İsrail, Gazze’de çözüm değil tampon bölge istiyor

İsrail, iki devletli çözüm yerine tampon bölge derdinde!

İsrail’in Gazze’ye yönelik işgali devam ederken, savaş sonrası için bölgede kendi konumunu pekiştirmek maksadıyla diplomasi trafiğine başladı.

Gazze’ye yönelik işgal girişimi başladığında ülkelerin iki devletli çözüm önerilerine kulak tıkayan İsrail, savaş bittikten sonra gelecekteki saldırıları önlemek bahanesiyle Gazze sınırına bir tampon bölge oluşturmak istediğini bildirdi.

gaza buffer zone

Yerel kaynaklardan gelen bilgiler ışığında konuyu gündeme taşıyan Reuters, İsrail’in Mısır, Ürdün ve 2020 yılında ilişkilerini normalleştiren Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) planını aktardığını belirtti. 

İsrail’in, ABD aracılığı ile Suudi Arabistan’ın da bilgilendirdiği söyleniyor. Suudi Arabistan ile İsrail, Gazze’ye yönelik İsrail saldırıları öncesinde ilişkilerin normalleşmesi adına bir süreç yürütüyordu. Kaynaklar, tampon bölge planının Riyad’a nasıl ulaştığını belirtmedi. Çünkü Tel Aviv ile Riyad arasında diplomatik bir bağ bulunmuyor.

Reuters’a göre Türkiye de bilgilendirilen ülkeler arasında.

İsrail’in tampon bölge talebi, yedi günlük ateşkes sonrasında yeniden başlayan saldırıların son bulacağına dair bir işaret anlamına gelmiyor. Ancak Arap arabulucu ülkelerin taleplerinin ötesinde, İsrail’in Gazze ve Filistin’i yeniden şekillendirmeye yönelik bir çaba içinde olduğu belli oluyor.

İsrail talepleri karşısında Arap devletlerinin İsrail ile bir çözüme dair istekli olduklarını da söylemek mümkün görünmüyor. Çünkü İsrail’in sınırı geçmesiyle başlayan süreçte Gazze’nin kentsel alanlarının büyük bölümü yoğun hava bombardımanları ile yok edildi.

İsrail uçaklarının gerçekleştirdiği bombardımanlar, kamuoyu tarafından ”İsrail’in güvenliğini tehdit eden bir unsuru ortadan kaldırma” gayretinden çok, bölgeyi şekillendirmek maksatlı bir girişimin parçası olarak kabul görüyor. Nitekim bu maksat dâhilinde İsrail Hava Kuvvetleri, nüfuz edici bombalar başta olmak üzere, çeşitli tipte güdümlü ve güdümsüz bombalar ile güdüm kitleri kullandı.

Güdümlü bombalar, kısa süre içinde Gazze’de yerleşim yerlerinin yok edilmesinin yanında, yerleşim yerinde yaşayan sivillerin çok sayıda can kaybına neden oldu. Örneğin Cebeliye mülteci kampına atılan bu tür bir bomba ile yüzden fazla kişinin saniyeler içinde ölmesi, acı bir örnek olarak tarihteki yerini aldı. 

Gaza_Man walking on rubble_RS106661

Nüfuz edici bombaların (NEB) teorik olarak Hamas’ın tünellerine karşı kullanılması için temin edildiği ifade edilse de kentsel alanlarda kullanılması, daha fazla sivil kaybına yol açacağı anlamına geliyor. ABD ise tam bir ateşkes yönünde artan uluslararası baskıya rağmen, İsrail’in girişimine destek verdi ve sadece ”sivil kayıplarını sınırlamaya çalışması” yönünde ikazda bulunmakla yetindi.

Yeni yıla girerken, ABD karar vericileri arasında ise nüfuz edici bombaların verilmesi konusunda tartışmalar çıkmaya başladı. Pek çok Kongre üyesi, bunun iyi bir fikir olup olmadığını sorguluyor ve İsrail’in daha şeffaf olması gerektiğini dile getiriyor.

Israel-Hamas-conflict-Gaza-war-GettyImages-1718833083

Reuters’a konuşan ama isim vermek istemeyen Arap kaynaklar; Mısır, Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye’nin İsrail taleplerine dair yorum yapmadığını dile getirirken, BAE makamlarının savaş sonrası iki tarafın kabul edeceği kararları ve düzenlemeleri destekleyeceğini ifade etti. 

Tampon bölge hakkında Reuters tarafından sorulan sorulara bir yanıt da İsrail tarafından geldi.

İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun dış politika danışmanı Ophir Falk, Reuters’ın sorusuna verdiği cevapta planlarının üç aşamaya dayandığını söyledi. Bu aşamaları; Hamas’ı yok etmek, Gazze’yi silahsızlandırmak ve bölgeyi radikal gruplardan arındırmak olarak ifade etti.

İsrailli yetkili, planın uluslararası bir platformda görüşülüp görüşülmeyeceği sorusuna yanıt vermezken, sürece dair detay vermekten kaçındı.

Reuters’a konuşan Üst düzey bir İsrail güvenlik kaynağı, tampon bölge fikrinin “incelendiğini” belirtti ve ekledi: “Şu anda tampon bölgenin ne kadar derin olacağı bilinmiyor. Bölgenin Gazze içinde 1 km mi,  2 km mi yoksa birkaç yüz metre mi olacağı net değil.’’

Gazze’de herhangi bir tampon bölge oluşturmanın, yaklaşık 40 km uzunluğunda ve 5 km ile 12 km genişliğinde olan arazide 2,3 milyon kişiyi daha küçük bir alana sıkıştıracağını anlamak mümkündür.

Reuters’a konuşan iki Mısırlı kaynak, İsrail’in Gazze kuzeyinde silahsızlandırma ve bölgeyi gözetim altında tutma maksadıyla bir tampon bölge kurma fikrinin, Mısır ve Katar ile yapılan arabuluculuk görüşmelerinde de dile getirildiğini belirtti. Ancak kaynaklara göre Arap devletleri buna karşı çıktı ve tampon bölgenin nereden geçeceği konusunda anlaşmazlıklar yaşandı.

Kaynaklar, tampon bölge isteklerinin yanında, İsrail’in Kasım ayında Kahire’de yapılan bir toplantı sırasında Hamas liderlerinin yargılanması gerektiğini dile getirdiğini belirtti.

İsrail tarafından Reuters’a konuşan bir diğer isimsiz kaynak tıpkı Ophir Falk gibi plana dair bir açıklama yapmaktan kaçınarak, ” Hamas’ı yok etmek ve tüm rehineleri evlerine getirmek için devam edeceğiz” dedi.

İsrail’in işgal girişimini tampon bölgesi ile sonlandırması halinde, sonrasında yaşanacakların 1980’lerde Lübnan’da yaşananlara benzeyeceğini söyleyenler de yok değil.

İsrailli kaynaklar her ne kadar Hamas’ı Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) gibi görmediğini belirtse de Lübnan’da İsrail’in tampon bölge girişiminde Hizbullah ile ciddi çatışmalar yaşanmış ve İsrail 2000 yılında 15 km derinliğindeki bölgeyi tahliye etmişti.

Gazze’nin eski güvenlik şefi ve Hamas’ın 2007’de kontrolü ele geçirmesiyle sürgün edilen Filistin Fetih Hareketinden Mohammad Dahlan, İsrail’in tampon bölge planının gerçekçi olmadığını ve İsrail güçlerini korumayacağını söyledi. “Tampon bölge, Benjamin Netanyahu’nun güçlerini bölgede de hedef haline getirebilir” dedi.

İsrail, her ne kadar bir tampon bölge isteği ile diplomasi trafiği yürütse de ateşkesin ardından Filistinlilerin geçiş yaptığı Gazze güneyinde operasyonlara başladı. Yerel kaynakların bilgilerine göre İsrail tankları ve zırhlı araçları, buldozerler eşliğinde Han Yunus yakınlarına kadar ilerledi.

İsrail Ordu Sözcüsü Daniel Hagari, İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) tarafından Hamas’ın kalesi olan yerlere operasyon yapıldığı söylense de Han Yunus’taki Unicef sözcüsü James Elder paylaştığı bir videoda: ”Buradaki çocukları vuran dehşeti tarif etmekte kelimeler yetersiz kalıyor. Kurbanların arasında toplu halde gelen çocuklar görüyorum” dedi.

james elder

İsrail Ordusu, bugün erken saatlerde başta Cenin olmak üzere Batı Şeria’da da operasyonlar başlattı.

Gazze’ye yönelik işgalin başlamasından bu yana İsrail, yaklaşık 10 bin hava saldırısı gerçekleştirdiği bilgisini paylaşırken, uluslararası kamuoyu sivillerin can güvenliğine vurgu yapmaya devam ediyor. Ancak İsrail, Hamas’a yönelik argümanlar üreterek saldırıları kabullendirmeye çalışıyor.

İsrail’in Gazze’ye yönelik işgal girişimi, iki devletli çözüm önerisini arka plana itti. Oysa bu çözüm önerisi, İsrail-Filistin çatışmasını çözmek için ortaya konmuş bir “iki halk için iki devlet” yaklaşımıdır. İki devletli çözüm, Ürdün Nehri’nin batısındaki İsrail Devleti’nin yanında bağımsız bir Filistin Devleti öngörüyor.

Bu güne kadar Filistin ve Arap makamları 1976 sınırları konusunda ısrarla dururken, İsrail makamları tarafından kabul edilmiyor.

Sonuç olarak, Gazze’de yaşanan işgal girişimi, çözümsüzlüğü daha ileri bir seviyeye taşıdı. Netenyahu, İsrail radikalizminin önemli bir sembolü haline dönüşürken, Gazzeli çocukları canları dâhil her şeyden mahrum bıraktı. İsrail’e olan desteği neticesinde ABD, bölgenin verdiği dersleri almaktan çok uzak olduğunu bir kez daha gösterdi. İsrail’in ilerleyen günlerde iki devletli çözümden başka her yolu deneyeceği bir kez daha ortaya çıktı.

Oysa çözüm adına en kısa süre içinde İsrail’in de dâhil olduğu, bölge ülkelerinin bir araya geldiği bir müzakere ortamı oluşturulabilir. İsrail’in hava ve kara saldırıları neticesinde yerinden edilmiş, öksüz, yetim ve sakat kalmışlara yardım ulaştırılabilir. Kadınlar ile çocukların gıda ve tıbbi gereksinimini karşılayacak insani çabalara girişilebilir. İsrail’in tampon bölge isteği karşısında Lübnan örneği daha sık dile getirilmelidir. Tampon bölge yerine çok uluslu, koalisyon gücü gibi idari yaklaşımlar özelinde ‘’güvenli bölge’’ stratejileri izlenebilir.

Buy JNews Buy JNews Buy JNews
REKLAM

İsrail, iki devletli çözüm yerine tampon bölge derdinde!

İsrail’in Gazze’ye yönelik işgali devam ederken, savaş sonrası için bölgede kendi konumunu pekiştirmek maksadıyla diplomasi trafiğine başladı.

Gazze’ye yönelik işgal girişimi başladığında ülkelerin iki devletli çözüm önerilerine kulak tıkayan İsrail, savaş bittikten sonra gelecekteki saldırıları önlemek bahanesiyle Gazze sınırına bir tampon bölge oluşturmak istediğini bildirdi.

gaza buffer zone

Yerel kaynaklardan gelen bilgiler ışığında konuyu gündeme taşıyan Reuters, İsrail’in Mısır, Ürdün ve 2020 yılında ilişkilerini normalleştiren Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) planını aktardığını belirtti. 

İsrail’in, ABD aracılığı ile Suudi Arabistan’ın da bilgilendirdiği söyleniyor. Suudi Arabistan ile İsrail, Gazze’ye yönelik İsrail saldırıları öncesinde ilişkilerin normalleşmesi adına bir süreç yürütüyordu. Kaynaklar, tampon bölge planının Riyad’a nasıl ulaştığını belirtmedi. Çünkü Tel Aviv ile Riyad arasında diplomatik bir bağ bulunmuyor.

Reuters’a göre Türkiye de bilgilendirilen ülkeler arasında.

İsrail’in tampon bölge talebi, yedi günlük ateşkes sonrasında yeniden başlayan saldırıların son bulacağına dair bir işaret anlamına gelmiyor. Ancak Arap arabulucu ülkelerin taleplerinin ötesinde, İsrail’in Gazze ve Filistin’i yeniden şekillendirmeye yönelik bir çaba içinde olduğu belli oluyor.

İsrail talepleri karşısında Arap devletlerinin İsrail ile bir çözüme dair istekli olduklarını da söylemek mümkün görünmüyor. Çünkü İsrail’in sınırı geçmesiyle başlayan süreçte Gazze’nin kentsel alanlarının büyük bölümü yoğun hava bombardımanları ile yok edildi.

İsrail uçaklarının gerçekleştirdiği bombardımanlar, kamuoyu tarafından ”İsrail’in güvenliğini tehdit eden bir unsuru ortadan kaldırma” gayretinden çok, bölgeyi şekillendirmek maksatlı bir girişimin parçası olarak kabul görüyor. Nitekim bu maksat dâhilinde İsrail Hava Kuvvetleri, nüfuz edici bombalar başta olmak üzere, çeşitli tipte güdümlü ve güdümsüz bombalar ile güdüm kitleri kullandı.

Güdümlü bombalar, kısa süre içinde Gazze’de yerleşim yerlerinin yok edilmesinin yanında, yerleşim yerinde yaşayan sivillerin çok sayıda can kaybına neden oldu. Örneğin Cebeliye mülteci kampına atılan bu tür bir bomba ile yüzden fazla kişinin saniyeler içinde ölmesi, acı bir örnek olarak tarihteki yerini aldı. 

Gaza_Man walking on rubble_RS106661

Nüfuz edici bombaların (NEB) teorik olarak Hamas’ın tünellerine karşı kullanılması için temin edildiği ifade edilse de kentsel alanlarda kullanılması, daha fazla sivil kaybına yol açacağı anlamına geliyor. ABD ise tam bir ateşkes yönünde artan uluslararası baskıya rağmen, İsrail’in girişimine destek verdi ve sadece ”sivil kayıplarını sınırlamaya çalışması” yönünde ikazda bulunmakla yetindi.

Yeni yıla girerken, ABD karar vericileri arasında ise nüfuz edici bombaların verilmesi konusunda tartışmalar çıkmaya başladı. Pek çok Kongre üyesi, bunun iyi bir fikir olup olmadığını sorguluyor ve İsrail’in daha şeffaf olması gerektiğini dile getiriyor.

Israel-Hamas-conflict-Gaza-war-GettyImages-1718833083

Reuters’a konuşan ama isim vermek istemeyen Arap kaynaklar; Mısır, Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye’nin İsrail taleplerine dair yorum yapmadığını dile getirirken, BAE makamlarının savaş sonrası iki tarafın kabul edeceği kararları ve düzenlemeleri destekleyeceğini ifade etti. 

Tampon bölge hakkında Reuters tarafından sorulan sorulara bir yanıt da İsrail tarafından geldi.

İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun dış politika danışmanı Ophir Falk, Reuters’ın sorusuna verdiği cevapta planlarının üç aşamaya dayandığını söyledi. Bu aşamaları; Hamas’ı yok etmek, Gazze’yi silahsızlandırmak ve bölgeyi radikal gruplardan arındırmak olarak ifade etti.

İsrailli yetkili, planın uluslararası bir platformda görüşülüp görüşülmeyeceği sorusuna yanıt vermezken, sürece dair detay vermekten kaçındı.

Reuters’a konuşan Üst düzey bir İsrail güvenlik kaynağı, tampon bölge fikrinin “incelendiğini” belirtti ve ekledi: “Şu anda tampon bölgenin ne kadar derin olacağı bilinmiyor. Bölgenin Gazze içinde 1 km mi,  2 km mi yoksa birkaç yüz metre mi olacağı net değil.’’

Gazze’de herhangi bir tampon bölge oluşturmanın, yaklaşık 40 km uzunluğunda ve 5 km ile 12 km genişliğinde olan arazide 2,3 milyon kişiyi daha küçük bir alana sıkıştıracağını anlamak mümkündür.

Reuters’a konuşan iki Mısırlı kaynak, İsrail’in Gazze kuzeyinde silahsızlandırma ve bölgeyi gözetim altında tutma maksadıyla bir tampon bölge kurma fikrinin, Mısır ve Katar ile yapılan arabuluculuk görüşmelerinde de dile getirildiğini belirtti. Ancak kaynaklara göre Arap devletleri buna karşı çıktı ve tampon bölgenin nereden geçeceği konusunda anlaşmazlıklar yaşandı.

Kaynaklar, tampon bölge isteklerinin yanında, İsrail’in Kasım ayında Kahire’de yapılan bir toplantı sırasında Hamas liderlerinin yargılanması gerektiğini dile getirdiğini belirtti.

İsrail tarafından Reuters’a konuşan bir diğer isimsiz kaynak tıpkı Ophir Falk gibi plana dair bir açıklama yapmaktan kaçınarak, ” Hamas’ı yok etmek ve tüm rehineleri evlerine getirmek için devam edeceğiz” dedi.

İsrail’in işgal girişimini tampon bölgesi ile sonlandırması halinde, sonrasında yaşanacakların 1980’lerde Lübnan’da yaşananlara benzeyeceğini söyleyenler de yok değil.

İsrailli kaynaklar her ne kadar Hamas’ı Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) gibi görmediğini belirtse de Lübnan’da İsrail’in tampon bölge girişiminde Hizbullah ile ciddi çatışmalar yaşanmış ve İsrail 2000 yılında 15 km derinliğindeki bölgeyi tahliye etmişti.

Gazze’nin eski güvenlik şefi ve Hamas’ın 2007’de kontrolü ele geçirmesiyle sürgün edilen Filistin Fetih Hareketinden Mohammad Dahlan, İsrail’in tampon bölge planının gerçekçi olmadığını ve İsrail güçlerini korumayacağını söyledi. “Tampon bölge, Benjamin Netanyahu’nun güçlerini bölgede de hedef haline getirebilir” dedi.

İsrail, her ne kadar bir tampon bölge isteği ile diplomasi trafiği yürütse de ateşkesin ardından Filistinlilerin geçiş yaptığı Gazze güneyinde operasyonlara başladı. Yerel kaynakların bilgilerine göre İsrail tankları ve zırhlı araçları, buldozerler eşliğinde Han Yunus yakınlarına kadar ilerledi.

İsrail Ordu Sözcüsü Daniel Hagari, İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) tarafından Hamas’ın kalesi olan yerlere operasyon yapıldığı söylense de Han Yunus’taki Unicef sözcüsü James Elder paylaştığı bir videoda: ”Buradaki çocukları vuran dehşeti tarif etmekte kelimeler yetersiz kalıyor. Kurbanların arasında toplu halde gelen çocuklar görüyorum” dedi.

james elder

İsrail Ordusu, bugün erken saatlerde başta Cenin olmak üzere Batı Şeria’da da operasyonlar başlattı.

Gazze’ye yönelik işgalin başlamasından bu yana İsrail, yaklaşık 10 bin hava saldırısı gerçekleştirdiği bilgisini paylaşırken, uluslararası kamuoyu sivillerin can güvenliğine vurgu yapmaya devam ediyor. Ancak İsrail, Hamas’a yönelik argümanlar üreterek saldırıları kabullendirmeye çalışıyor.

İsrail’in Gazze’ye yönelik işgal girişimi, iki devletli çözüm önerisini arka plana itti. Oysa bu çözüm önerisi, İsrail-Filistin çatışmasını çözmek için ortaya konmuş bir “iki halk için iki devlet” yaklaşımıdır. İki devletli çözüm, Ürdün Nehri’nin batısındaki İsrail Devleti’nin yanında bağımsız bir Filistin Devleti öngörüyor.

Bu güne kadar Filistin ve Arap makamları 1976 sınırları konusunda ısrarla dururken, İsrail makamları tarafından kabul edilmiyor.

Sonuç olarak, Gazze’de yaşanan işgal girişimi, çözümsüzlüğü daha ileri bir seviyeye taşıdı. Netenyahu, İsrail radikalizminin önemli bir sembolü haline dönüşürken, Gazzeli çocukları canları dâhil her şeyden mahrum bıraktı. İsrail’e olan desteği neticesinde ABD, bölgenin verdiği dersleri almaktan çok uzak olduğunu bir kez daha gösterdi. İsrail’in ilerleyen günlerde iki devletli çözümden başka her yolu deneyeceği bir kez daha ortaya çıktı.

Oysa çözüm adına en kısa süre içinde İsrail’in de dâhil olduğu, bölge ülkelerinin bir araya geldiği bir müzakere ortamı oluşturulabilir. İsrail’in hava ve kara saldırıları neticesinde yerinden edilmiş, öksüz, yetim ve sakat kalmışlara yardım ulaştırılabilir. Kadınlar ile çocukların gıda ve tıbbi gereksinimini karşılayacak insani çabalara girişilebilir. İsrail’in tampon bölge isteği karşısında Lübnan örneği daha sık dile getirilmelidir. Tampon bölge yerine çok uluslu, koalisyon gücü gibi idari yaklaşımlar özelinde ‘’güvenli bölge’’ stratejileri izlenebilir.

İsrail, iki devletli çözüm yerine tampon bölge derdinde!

İsrail’in Gazze’ye yönelik işgali devam ederken, savaş sonrası için bölgede kendi konumunu pekiştirmek maksadıyla diplomasi trafiğine başladı.

Gazze’ye yönelik işgal girişimi başladığında ülkelerin iki devletli çözüm önerilerine kulak tıkayan İsrail, savaş bittikten sonra gelecekteki saldırıları önlemek bahanesiyle Gazze sınırına bir tampon bölge oluşturmak istediğini bildirdi.

gaza buffer zone

Yerel kaynaklardan gelen bilgiler ışığında konuyu gündeme taşıyan Reuters, İsrail’in Mısır, Ürdün ve 2020 yılında ilişkilerini normalleştiren Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) planını aktardığını belirtti. 

İsrail’in, ABD aracılığı ile Suudi Arabistan’ın da bilgilendirdiği söyleniyor. Suudi Arabistan ile İsrail, Gazze’ye yönelik İsrail saldırıları öncesinde ilişkilerin normalleşmesi adına bir süreç yürütüyordu. Kaynaklar, tampon bölge planının Riyad’a nasıl ulaştığını belirtmedi. Çünkü Tel Aviv ile Riyad arasında diplomatik bir bağ bulunmuyor.

Reuters’a göre Türkiye de bilgilendirilen ülkeler arasında.

İsrail’in tampon bölge talebi, yedi günlük ateşkes sonrasında yeniden başlayan saldırıların son bulacağına dair bir işaret anlamına gelmiyor. Ancak Arap arabulucu ülkelerin taleplerinin ötesinde, İsrail’in Gazze ve Filistin’i yeniden şekillendirmeye yönelik bir çaba içinde olduğu belli oluyor.

İsrail talepleri karşısında Arap devletlerinin İsrail ile bir çözüme dair istekli olduklarını da söylemek mümkün görünmüyor. Çünkü İsrail’in sınırı geçmesiyle başlayan süreçte Gazze’nin kentsel alanlarının büyük bölümü yoğun hava bombardımanları ile yok edildi.

İsrail uçaklarının gerçekleştirdiği bombardımanlar, kamuoyu tarafından ”İsrail’in güvenliğini tehdit eden bir unsuru ortadan kaldırma” gayretinden çok, bölgeyi şekillendirmek maksatlı bir girişimin parçası olarak kabul görüyor. Nitekim bu maksat dâhilinde İsrail Hava Kuvvetleri, nüfuz edici bombalar başta olmak üzere, çeşitli tipte güdümlü ve güdümsüz bombalar ile güdüm kitleri kullandı.

Güdümlü bombalar, kısa süre içinde Gazze’de yerleşim yerlerinin yok edilmesinin yanında, yerleşim yerinde yaşayan sivillerin çok sayıda can kaybına neden oldu. Örneğin Cebeliye mülteci kampına atılan bu tür bir bomba ile yüzden fazla kişinin saniyeler içinde ölmesi, acı bir örnek olarak tarihteki yerini aldı. 

Gaza_Man walking on rubble_RS106661

Nüfuz edici bombaların (NEB) teorik olarak Hamas’ın tünellerine karşı kullanılması için temin edildiği ifade edilse de kentsel alanlarda kullanılması, daha fazla sivil kaybına yol açacağı anlamına geliyor. ABD ise tam bir ateşkes yönünde artan uluslararası baskıya rağmen, İsrail’in girişimine destek verdi ve sadece ”sivil kayıplarını sınırlamaya çalışması” yönünde ikazda bulunmakla yetindi.

Yeni yıla girerken, ABD karar vericileri arasında ise nüfuz edici bombaların verilmesi konusunda tartışmalar çıkmaya başladı. Pek çok Kongre üyesi, bunun iyi bir fikir olup olmadığını sorguluyor ve İsrail’in daha şeffaf olması gerektiğini dile getiriyor.

Israel-Hamas-conflict-Gaza-war-GettyImages-1718833083

Reuters’a konuşan ama isim vermek istemeyen Arap kaynaklar; Mısır, Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye’nin İsrail taleplerine dair yorum yapmadığını dile getirirken, BAE makamlarının savaş sonrası iki tarafın kabul edeceği kararları ve düzenlemeleri destekleyeceğini ifade etti. 

Tampon bölge hakkında Reuters tarafından sorulan sorulara bir yanıt da İsrail tarafından geldi.

İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun dış politika danışmanı Ophir Falk, Reuters’ın sorusuna verdiği cevapta planlarının üç aşamaya dayandığını söyledi. Bu aşamaları; Hamas’ı yok etmek, Gazze’yi silahsızlandırmak ve bölgeyi radikal gruplardan arındırmak olarak ifade etti.

İsrailli yetkili, planın uluslararası bir platformda görüşülüp görüşülmeyeceği sorusuna yanıt vermezken, sürece dair detay vermekten kaçındı.

Reuters’a konuşan Üst düzey bir İsrail güvenlik kaynağı, tampon bölge fikrinin “incelendiğini” belirtti ve ekledi: “Şu anda tampon bölgenin ne kadar derin olacağı bilinmiyor. Bölgenin Gazze içinde 1 km mi,  2 km mi yoksa birkaç yüz metre mi olacağı net değil.’’

Gazze’de herhangi bir tampon bölge oluşturmanın, yaklaşık 40 km uzunluğunda ve 5 km ile 12 km genişliğinde olan arazide 2,3 milyon kişiyi daha küçük bir alana sıkıştıracağını anlamak mümkündür.

Reuters’a konuşan iki Mısırlı kaynak, İsrail’in Gazze kuzeyinde silahsızlandırma ve bölgeyi gözetim altında tutma maksadıyla bir tampon bölge kurma fikrinin, Mısır ve Katar ile yapılan arabuluculuk görüşmelerinde de dile getirildiğini belirtti. Ancak kaynaklara göre Arap devletleri buna karşı çıktı ve tampon bölgenin nereden geçeceği konusunda anlaşmazlıklar yaşandı.

Kaynaklar, tampon bölge isteklerinin yanında, İsrail’in Kasım ayında Kahire’de yapılan bir toplantı sırasında Hamas liderlerinin yargılanması gerektiğini dile getirdiğini belirtti.

İsrail tarafından Reuters’a konuşan bir diğer isimsiz kaynak tıpkı Ophir Falk gibi plana dair bir açıklama yapmaktan kaçınarak, ” Hamas’ı yok etmek ve tüm rehineleri evlerine getirmek için devam edeceğiz” dedi.

İsrail’in işgal girişimini tampon bölgesi ile sonlandırması halinde, sonrasında yaşanacakların 1980’lerde Lübnan’da yaşananlara benzeyeceğini söyleyenler de yok değil.

İsrailli kaynaklar her ne kadar Hamas’ı Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) gibi görmediğini belirtse de Lübnan’da İsrail’in tampon bölge girişiminde Hizbullah ile ciddi çatışmalar yaşanmış ve İsrail 2000 yılında 15 km derinliğindeki bölgeyi tahliye etmişti.

Gazze’nin eski güvenlik şefi ve Hamas’ın 2007’de kontrolü ele geçirmesiyle sürgün edilen Filistin Fetih Hareketinden Mohammad Dahlan, İsrail’in tampon bölge planının gerçekçi olmadığını ve İsrail güçlerini korumayacağını söyledi. “Tampon bölge, Benjamin Netanyahu’nun güçlerini bölgede de hedef haline getirebilir” dedi.

İsrail, her ne kadar bir tampon bölge isteği ile diplomasi trafiği yürütse de ateşkesin ardından Filistinlilerin geçiş yaptığı Gazze güneyinde operasyonlara başladı. Yerel kaynakların bilgilerine göre İsrail tankları ve zırhlı araçları, buldozerler eşliğinde Han Yunus yakınlarına kadar ilerledi.

İsrail Ordu Sözcüsü Daniel Hagari, İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) tarafından Hamas’ın kalesi olan yerlere operasyon yapıldığı söylense de Han Yunus’taki Unicef sözcüsü James Elder paylaştığı bir videoda: ”Buradaki çocukları vuran dehşeti tarif etmekte kelimeler yetersiz kalıyor. Kurbanların arasında toplu halde gelen çocuklar görüyorum” dedi.

james elder

İsrail Ordusu, bugün erken saatlerde başta Cenin olmak üzere Batı Şeria’da da operasyonlar başlattı.

Gazze’ye yönelik işgalin başlamasından bu yana İsrail, yaklaşık 10 bin hava saldırısı gerçekleştirdiği bilgisini paylaşırken, uluslararası kamuoyu sivillerin can güvenliğine vurgu yapmaya devam ediyor. Ancak İsrail, Hamas’a yönelik argümanlar üreterek saldırıları kabullendirmeye çalışıyor.

İsrail’in Gazze’ye yönelik işgal girişimi, iki devletli çözüm önerisini arka plana itti. Oysa bu çözüm önerisi, İsrail-Filistin çatışmasını çözmek için ortaya konmuş bir “iki halk için iki devlet” yaklaşımıdır. İki devletli çözüm, Ürdün Nehri’nin batısındaki İsrail Devleti’nin yanında bağımsız bir Filistin Devleti öngörüyor.

Bu güne kadar Filistin ve Arap makamları 1976 sınırları konusunda ısrarla dururken, İsrail makamları tarafından kabul edilmiyor.

Sonuç olarak, Gazze’de yaşanan işgal girişimi, çözümsüzlüğü daha ileri bir seviyeye taşıdı. Netenyahu, İsrail radikalizminin önemli bir sembolü haline dönüşürken, Gazzeli çocukları canları dâhil her şeyden mahrum bıraktı. İsrail’e olan desteği neticesinde ABD, bölgenin verdiği dersleri almaktan çok uzak olduğunu bir kez daha gösterdi. İsrail’in ilerleyen günlerde iki devletli çözümden başka her yolu deneyeceği bir kez daha ortaya çıktı.

Oysa çözüm adına en kısa süre içinde İsrail’in de dâhil olduğu, bölge ülkelerinin bir araya geldiği bir müzakere ortamı oluşturulabilir. İsrail’in hava ve kara saldırıları neticesinde yerinden edilmiş, öksüz, yetim ve sakat kalmışlara yardım ulaştırılabilir. Kadınlar ile çocukların gıda ve tıbbi gereksinimini karşılayacak insani çabalara girişilebilir. İsrail’in tampon bölge isteği karşısında Lübnan örneği daha sık dile getirilmelidir. Tampon bölge yerine çok uluslu, koalisyon gücü gibi idari yaklaşımlar özelinde ‘’güvenli bölge’’ stratejileri izlenebilir.

Buy JNews Buy JNews Buy JNews
REKLAM

İsrail, iki devletli çözüm yerine tampon bölge derdinde!

İsrail’in Gazze’ye yönelik işgali devam ederken, savaş sonrası için bölgede kendi konumunu pekiştirmek maksadıyla diplomasi trafiğine başladı.

Gazze’ye yönelik işgal girişimi başladığında ülkelerin iki devletli çözüm önerilerine kulak tıkayan İsrail, savaş bittikten sonra gelecekteki saldırıları önlemek bahanesiyle Gazze sınırına bir tampon bölge oluşturmak istediğini bildirdi.

gaza buffer zone

Yerel kaynaklardan gelen bilgiler ışığında konuyu gündeme taşıyan Reuters, İsrail’in Mısır, Ürdün ve 2020 yılında ilişkilerini normalleştiren Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) planını aktardığını belirtti. 

İsrail’in, ABD aracılığı ile Suudi Arabistan’ın da bilgilendirdiği söyleniyor. Suudi Arabistan ile İsrail, Gazze’ye yönelik İsrail saldırıları öncesinde ilişkilerin normalleşmesi adına bir süreç yürütüyordu. Kaynaklar, tampon bölge planının Riyad’a nasıl ulaştığını belirtmedi. Çünkü Tel Aviv ile Riyad arasında diplomatik bir bağ bulunmuyor.

Reuters’a göre Türkiye de bilgilendirilen ülkeler arasında.

İsrail’in tampon bölge talebi, yedi günlük ateşkes sonrasında yeniden başlayan saldırıların son bulacağına dair bir işaret anlamına gelmiyor. Ancak Arap arabulucu ülkelerin taleplerinin ötesinde, İsrail’in Gazze ve Filistin’i yeniden şekillendirmeye yönelik bir çaba içinde olduğu belli oluyor.

İsrail talepleri karşısında Arap devletlerinin İsrail ile bir çözüme dair istekli olduklarını da söylemek mümkün görünmüyor. Çünkü İsrail’in sınırı geçmesiyle başlayan süreçte Gazze’nin kentsel alanlarının büyük bölümü yoğun hava bombardımanları ile yok edildi.

İsrail uçaklarının gerçekleştirdiği bombardımanlar, kamuoyu tarafından ”İsrail’in güvenliğini tehdit eden bir unsuru ortadan kaldırma” gayretinden çok, bölgeyi şekillendirmek maksatlı bir girişimin parçası olarak kabul görüyor. Nitekim bu maksat dâhilinde İsrail Hava Kuvvetleri, nüfuz edici bombalar başta olmak üzere, çeşitli tipte güdümlü ve güdümsüz bombalar ile güdüm kitleri kullandı.

Güdümlü bombalar, kısa süre içinde Gazze’de yerleşim yerlerinin yok edilmesinin yanında, yerleşim yerinde yaşayan sivillerin çok sayıda can kaybına neden oldu. Örneğin Cebeliye mülteci kampına atılan bu tür bir bomba ile yüzden fazla kişinin saniyeler içinde ölmesi, acı bir örnek olarak tarihteki yerini aldı. 

Gaza_Man walking on rubble_RS106661

Nüfuz edici bombaların (NEB) teorik olarak Hamas’ın tünellerine karşı kullanılması için temin edildiği ifade edilse de kentsel alanlarda kullanılması, daha fazla sivil kaybına yol açacağı anlamına geliyor. ABD ise tam bir ateşkes yönünde artan uluslararası baskıya rağmen, İsrail’in girişimine destek verdi ve sadece ”sivil kayıplarını sınırlamaya çalışması” yönünde ikazda bulunmakla yetindi.

Yeni yıla girerken, ABD karar vericileri arasında ise nüfuz edici bombaların verilmesi konusunda tartışmalar çıkmaya başladı. Pek çok Kongre üyesi, bunun iyi bir fikir olup olmadığını sorguluyor ve İsrail’in daha şeffaf olması gerektiğini dile getiriyor.

Israel-Hamas-conflict-Gaza-war-GettyImages-1718833083

Reuters’a konuşan ama isim vermek istemeyen Arap kaynaklar; Mısır, Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye’nin İsrail taleplerine dair yorum yapmadığını dile getirirken, BAE makamlarının savaş sonrası iki tarafın kabul edeceği kararları ve düzenlemeleri destekleyeceğini ifade etti. 

Tampon bölge hakkında Reuters tarafından sorulan sorulara bir yanıt da İsrail tarafından geldi.

İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun dış politika danışmanı Ophir Falk, Reuters’ın sorusuna verdiği cevapta planlarının üç aşamaya dayandığını söyledi. Bu aşamaları; Hamas’ı yok etmek, Gazze’yi silahsızlandırmak ve bölgeyi radikal gruplardan arındırmak olarak ifade etti.

İsrailli yetkili, planın uluslararası bir platformda görüşülüp görüşülmeyeceği sorusuna yanıt vermezken, sürece dair detay vermekten kaçındı.

Reuters’a konuşan Üst düzey bir İsrail güvenlik kaynağı, tampon bölge fikrinin “incelendiğini” belirtti ve ekledi: “Şu anda tampon bölgenin ne kadar derin olacağı bilinmiyor. Bölgenin Gazze içinde 1 km mi,  2 km mi yoksa birkaç yüz metre mi olacağı net değil.’’

Gazze’de herhangi bir tampon bölge oluşturmanın, yaklaşık 40 km uzunluğunda ve 5 km ile 12 km genişliğinde olan arazide 2,3 milyon kişiyi daha küçük bir alana sıkıştıracağını anlamak mümkündür.

Reuters’a konuşan iki Mısırlı kaynak, İsrail’in Gazze kuzeyinde silahsızlandırma ve bölgeyi gözetim altında tutma maksadıyla bir tampon bölge kurma fikrinin, Mısır ve Katar ile yapılan arabuluculuk görüşmelerinde de dile getirildiğini belirtti. Ancak kaynaklara göre Arap devletleri buna karşı çıktı ve tampon bölgenin nereden geçeceği konusunda anlaşmazlıklar yaşandı.

Kaynaklar, tampon bölge isteklerinin yanında, İsrail’in Kasım ayında Kahire’de yapılan bir toplantı sırasında Hamas liderlerinin yargılanması gerektiğini dile getirdiğini belirtti.

İsrail tarafından Reuters’a konuşan bir diğer isimsiz kaynak tıpkı Ophir Falk gibi plana dair bir açıklama yapmaktan kaçınarak, ” Hamas’ı yok etmek ve tüm rehineleri evlerine getirmek için devam edeceğiz” dedi.

İsrail’in işgal girişimini tampon bölgesi ile sonlandırması halinde, sonrasında yaşanacakların 1980’lerde Lübnan’da yaşananlara benzeyeceğini söyleyenler de yok değil.

İsrailli kaynaklar her ne kadar Hamas’ı Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) gibi görmediğini belirtse de Lübnan’da İsrail’in tampon bölge girişiminde Hizbullah ile ciddi çatışmalar yaşanmış ve İsrail 2000 yılında 15 km derinliğindeki bölgeyi tahliye etmişti.

Gazze’nin eski güvenlik şefi ve Hamas’ın 2007’de kontrolü ele geçirmesiyle sürgün edilen Filistin Fetih Hareketinden Mohammad Dahlan, İsrail’in tampon bölge planının gerçekçi olmadığını ve İsrail güçlerini korumayacağını söyledi. “Tampon bölge, Benjamin Netanyahu’nun güçlerini bölgede de hedef haline getirebilir” dedi.

İsrail, her ne kadar bir tampon bölge isteği ile diplomasi trafiği yürütse de ateşkesin ardından Filistinlilerin geçiş yaptığı Gazze güneyinde operasyonlara başladı. Yerel kaynakların bilgilerine göre İsrail tankları ve zırhlı araçları, buldozerler eşliğinde Han Yunus yakınlarına kadar ilerledi.

İsrail Ordu Sözcüsü Daniel Hagari, İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) tarafından Hamas’ın kalesi olan yerlere operasyon yapıldığı söylense de Han Yunus’taki Unicef sözcüsü James Elder paylaştığı bir videoda: ”Buradaki çocukları vuran dehşeti tarif etmekte kelimeler yetersiz kalıyor. Kurbanların arasında toplu halde gelen çocuklar görüyorum” dedi.

james elder

İsrail Ordusu, bugün erken saatlerde başta Cenin olmak üzere Batı Şeria’da da operasyonlar başlattı.

Gazze’ye yönelik işgalin başlamasından bu yana İsrail, yaklaşık 10 bin hava saldırısı gerçekleştirdiği bilgisini paylaşırken, uluslararası kamuoyu sivillerin can güvenliğine vurgu yapmaya devam ediyor. Ancak İsrail, Hamas’a yönelik argümanlar üreterek saldırıları kabullendirmeye çalışıyor.

İsrail’in Gazze’ye yönelik işgal girişimi, iki devletli çözüm önerisini arka plana itti. Oysa bu çözüm önerisi, İsrail-Filistin çatışmasını çözmek için ortaya konmuş bir “iki halk için iki devlet” yaklaşımıdır. İki devletli çözüm, Ürdün Nehri’nin batısındaki İsrail Devleti’nin yanında bağımsız bir Filistin Devleti öngörüyor.

Bu güne kadar Filistin ve Arap makamları 1976 sınırları konusunda ısrarla dururken, İsrail makamları tarafından kabul edilmiyor.

Sonuç olarak, Gazze’de yaşanan işgal girişimi, çözümsüzlüğü daha ileri bir seviyeye taşıdı. Netenyahu, İsrail radikalizminin önemli bir sembolü haline dönüşürken, Gazzeli çocukları canları dâhil her şeyden mahrum bıraktı. İsrail’e olan desteği neticesinde ABD, bölgenin verdiği dersleri almaktan çok uzak olduğunu bir kez daha gösterdi. İsrail’in ilerleyen günlerde iki devletli çözümden başka her yolu deneyeceği bir kez daha ortaya çıktı.

Oysa çözüm adına en kısa süre içinde İsrail’in de dâhil olduğu, bölge ülkelerinin bir araya geldiği bir müzakere ortamı oluşturulabilir. İsrail’in hava ve kara saldırıları neticesinde yerinden edilmiş, öksüz, yetim ve sakat kalmışlara yardım ulaştırılabilir. Kadınlar ile çocukların gıda ve tıbbi gereksinimini karşılayacak insani çabalara girişilebilir. İsrail’in tampon bölge isteği karşısında Lübnan örneği daha sık dile getirilmelidir. Tampon bölge yerine çok uluslu, koalisyon gücü gibi idari yaklaşımlar özelinde ‘’güvenli bölge’’ stratejileri izlenebilir.

İsrail, iki devletli çözüm yerine tampon bölge derdinde!

İsrail’in Gazze’ye yönelik işgali devam ederken, savaş sonrası için bölgede kendi konumunu pekiştirmek maksadıyla diplomasi trafiğine başladı.

Gazze’ye yönelik işgal girişimi başladığında ülkelerin iki devletli çözüm önerilerine kulak tıkayan İsrail, savaş bittikten sonra gelecekteki saldırıları önlemek bahanesiyle Gazze sınırına bir tampon bölge oluşturmak istediğini bildirdi.

gaza buffer zone

Yerel kaynaklardan gelen bilgiler ışığında konuyu gündeme taşıyan Reuters, İsrail’in Mısır, Ürdün ve 2020 yılında ilişkilerini normalleştiren Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) planını aktardığını belirtti. 

İsrail’in, ABD aracılığı ile Suudi Arabistan’ın da bilgilendirdiği söyleniyor. Suudi Arabistan ile İsrail, Gazze’ye yönelik İsrail saldırıları öncesinde ilişkilerin normalleşmesi adına bir süreç yürütüyordu. Kaynaklar, tampon bölge planının Riyad’a nasıl ulaştığını belirtmedi. Çünkü Tel Aviv ile Riyad arasında diplomatik bir bağ bulunmuyor.

Reuters’a göre Türkiye de bilgilendirilen ülkeler arasında.

İsrail’in tampon bölge talebi, yedi günlük ateşkes sonrasında yeniden başlayan saldırıların son bulacağına dair bir işaret anlamına gelmiyor. Ancak Arap arabulucu ülkelerin taleplerinin ötesinde, İsrail’in Gazze ve Filistin’i yeniden şekillendirmeye yönelik bir çaba içinde olduğu belli oluyor.

İsrail talepleri karşısında Arap devletlerinin İsrail ile bir çözüme dair istekli olduklarını da söylemek mümkün görünmüyor. Çünkü İsrail’in sınırı geçmesiyle başlayan süreçte Gazze’nin kentsel alanlarının büyük bölümü yoğun hava bombardımanları ile yok edildi.

İsrail uçaklarının gerçekleştirdiği bombardımanlar, kamuoyu tarafından ”İsrail’in güvenliğini tehdit eden bir unsuru ortadan kaldırma” gayretinden çok, bölgeyi şekillendirmek maksatlı bir girişimin parçası olarak kabul görüyor. Nitekim bu maksat dâhilinde İsrail Hava Kuvvetleri, nüfuz edici bombalar başta olmak üzere, çeşitli tipte güdümlü ve güdümsüz bombalar ile güdüm kitleri kullandı.

Güdümlü bombalar, kısa süre içinde Gazze’de yerleşim yerlerinin yok edilmesinin yanında, yerleşim yerinde yaşayan sivillerin çok sayıda can kaybına neden oldu. Örneğin Cebeliye mülteci kampına atılan bu tür bir bomba ile yüzden fazla kişinin saniyeler içinde ölmesi, acı bir örnek olarak tarihteki yerini aldı. 

Gaza_Man walking on rubble_RS106661

Nüfuz edici bombaların (NEB) teorik olarak Hamas’ın tünellerine karşı kullanılması için temin edildiği ifade edilse de kentsel alanlarda kullanılması, daha fazla sivil kaybına yol açacağı anlamına geliyor. ABD ise tam bir ateşkes yönünde artan uluslararası baskıya rağmen, İsrail’in girişimine destek verdi ve sadece ”sivil kayıplarını sınırlamaya çalışması” yönünde ikazda bulunmakla yetindi.

Yeni yıla girerken, ABD karar vericileri arasında ise nüfuz edici bombaların verilmesi konusunda tartışmalar çıkmaya başladı. Pek çok Kongre üyesi, bunun iyi bir fikir olup olmadığını sorguluyor ve İsrail’in daha şeffaf olması gerektiğini dile getiriyor.

Israel-Hamas-conflict-Gaza-war-GettyImages-1718833083

Reuters’a konuşan ama isim vermek istemeyen Arap kaynaklar; Mısır, Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye’nin İsrail taleplerine dair yorum yapmadığını dile getirirken, BAE makamlarının savaş sonrası iki tarafın kabul edeceği kararları ve düzenlemeleri destekleyeceğini ifade etti. 

Tampon bölge hakkında Reuters tarafından sorulan sorulara bir yanıt da İsrail tarafından geldi.

İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun dış politika danışmanı Ophir Falk, Reuters’ın sorusuna verdiği cevapta planlarının üç aşamaya dayandığını söyledi. Bu aşamaları; Hamas’ı yok etmek, Gazze’yi silahsızlandırmak ve bölgeyi radikal gruplardan arındırmak olarak ifade etti.

İsrailli yetkili, planın uluslararası bir platformda görüşülüp görüşülmeyeceği sorusuna yanıt vermezken, sürece dair detay vermekten kaçındı.

Reuters’a konuşan Üst düzey bir İsrail güvenlik kaynağı, tampon bölge fikrinin “incelendiğini” belirtti ve ekledi: “Şu anda tampon bölgenin ne kadar derin olacağı bilinmiyor. Bölgenin Gazze içinde 1 km mi,  2 km mi yoksa birkaç yüz metre mi olacağı net değil.’’

Gazze’de herhangi bir tampon bölge oluşturmanın, yaklaşık 40 km uzunluğunda ve 5 km ile 12 km genişliğinde olan arazide 2,3 milyon kişiyi daha küçük bir alana sıkıştıracağını anlamak mümkündür.

Reuters’a konuşan iki Mısırlı kaynak, İsrail’in Gazze kuzeyinde silahsızlandırma ve bölgeyi gözetim altında tutma maksadıyla bir tampon bölge kurma fikrinin, Mısır ve Katar ile yapılan arabuluculuk görüşmelerinde de dile getirildiğini belirtti. Ancak kaynaklara göre Arap devletleri buna karşı çıktı ve tampon bölgenin nereden geçeceği konusunda anlaşmazlıklar yaşandı.

Kaynaklar, tampon bölge isteklerinin yanında, İsrail’in Kasım ayında Kahire’de yapılan bir toplantı sırasında Hamas liderlerinin yargılanması gerektiğini dile getirdiğini belirtti.

İsrail tarafından Reuters’a konuşan bir diğer isimsiz kaynak tıpkı Ophir Falk gibi plana dair bir açıklama yapmaktan kaçınarak, ” Hamas’ı yok etmek ve tüm rehineleri evlerine getirmek için devam edeceğiz” dedi.

İsrail’in işgal girişimini tampon bölgesi ile sonlandırması halinde, sonrasında yaşanacakların 1980’lerde Lübnan’da yaşananlara benzeyeceğini söyleyenler de yok değil.

İsrailli kaynaklar her ne kadar Hamas’ı Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) gibi görmediğini belirtse de Lübnan’da İsrail’in tampon bölge girişiminde Hizbullah ile ciddi çatışmalar yaşanmış ve İsrail 2000 yılında 15 km derinliğindeki bölgeyi tahliye etmişti.

Gazze’nin eski güvenlik şefi ve Hamas’ın 2007’de kontrolü ele geçirmesiyle sürgün edilen Filistin Fetih Hareketinden Mohammad Dahlan, İsrail’in tampon bölge planının gerçekçi olmadığını ve İsrail güçlerini korumayacağını söyledi. “Tampon bölge, Benjamin Netanyahu’nun güçlerini bölgede de hedef haline getirebilir” dedi.

İsrail, her ne kadar bir tampon bölge isteği ile diplomasi trafiği yürütse de ateşkesin ardından Filistinlilerin geçiş yaptığı Gazze güneyinde operasyonlara başladı. Yerel kaynakların bilgilerine göre İsrail tankları ve zırhlı araçları, buldozerler eşliğinde Han Yunus yakınlarına kadar ilerledi.

İsrail Ordu Sözcüsü Daniel Hagari, İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) tarafından Hamas’ın kalesi olan yerlere operasyon yapıldığı söylense de Han Yunus’taki Unicef sözcüsü James Elder paylaştığı bir videoda: ”Buradaki çocukları vuran dehşeti tarif etmekte kelimeler yetersiz kalıyor. Kurbanların arasında toplu halde gelen çocuklar görüyorum” dedi.

james elder

İsrail Ordusu, bugün erken saatlerde başta Cenin olmak üzere Batı Şeria’da da operasyonlar başlattı.

Gazze’ye yönelik işgalin başlamasından bu yana İsrail, yaklaşık 10 bin hava saldırısı gerçekleştirdiği bilgisini paylaşırken, uluslararası kamuoyu sivillerin can güvenliğine vurgu yapmaya devam ediyor. Ancak İsrail, Hamas’a yönelik argümanlar üreterek saldırıları kabullendirmeye çalışıyor.

İsrail’in Gazze’ye yönelik işgal girişimi, iki devletli çözüm önerisini arka plana itti. Oysa bu çözüm önerisi, İsrail-Filistin çatışmasını çözmek için ortaya konmuş bir “iki halk için iki devlet” yaklaşımıdır. İki devletli çözüm, Ürdün Nehri’nin batısındaki İsrail Devleti’nin yanında bağımsız bir Filistin Devleti öngörüyor.

Bu güne kadar Filistin ve Arap makamları 1976 sınırları konusunda ısrarla dururken, İsrail makamları tarafından kabul edilmiyor.

Sonuç olarak, Gazze’de yaşanan işgal girişimi, çözümsüzlüğü daha ileri bir seviyeye taşıdı. Netenyahu, İsrail radikalizminin önemli bir sembolü haline dönüşürken, Gazzeli çocukları canları dâhil her şeyden mahrum bıraktı. İsrail’e olan desteği neticesinde ABD, bölgenin verdiği dersleri almaktan çok uzak olduğunu bir kez daha gösterdi. İsrail’in ilerleyen günlerde iki devletli çözümden başka her yolu deneyeceği bir kez daha ortaya çıktı.

Oysa çözüm adına en kısa süre içinde İsrail’in de dâhil olduğu, bölge ülkelerinin bir araya geldiği bir müzakere ortamı oluşturulabilir. İsrail’in hava ve kara saldırıları neticesinde yerinden edilmiş, öksüz, yetim ve sakat kalmışlara yardım ulaştırılabilir. Kadınlar ile çocukların gıda ve tıbbi gereksinimini karşılayacak insani çabalara girişilebilir. İsrail’in tampon bölge isteği karşısında Lübnan örneği daha sık dile getirilmelidir. Tampon bölge yerine çok uluslu, koalisyon gücü gibi idari yaklaşımlar özelinde ‘’güvenli bölge’’ stratejileri izlenebilir.

Buy JNews Buy JNews Buy JNews
REKLAM

İsrail, iki devletli çözüm yerine tampon bölge derdinde!

İsrail’in Gazze’ye yönelik işgali devam ederken, savaş sonrası için bölgede kendi konumunu pekiştirmek maksadıyla diplomasi trafiğine başladı.

Gazze’ye yönelik işgal girişimi başladığında ülkelerin iki devletli çözüm önerilerine kulak tıkayan İsrail, savaş bittikten sonra gelecekteki saldırıları önlemek bahanesiyle Gazze sınırına bir tampon bölge oluşturmak istediğini bildirdi.

gaza buffer zone

Yerel kaynaklardan gelen bilgiler ışığında konuyu gündeme taşıyan Reuters, İsrail’in Mısır, Ürdün ve 2020 yılında ilişkilerini normalleştiren Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) planını aktardığını belirtti. 

İsrail’in, ABD aracılığı ile Suudi Arabistan’ın da bilgilendirdiği söyleniyor. Suudi Arabistan ile İsrail, Gazze’ye yönelik İsrail saldırıları öncesinde ilişkilerin normalleşmesi adına bir süreç yürütüyordu. Kaynaklar, tampon bölge planının Riyad’a nasıl ulaştığını belirtmedi. Çünkü Tel Aviv ile Riyad arasında diplomatik bir bağ bulunmuyor.

Reuters’a göre Türkiye de bilgilendirilen ülkeler arasında.

İsrail’in tampon bölge talebi, yedi günlük ateşkes sonrasında yeniden başlayan saldırıların son bulacağına dair bir işaret anlamına gelmiyor. Ancak Arap arabulucu ülkelerin taleplerinin ötesinde, İsrail’in Gazze ve Filistin’i yeniden şekillendirmeye yönelik bir çaba içinde olduğu belli oluyor.

İsrail talepleri karşısında Arap devletlerinin İsrail ile bir çözüme dair istekli olduklarını da söylemek mümkün görünmüyor. Çünkü İsrail’in sınırı geçmesiyle başlayan süreçte Gazze’nin kentsel alanlarının büyük bölümü yoğun hava bombardımanları ile yok edildi.

İsrail uçaklarının gerçekleştirdiği bombardımanlar, kamuoyu tarafından ”İsrail’in güvenliğini tehdit eden bir unsuru ortadan kaldırma” gayretinden çok, bölgeyi şekillendirmek maksatlı bir girişimin parçası olarak kabul görüyor. Nitekim bu maksat dâhilinde İsrail Hava Kuvvetleri, nüfuz edici bombalar başta olmak üzere, çeşitli tipte güdümlü ve güdümsüz bombalar ile güdüm kitleri kullandı.

Güdümlü bombalar, kısa süre içinde Gazze’de yerleşim yerlerinin yok edilmesinin yanında, yerleşim yerinde yaşayan sivillerin çok sayıda can kaybına neden oldu. Örneğin Cebeliye mülteci kampına atılan bu tür bir bomba ile yüzden fazla kişinin saniyeler içinde ölmesi, acı bir örnek olarak tarihteki yerini aldı. 

Gaza_Man walking on rubble_RS106661

Nüfuz edici bombaların (NEB) teorik olarak Hamas’ın tünellerine karşı kullanılması için temin edildiği ifade edilse de kentsel alanlarda kullanılması, daha fazla sivil kaybına yol açacağı anlamına geliyor. ABD ise tam bir ateşkes yönünde artan uluslararası baskıya rağmen, İsrail’in girişimine destek verdi ve sadece ”sivil kayıplarını sınırlamaya çalışması” yönünde ikazda bulunmakla yetindi.

Yeni yıla girerken, ABD karar vericileri arasında ise nüfuz edici bombaların verilmesi konusunda tartışmalar çıkmaya başladı. Pek çok Kongre üyesi, bunun iyi bir fikir olup olmadığını sorguluyor ve İsrail’in daha şeffaf olması gerektiğini dile getiriyor.

Israel-Hamas-conflict-Gaza-war-GettyImages-1718833083

Reuters’a konuşan ama isim vermek istemeyen Arap kaynaklar; Mısır, Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye’nin İsrail taleplerine dair yorum yapmadığını dile getirirken, BAE makamlarının savaş sonrası iki tarafın kabul edeceği kararları ve düzenlemeleri destekleyeceğini ifade etti. 

Tampon bölge hakkında Reuters tarafından sorulan sorulara bir yanıt da İsrail tarafından geldi.

İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun dış politika danışmanı Ophir Falk, Reuters’ın sorusuna verdiği cevapta planlarının üç aşamaya dayandığını söyledi. Bu aşamaları; Hamas’ı yok etmek, Gazze’yi silahsızlandırmak ve bölgeyi radikal gruplardan arındırmak olarak ifade etti.

İsrailli yetkili, planın uluslararası bir platformda görüşülüp görüşülmeyeceği sorusuna yanıt vermezken, sürece dair detay vermekten kaçındı.

Reuters’a konuşan Üst düzey bir İsrail güvenlik kaynağı, tampon bölge fikrinin “incelendiğini” belirtti ve ekledi: “Şu anda tampon bölgenin ne kadar derin olacağı bilinmiyor. Bölgenin Gazze içinde 1 km mi,  2 km mi yoksa birkaç yüz metre mi olacağı net değil.’’

Gazze’de herhangi bir tampon bölge oluşturmanın, yaklaşık 40 km uzunluğunda ve 5 km ile 12 km genişliğinde olan arazide 2,3 milyon kişiyi daha küçük bir alana sıkıştıracağını anlamak mümkündür.

Reuters’a konuşan iki Mısırlı kaynak, İsrail’in Gazze kuzeyinde silahsızlandırma ve bölgeyi gözetim altında tutma maksadıyla bir tampon bölge kurma fikrinin, Mısır ve Katar ile yapılan arabuluculuk görüşmelerinde de dile getirildiğini belirtti. Ancak kaynaklara göre Arap devletleri buna karşı çıktı ve tampon bölgenin nereden geçeceği konusunda anlaşmazlıklar yaşandı.

Kaynaklar, tampon bölge isteklerinin yanında, İsrail’in Kasım ayında Kahire’de yapılan bir toplantı sırasında Hamas liderlerinin yargılanması gerektiğini dile getirdiğini belirtti.

İsrail tarafından Reuters’a konuşan bir diğer isimsiz kaynak tıpkı Ophir Falk gibi plana dair bir açıklama yapmaktan kaçınarak, ” Hamas’ı yok etmek ve tüm rehineleri evlerine getirmek için devam edeceğiz” dedi.

İsrail’in işgal girişimini tampon bölgesi ile sonlandırması halinde, sonrasında yaşanacakların 1980’lerde Lübnan’da yaşananlara benzeyeceğini söyleyenler de yok değil.

İsrailli kaynaklar her ne kadar Hamas’ı Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) gibi görmediğini belirtse de Lübnan’da İsrail’in tampon bölge girişiminde Hizbullah ile ciddi çatışmalar yaşanmış ve İsrail 2000 yılında 15 km derinliğindeki bölgeyi tahliye etmişti.

Gazze’nin eski güvenlik şefi ve Hamas’ın 2007’de kontrolü ele geçirmesiyle sürgün edilen Filistin Fetih Hareketinden Mohammad Dahlan, İsrail’in tampon bölge planının gerçekçi olmadığını ve İsrail güçlerini korumayacağını söyledi. “Tampon bölge, Benjamin Netanyahu’nun güçlerini bölgede de hedef haline getirebilir” dedi.

İsrail, her ne kadar bir tampon bölge isteği ile diplomasi trafiği yürütse de ateşkesin ardından Filistinlilerin geçiş yaptığı Gazze güneyinde operasyonlara başladı. Yerel kaynakların bilgilerine göre İsrail tankları ve zırhlı araçları, buldozerler eşliğinde Han Yunus yakınlarına kadar ilerledi.

İsrail Ordu Sözcüsü Daniel Hagari, İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) tarafından Hamas’ın kalesi olan yerlere operasyon yapıldığı söylense de Han Yunus’taki Unicef sözcüsü James Elder paylaştığı bir videoda: ”Buradaki çocukları vuran dehşeti tarif etmekte kelimeler yetersiz kalıyor. Kurbanların arasında toplu halde gelen çocuklar görüyorum” dedi.

james elder

İsrail Ordusu, bugün erken saatlerde başta Cenin olmak üzere Batı Şeria’da da operasyonlar başlattı.

Gazze’ye yönelik işgalin başlamasından bu yana İsrail, yaklaşık 10 bin hava saldırısı gerçekleştirdiği bilgisini paylaşırken, uluslararası kamuoyu sivillerin can güvenliğine vurgu yapmaya devam ediyor. Ancak İsrail, Hamas’a yönelik argümanlar üreterek saldırıları kabullendirmeye çalışıyor.

İsrail’in Gazze’ye yönelik işgal girişimi, iki devletli çözüm önerisini arka plana itti. Oysa bu çözüm önerisi, İsrail-Filistin çatışmasını çözmek için ortaya konmuş bir “iki halk için iki devlet” yaklaşımıdır. İki devletli çözüm, Ürdün Nehri’nin batısındaki İsrail Devleti’nin yanında bağımsız bir Filistin Devleti öngörüyor.

Bu güne kadar Filistin ve Arap makamları 1976 sınırları konusunda ısrarla dururken, İsrail makamları tarafından kabul edilmiyor.

Sonuç olarak, Gazze’de yaşanan işgal girişimi, çözümsüzlüğü daha ileri bir seviyeye taşıdı. Netenyahu, İsrail radikalizminin önemli bir sembolü haline dönüşürken, Gazzeli çocukları canları dâhil her şeyden mahrum bıraktı. İsrail’e olan desteği neticesinde ABD, bölgenin verdiği dersleri almaktan çok uzak olduğunu bir kez daha gösterdi. İsrail’in ilerleyen günlerde iki devletli çözümden başka her yolu deneyeceği bir kez daha ortaya çıktı.

Oysa çözüm adına en kısa süre içinde İsrail’in de dâhil olduğu, bölge ülkelerinin bir araya geldiği bir müzakere ortamı oluşturulabilir. İsrail’in hava ve kara saldırıları neticesinde yerinden edilmiş, öksüz, yetim ve sakat kalmışlara yardım ulaştırılabilir. Kadınlar ile çocukların gıda ve tıbbi gereksinimini karşılayacak insani çabalara girişilebilir. İsrail’in tampon bölge isteği karşısında Lübnan örneği daha sık dile getirilmelidir. Tampon bölge yerine çok uluslu, koalisyon gücü gibi idari yaklaşımlar özelinde ‘’güvenli bölge’’ stratejileri izlenebilir.

İsrail, iki devletli çözüm yerine tampon bölge derdinde!

İsrail’in Gazze’ye yönelik işgali devam ederken, savaş sonrası için bölgede kendi konumunu pekiştirmek maksadıyla diplomasi trafiğine başladı.

Gazze’ye yönelik işgal girişimi başladığında ülkelerin iki devletli çözüm önerilerine kulak tıkayan İsrail, savaş bittikten sonra gelecekteki saldırıları önlemek bahanesiyle Gazze sınırına bir tampon bölge oluşturmak istediğini bildirdi.

gaza buffer zone

Yerel kaynaklardan gelen bilgiler ışığında konuyu gündeme taşıyan Reuters, İsrail’in Mısır, Ürdün ve 2020 yılında ilişkilerini normalleştiren Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) planını aktardığını belirtti. 

İsrail’in, ABD aracılığı ile Suudi Arabistan’ın da bilgilendirdiği söyleniyor. Suudi Arabistan ile İsrail, Gazze’ye yönelik İsrail saldırıları öncesinde ilişkilerin normalleşmesi adına bir süreç yürütüyordu. Kaynaklar, tampon bölge planının Riyad’a nasıl ulaştığını belirtmedi. Çünkü Tel Aviv ile Riyad arasında diplomatik bir bağ bulunmuyor.

Reuters’a göre Türkiye de bilgilendirilen ülkeler arasında.

İsrail’in tampon bölge talebi, yedi günlük ateşkes sonrasında yeniden başlayan saldırıların son bulacağına dair bir işaret anlamına gelmiyor. Ancak Arap arabulucu ülkelerin taleplerinin ötesinde, İsrail’in Gazze ve Filistin’i yeniden şekillendirmeye yönelik bir çaba içinde olduğu belli oluyor.

İsrail talepleri karşısında Arap devletlerinin İsrail ile bir çözüme dair istekli olduklarını da söylemek mümkün görünmüyor. Çünkü İsrail’in sınırı geçmesiyle başlayan süreçte Gazze’nin kentsel alanlarının büyük bölümü yoğun hava bombardımanları ile yok edildi.

İsrail uçaklarının gerçekleştirdiği bombardımanlar, kamuoyu tarafından ”İsrail’in güvenliğini tehdit eden bir unsuru ortadan kaldırma” gayretinden çok, bölgeyi şekillendirmek maksatlı bir girişimin parçası olarak kabul görüyor. Nitekim bu maksat dâhilinde İsrail Hava Kuvvetleri, nüfuz edici bombalar başta olmak üzere, çeşitli tipte güdümlü ve güdümsüz bombalar ile güdüm kitleri kullandı.

Güdümlü bombalar, kısa süre içinde Gazze’de yerleşim yerlerinin yok edilmesinin yanında, yerleşim yerinde yaşayan sivillerin çok sayıda can kaybına neden oldu. Örneğin Cebeliye mülteci kampına atılan bu tür bir bomba ile yüzden fazla kişinin saniyeler içinde ölmesi, acı bir örnek olarak tarihteki yerini aldı. 

Gaza_Man walking on rubble_RS106661

Nüfuz edici bombaların (NEB) teorik olarak Hamas’ın tünellerine karşı kullanılması için temin edildiği ifade edilse de kentsel alanlarda kullanılması, daha fazla sivil kaybına yol açacağı anlamına geliyor. ABD ise tam bir ateşkes yönünde artan uluslararası baskıya rağmen, İsrail’in girişimine destek verdi ve sadece ”sivil kayıplarını sınırlamaya çalışması” yönünde ikazda bulunmakla yetindi.

Yeni yıla girerken, ABD karar vericileri arasında ise nüfuz edici bombaların verilmesi konusunda tartışmalar çıkmaya başladı. Pek çok Kongre üyesi, bunun iyi bir fikir olup olmadığını sorguluyor ve İsrail’in daha şeffaf olması gerektiğini dile getiriyor.

Israel-Hamas-conflict-Gaza-war-GettyImages-1718833083

Reuters’a konuşan ama isim vermek istemeyen Arap kaynaklar; Mısır, Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye’nin İsrail taleplerine dair yorum yapmadığını dile getirirken, BAE makamlarının savaş sonrası iki tarafın kabul edeceği kararları ve düzenlemeleri destekleyeceğini ifade etti. 

Tampon bölge hakkında Reuters tarafından sorulan sorulara bir yanıt da İsrail tarafından geldi.

İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun dış politika danışmanı Ophir Falk, Reuters’ın sorusuna verdiği cevapta planlarının üç aşamaya dayandığını söyledi. Bu aşamaları; Hamas’ı yok etmek, Gazze’yi silahsızlandırmak ve bölgeyi radikal gruplardan arındırmak olarak ifade etti.

İsrailli yetkili, planın uluslararası bir platformda görüşülüp görüşülmeyeceği sorusuna yanıt vermezken, sürece dair detay vermekten kaçındı.

Reuters’a konuşan Üst düzey bir İsrail güvenlik kaynağı, tampon bölge fikrinin “incelendiğini” belirtti ve ekledi: “Şu anda tampon bölgenin ne kadar derin olacağı bilinmiyor. Bölgenin Gazze içinde 1 km mi,  2 km mi yoksa birkaç yüz metre mi olacağı net değil.’’

Gazze’de herhangi bir tampon bölge oluşturmanın, yaklaşık 40 km uzunluğunda ve 5 km ile 12 km genişliğinde olan arazide 2,3 milyon kişiyi daha küçük bir alana sıkıştıracağını anlamak mümkündür.

Reuters’a konuşan iki Mısırlı kaynak, İsrail’in Gazze kuzeyinde silahsızlandırma ve bölgeyi gözetim altında tutma maksadıyla bir tampon bölge kurma fikrinin, Mısır ve Katar ile yapılan arabuluculuk görüşmelerinde de dile getirildiğini belirtti. Ancak kaynaklara göre Arap devletleri buna karşı çıktı ve tampon bölgenin nereden geçeceği konusunda anlaşmazlıklar yaşandı.

Kaynaklar, tampon bölge isteklerinin yanında, İsrail’in Kasım ayında Kahire’de yapılan bir toplantı sırasında Hamas liderlerinin yargılanması gerektiğini dile getirdiğini belirtti.

İsrail tarafından Reuters’a konuşan bir diğer isimsiz kaynak tıpkı Ophir Falk gibi plana dair bir açıklama yapmaktan kaçınarak, ” Hamas’ı yok etmek ve tüm rehineleri evlerine getirmek için devam edeceğiz” dedi.

İsrail’in işgal girişimini tampon bölgesi ile sonlandırması halinde, sonrasında yaşanacakların 1980’lerde Lübnan’da yaşananlara benzeyeceğini söyleyenler de yok değil.

İsrailli kaynaklar her ne kadar Hamas’ı Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) gibi görmediğini belirtse de Lübnan’da İsrail’in tampon bölge girişiminde Hizbullah ile ciddi çatışmalar yaşanmış ve İsrail 2000 yılında 15 km derinliğindeki bölgeyi tahliye etmişti.

Gazze’nin eski güvenlik şefi ve Hamas’ın 2007’de kontrolü ele geçirmesiyle sürgün edilen Filistin Fetih Hareketinden Mohammad Dahlan, İsrail’in tampon bölge planının gerçekçi olmadığını ve İsrail güçlerini korumayacağını söyledi. “Tampon bölge, Benjamin Netanyahu’nun güçlerini bölgede de hedef haline getirebilir” dedi.

İsrail, her ne kadar bir tampon bölge isteği ile diplomasi trafiği yürütse de ateşkesin ardından Filistinlilerin geçiş yaptığı Gazze güneyinde operasyonlara başladı. Yerel kaynakların bilgilerine göre İsrail tankları ve zırhlı araçları, buldozerler eşliğinde Han Yunus yakınlarına kadar ilerledi.

İsrail Ordu Sözcüsü Daniel Hagari, İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) tarafından Hamas’ın kalesi olan yerlere operasyon yapıldığı söylense de Han Yunus’taki Unicef sözcüsü James Elder paylaştığı bir videoda: ”Buradaki çocukları vuran dehşeti tarif etmekte kelimeler yetersiz kalıyor. Kurbanların arasında toplu halde gelen çocuklar görüyorum” dedi.

james elder

İsrail Ordusu, bugün erken saatlerde başta Cenin olmak üzere Batı Şeria’da da operasyonlar başlattı.

Gazze’ye yönelik işgalin başlamasından bu yana İsrail, yaklaşık 10 bin hava saldırısı gerçekleştirdiği bilgisini paylaşırken, uluslararası kamuoyu sivillerin can güvenliğine vurgu yapmaya devam ediyor. Ancak İsrail, Hamas’a yönelik argümanlar üreterek saldırıları kabullendirmeye çalışıyor.

İsrail’in Gazze’ye yönelik işgal girişimi, iki devletli çözüm önerisini arka plana itti. Oysa bu çözüm önerisi, İsrail-Filistin çatışmasını çözmek için ortaya konmuş bir “iki halk için iki devlet” yaklaşımıdır. İki devletli çözüm, Ürdün Nehri’nin batısındaki İsrail Devleti’nin yanında bağımsız bir Filistin Devleti öngörüyor.

Bu güne kadar Filistin ve Arap makamları 1976 sınırları konusunda ısrarla dururken, İsrail makamları tarafından kabul edilmiyor.

Sonuç olarak, Gazze’de yaşanan işgal girişimi, çözümsüzlüğü daha ileri bir seviyeye taşıdı. Netenyahu, İsrail radikalizminin önemli bir sembolü haline dönüşürken, Gazzeli çocukları canları dâhil her şeyden mahrum bıraktı. İsrail’e olan desteği neticesinde ABD, bölgenin verdiği dersleri almaktan çok uzak olduğunu bir kez daha gösterdi. İsrail’in ilerleyen günlerde iki devletli çözümden başka her yolu deneyeceği bir kez daha ortaya çıktı.

Oysa çözüm adına en kısa süre içinde İsrail’in de dâhil olduğu, bölge ülkelerinin bir araya geldiği bir müzakere ortamı oluşturulabilir. İsrail’in hava ve kara saldırıları neticesinde yerinden edilmiş, öksüz, yetim ve sakat kalmışlara yardım ulaştırılabilir. Kadınlar ile çocukların gıda ve tıbbi gereksinimini karşılayacak insani çabalara girişilebilir. İsrail’in tampon bölge isteği karşısında Lübnan örneği daha sık dile getirilmelidir. Tampon bölge yerine çok uluslu, koalisyon gücü gibi idari yaklaşımlar özelinde ‘’güvenli bölge’’ stratejileri izlenebilir.

Buy JNews Buy JNews Buy JNews
REKLAM

İsrail, iki devletli çözüm yerine tampon bölge derdinde!

İsrail’in Gazze’ye yönelik işgali devam ederken, savaş sonrası için bölgede kendi konumunu pekiştirmek maksadıyla diplomasi trafiğine başladı.

Gazze’ye yönelik işgal girişimi başladığında ülkelerin iki devletli çözüm önerilerine kulak tıkayan İsrail, savaş bittikten sonra gelecekteki saldırıları önlemek bahanesiyle Gazze sınırına bir tampon bölge oluşturmak istediğini bildirdi.

gaza buffer zone

Yerel kaynaklardan gelen bilgiler ışığında konuyu gündeme taşıyan Reuters, İsrail’in Mısır, Ürdün ve 2020 yılında ilişkilerini normalleştiren Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) planını aktardığını belirtti. 

İsrail’in, ABD aracılığı ile Suudi Arabistan’ın da bilgilendirdiği söyleniyor. Suudi Arabistan ile İsrail, Gazze’ye yönelik İsrail saldırıları öncesinde ilişkilerin normalleşmesi adına bir süreç yürütüyordu. Kaynaklar, tampon bölge planının Riyad’a nasıl ulaştığını belirtmedi. Çünkü Tel Aviv ile Riyad arasında diplomatik bir bağ bulunmuyor.

Reuters’a göre Türkiye de bilgilendirilen ülkeler arasında.

İsrail’in tampon bölge talebi, yedi günlük ateşkes sonrasında yeniden başlayan saldırıların son bulacağına dair bir işaret anlamına gelmiyor. Ancak Arap arabulucu ülkelerin taleplerinin ötesinde, İsrail’in Gazze ve Filistin’i yeniden şekillendirmeye yönelik bir çaba içinde olduğu belli oluyor.

İsrail talepleri karşısında Arap devletlerinin İsrail ile bir çözüme dair istekli olduklarını da söylemek mümkün görünmüyor. Çünkü İsrail’in sınırı geçmesiyle başlayan süreçte Gazze’nin kentsel alanlarının büyük bölümü yoğun hava bombardımanları ile yok edildi.

İsrail uçaklarının gerçekleştirdiği bombardımanlar, kamuoyu tarafından ”İsrail’in güvenliğini tehdit eden bir unsuru ortadan kaldırma” gayretinden çok, bölgeyi şekillendirmek maksatlı bir girişimin parçası olarak kabul görüyor. Nitekim bu maksat dâhilinde İsrail Hava Kuvvetleri, nüfuz edici bombalar başta olmak üzere, çeşitli tipte güdümlü ve güdümsüz bombalar ile güdüm kitleri kullandı.

Güdümlü bombalar, kısa süre içinde Gazze’de yerleşim yerlerinin yok edilmesinin yanında, yerleşim yerinde yaşayan sivillerin çok sayıda can kaybına neden oldu. Örneğin Cebeliye mülteci kampına atılan bu tür bir bomba ile yüzden fazla kişinin saniyeler içinde ölmesi, acı bir örnek olarak tarihteki yerini aldı. 

Gaza_Man walking on rubble_RS106661

Nüfuz edici bombaların (NEB) teorik olarak Hamas’ın tünellerine karşı kullanılması için temin edildiği ifade edilse de kentsel alanlarda kullanılması, daha fazla sivil kaybına yol açacağı anlamına geliyor. ABD ise tam bir ateşkes yönünde artan uluslararası baskıya rağmen, İsrail’in girişimine destek verdi ve sadece ”sivil kayıplarını sınırlamaya çalışması” yönünde ikazda bulunmakla yetindi.

Yeni yıla girerken, ABD karar vericileri arasında ise nüfuz edici bombaların verilmesi konusunda tartışmalar çıkmaya başladı. Pek çok Kongre üyesi, bunun iyi bir fikir olup olmadığını sorguluyor ve İsrail’in daha şeffaf olması gerektiğini dile getiriyor.

Israel-Hamas-conflict-Gaza-war-GettyImages-1718833083

Reuters’a konuşan ama isim vermek istemeyen Arap kaynaklar; Mısır, Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye’nin İsrail taleplerine dair yorum yapmadığını dile getirirken, BAE makamlarının savaş sonrası iki tarafın kabul edeceği kararları ve düzenlemeleri destekleyeceğini ifade etti. 

Tampon bölge hakkında Reuters tarafından sorulan sorulara bir yanıt da İsrail tarafından geldi.

İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun dış politika danışmanı Ophir Falk, Reuters’ın sorusuna verdiği cevapta planlarının üç aşamaya dayandığını söyledi. Bu aşamaları; Hamas’ı yok etmek, Gazze’yi silahsızlandırmak ve bölgeyi radikal gruplardan arındırmak olarak ifade etti.

İsrailli yetkili, planın uluslararası bir platformda görüşülüp görüşülmeyeceği sorusuna yanıt vermezken, sürece dair detay vermekten kaçındı.

Reuters’a konuşan Üst düzey bir İsrail güvenlik kaynağı, tampon bölge fikrinin “incelendiğini” belirtti ve ekledi: “Şu anda tampon bölgenin ne kadar derin olacağı bilinmiyor. Bölgenin Gazze içinde 1 km mi,  2 km mi yoksa birkaç yüz metre mi olacağı net değil.’’

Gazze’de herhangi bir tampon bölge oluşturmanın, yaklaşık 40 km uzunluğunda ve 5 km ile 12 km genişliğinde olan arazide 2,3 milyon kişiyi daha küçük bir alana sıkıştıracağını anlamak mümkündür.

Reuters’a konuşan iki Mısırlı kaynak, İsrail’in Gazze kuzeyinde silahsızlandırma ve bölgeyi gözetim altında tutma maksadıyla bir tampon bölge kurma fikrinin, Mısır ve Katar ile yapılan arabuluculuk görüşmelerinde de dile getirildiğini belirtti. Ancak kaynaklara göre Arap devletleri buna karşı çıktı ve tampon bölgenin nereden geçeceği konusunda anlaşmazlıklar yaşandı.

Kaynaklar, tampon bölge isteklerinin yanında, İsrail’in Kasım ayında Kahire’de yapılan bir toplantı sırasında Hamas liderlerinin yargılanması gerektiğini dile getirdiğini belirtti.

İsrail tarafından Reuters’a konuşan bir diğer isimsiz kaynak tıpkı Ophir Falk gibi plana dair bir açıklama yapmaktan kaçınarak, ” Hamas’ı yok etmek ve tüm rehineleri evlerine getirmek için devam edeceğiz” dedi.

İsrail’in işgal girişimini tampon bölgesi ile sonlandırması halinde, sonrasında yaşanacakların 1980’lerde Lübnan’da yaşananlara benzeyeceğini söyleyenler de yok değil.

İsrailli kaynaklar her ne kadar Hamas’ı Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) gibi görmediğini belirtse de Lübnan’da İsrail’in tampon bölge girişiminde Hizbullah ile ciddi çatışmalar yaşanmış ve İsrail 2000 yılında 15 km derinliğindeki bölgeyi tahliye etmişti.

Gazze’nin eski güvenlik şefi ve Hamas’ın 2007’de kontrolü ele geçirmesiyle sürgün edilen Filistin Fetih Hareketinden Mohammad Dahlan, İsrail’in tampon bölge planının gerçekçi olmadığını ve İsrail güçlerini korumayacağını söyledi. “Tampon bölge, Benjamin Netanyahu’nun güçlerini bölgede de hedef haline getirebilir” dedi.

İsrail, her ne kadar bir tampon bölge isteği ile diplomasi trafiği yürütse de ateşkesin ardından Filistinlilerin geçiş yaptığı Gazze güneyinde operasyonlara başladı. Yerel kaynakların bilgilerine göre İsrail tankları ve zırhlı araçları, buldozerler eşliğinde Han Yunus yakınlarına kadar ilerledi.

İsrail Ordu Sözcüsü Daniel Hagari, İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) tarafından Hamas’ın kalesi olan yerlere operasyon yapıldığı söylense de Han Yunus’taki Unicef sözcüsü James Elder paylaştığı bir videoda: ”Buradaki çocukları vuran dehşeti tarif etmekte kelimeler yetersiz kalıyor. Kurbanların arasında toplu halde gelen çocuklar görüyorum” dedi.

james elder

İsrail Ordusu, bugün erken saatlerde başta Cenin olmak üzere Batı Şeria’da da operasyonlar başlattı.

Gazze’ye yönelik işgalin başlamasından bu yana İsrail, yaklaşık 10 bin hava saldırısı gerçekleştirdiği bilgisini paylaşırken, uluslararası kamuoyu sivillerin can güvenliğine vurgu yapmaya devam ediyor. Ancak İsrail, Hamas’a yönelik argümanlar üreterek saldırıları kabullendirmeye çalışıyor.

İsrail’in Gazze’ye yönelik işgal girişimi, iki devletli çözüm önerisini arka plana itti. Oysa bu çözüm önerisi, İsrail-Filistin çatışmasını çözmek için ortaya konmuş bir “iki halk için iki devlet” yaklaşımıdır. İki devletli çözüm, Ürdün Nehri’nin batısındaki İsrail Devleti’nin yanında bağımsız bir Filistin Devleti öngörüyor.

Bu güne kadar Filistin ve Arap makamları 1976 sınırları konusunda ısrarla dururken, İsrail makamları tarafından kabul edilmiyor.

Sonuç olarak, Gazze’de yaşanan işgal girişimi, çözümsüzlüğü daha ileri bir seviyeye taşıdı. Netenyahu, İsrail radikalizminin önemli bir sembolü haline dönüşürken, Gazzeli çocukları canları dâhil her şeyden mahrum bıraktı. İsrail’e olan desteği neticesinde ABD, bölgenin verdiği dersleri almaktan çok uzak olduğunu bir kez daha gösterdi. İsrail’in ilerleyen günlerde iki devletli çözümden başka her yolu deneyeceği bir kez daha ortaya çıktı.

Oysa çözüm adına en kısa süre içinde İsrail’in de dâhil olduğu, bölge ülkelerinin bir araya geldiği bir müzakere ortamı oluşturulabilir. İsrail’in hava ve kara saldırıları neticesinde yerinden edilmiş, öksüz, yetim ve sakat kalmışlara yardım ulaştırılabilir. Kadınlar ile çocukların gıda ve tıbbi gereksinimini karşılayacak insani çabalara girişilebilir. İsrail’in tampon bölge isteği karşısında Lübnan örneği daha sık dile getirilmelidir. Tampon bölge yerine çok uluslu, koalisyon gücü gibi idari yaklaşımlar özelinde ‘’güvenli bölge’’ stratejileri izlenebilir.

Benzer Haberler

Hoşgeldiniz

Aşağıdaki hesabınıza giriş yapın

Şifrenizi Sıfırlayın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi giriniz.