretim modelleri başlatmak,
-Lisans ve yerel iş birlikleriyle entegre olmak.
Bu sayede, %65’lik AB üretim şartı karşılanırken Türkiye’nin kapasitesinden de faydalanılabilir. Kayseri, Eskişehir, İzmir ve Konya’daki savunma kümeleri, mühendislik ağırlıklı entegrasyon merkezleri olarak kullanılabilir.
Ayrıca, bu iş birlikleri yalnızca alt yüklenicilik değil; know-how transferi, test kültürü ve inovasyon kapasitesi gerektirir. Türkiye, Avrupa’nın savunma ekosisteminde “gölge Ar-Ge ortağı” rolü üstlenebilir.
Son olarak, Türkiye’nin coğrafi konumu, savaş tecrübesi ve endüstriyel esnekliği, Güney Kore gibi uzak tedarikçilere kıyasla kritik avantajlar sunuyor. AB’nin üçüncü ülkelere bağımlılığı, SAFE’in yerelleşme hedefleriyle çelişirken, Türkiye hem operasyonel ihtiyaçları hem de siyasi kriterleri karşılayabilir.
Kaynak: Turdef