ROİSDER Başkanı: Yunanistan; Rodos ve İstanköy Türklerinin de kimliğini kabul etmeli

Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias’ın Batı Trakya’da yaşayan Türkler konusundaki açıklaması sonrası Türk derneklerinden tepkiler gelmeye devam ediyor.

Batı Trakya’da yaşayan Türkleri Türk olarak kabul etmediğini söyleyen Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias’a bir tepki de Rodos, İstanköy ve Onikiada Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği (ROİSDER) Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı’dan geldi.

Birlik Gazetesi’nin yaptığı habere göre, ROİSDER Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı, yaptığı basın açıklamasında Yunanistan’a çağrıda bulundu. Kaymakçı açıklamada, “Yunanistan, Batı Trakya Türkleri’nin yanı sıra, Rodos ve İstanköy Türkleri’nin de Türk kültürel kimliğini kabul etmeli.” şeklinde tepkisini dile getirdi. 

“Türk çocuklarının anadil eğitimi hakkı ellerinden alınmış durumda”

Yunanistan Dışişleri Bakanı’nın sözleri karşısında Çavuşoğlu’nun ders niteliğindeki cevabını değerlendiren Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı şunları söyledi:

“Bakanımızın bu açıklamasının Rodos ve İstanköy Türkleri için de geçerli olduğu kanısındayım. Çünkü Yunanistan, adalar Türklerinin de Türk olduğunu kabul etmiyor ve bir kültürel soykırım uyguluyor. Örneğin kültürel kimlikleriyle örgütlenmelerini engelleyen yasa ve baskılar var, Türk çocuklarının çift dillilik temelinde en azından ilköğretim düzeyinde Türkçe öğrenme hakkı, bir başka deyişle anadil eğitimi hakkı ellerinden alınmış durumda, adalarda Osmanlı Türklerinden kalan kültürel eserlerin korunmasına, bakım ve onarımına Yunan hükümetlerince izin verilmiyor, yıkılmaları isteniyor, Türk vakıf malları haraç-mezat satılıyor. ‘Türk’ azınlık, topluluklarda ve tanımadığı kimselere ‘Türk’ olduklarının ifade etmekten korkuyor.”

“Yunanistan; Rodos ve İstanköy Türklerinin uluslararası antlaşmalarla belirlenmiş haklarını görmezden geliyor”

Yunanistan’ın; Rodos ve İstanköy Türklerinin haklarını tanımadığını dile getiren Kaymakçı şunları söyledi:

“Yunanistan’ın şöyle bir yanılgısı, daha doğrusu bildiği halde görmezlikten geldiği ve yerine getirmek istemediği bir değerlendirmesi var. Yunanistan, Lozan Antlaşması imzalandığı zaman adalar İtalyan işgali altında olduğu için, antlaşmanın 45’inci maddesinin sadece Batı Trakya Türklerinin kültürel kimliği ile bağlantılı olduğunu, Rodos ve İstanköy Türklerini bağlamadığı dile getiriliyor. Bununla birlikte Rodos ve İstanköy Türklerinin uluslararası antlaşmalarla belirlenmiş hakları var. İzin verirseniz bu hakları aktarmak istiyorum.”

Rodos ve İstanköy Türklerinin uluslararası antlaşmalardan doğan hakları 

Mustafa Kaymakçı, Yunanistan’ın tanımına ters olan Oniki Adalar’daki Türklerin haklarını şu şekilde açıkladı:

“Yunanistan, Onikiadalar’dan (Menteşe Adaları) Rodos ve İstanköy’de yaşamakta olan Türklerin haklarının yalnızca 1947 Paris Anlaşmasıyla düzenlendiğini ileri sürmekte. Ancak bu tez, Yunanistan’ın imzalamış olduğu uluslararası diğer antlaşmalar ile de çelişmekte. Rodos ve İstanköy Türklerinin uluslararası antlaşmalardan doğan hakları, dört grup metin tarafından korunmaktadır. Bunlar şunlardır:

1913 Atina Antlaşması’na bağlı 3 numaralı protokol

1913 Atina Antlaşması’na bağlı 3 numaralı protokol, imzalandığı tarihte ‘Yunanistan’ın bütün toprakları’ için geçerli kılındığından dolayı, bugün de yürürlüktedir ve Oniki Adalar bakımından bağlayıcıdır.

Devletlerin antlaşmalar konusundaki ardıllık (halefiyeti) hakkında yapılan 1978 Viyana Sözleşmesi’nin 15’inci maddesi, bir toprak parçasına sahip olan devletin daha önce taraf olduğu antlaşmaların halefiyat tarihinden başlayarak, o topraklar için de geçerli olacağı hükmünü getirmiştir.

UAD’ın (Uluslararası Adalet Divanı) 1978 tarihli kararında da, ‘ülke topraklarının statüsü’ kavramının, antlaşmanın yapıldığı sıradaki toprakları değil, ülkenin sonradan edindiği toprakları da kapsayacak şekilde yorumlanması gerektiğini belirtilmiş bulunmaktadır.

Okullar konusuna gelince, Protokol, Madde 15’le Müslüman özel okullarını tanımakta, bunların gelir kaynaklarına saygı gösterileceği ve buralarda eğitimin Türkçe yapılacağı hükmünü getirmektedir.

10 Ağustos 1920 Yunan Sevr Antlaşması

10 Ağustos 1920 Yunan Sevr Antlaşması, antlaşmanın bütün Yunanistan topraklarında uygulanacağını, hatta ‘Yunanistan’ın bundan sonra edineceği toprakları için de’ geçerli olduğunu belirttiği için Oniki Adalar bakımından da bağlayıcıdır.

Madde 8’e göre, Müslüman azınlık, ana dilini serbest kullanabileceği okullar kurmak, yönetmek ve denetlemek hakkına sahiptir.

Madde 9’da ise, Müslümanların önemli oranda bulundukları yerlerde kendi dillerine eğitim görebilmeleri için devletin gerekli kolaylıkları sağlayacağı ve kendilerine genel ve yerel bütçelerden pay ayrılacağı belirtilmiştir.

30 Ocak 1923 Mübadele Sözleşmesi, Lozan Antlaşması’nın 37-45 maddeleri, 1926 Atina ve 1930 ve 1933 Ankara Antlaşmaları

1923 Lozan Antlaşması’nın “Siyasî Hükümler” adını taşıyan I. kısmının III. faslı, ‘Azınlıkların Korunması’ ile ilgili 37-44 maddeleri, Türkiye’deki Müslüman olmayan azınlıkların statüsünü belirleyen hükümlükleri kapsamaktadır. Antlaşmanın bu maddelerinden sonra gelen 45’inci maddesinde ise; ‘Bu kesimdeki hükümlerle, Türkiye’nin Müslüman olmayan azınlıklarına tanınmış olan haklar, Yunanistanca da kendi ülkesinde bulunan Müslüman azınlığa tanınmıştır.’ denmektedir. Devletlerin halefiyat ilkesine göre Antlaşma Oniki Adalar için de geçerlidir. Lozan Madde 40-41 azınlığa, 1920 Yunan Sevr’inin 8. ve 9. maddelerindeki hakların aynılarını taşımaktadır.

1947 Paris Antlaşması

Hiçbir tartışmaya mahal bırakmayacak şekilde bugün de geçerliliğini sürdürmektedir. Madde 19/4’de ‘transfer edilen topraklarda’ yaşayan kişilerin ayrımcılık yapılmaksızın insan haklarından ve temel özgürlüklerinden yararlanacaklarının belirtilmesi, eğitim hakkını da kapsamaktadır. Maddenin negatif haklar (vatandaşlık hakları) getiriyor olması, yukarıda sayılan üç grup uluslararası metinde belirtilen pozitif hakları (azınlık haklarını) ortadan kaldıran bir konu değildir.”

“Kültürel kimlikleri korumak ve geliştirmek çağdaş bir dünya ülkesi olmanın sorumluluğudur”

AB, BM gibi kuruluşlar tarafından güvence altına alınan sosyal ve kültürel hakları Yunanistan’ın görmezden gelmesine dikkat çeken Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı şunları söyledi:

“Özetle Yunanistan, Batı Trakya Türklerinin yanı sıra Rodos ve İstanköy Türklerinin de Türk kültürel kimliğini kabul etmeli. Çünkü Yunanistan, kendi ülkesinde yaşamakta olan azınlıkların Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği, Avrupa Güvenlik ve İş Birliği Teşkilatı, Birleşmiş Milletler, Uluslararası Antlaşmalar ve de Yunanistan Anayasası’nda güvence altına alınmış sosyal ve kültürel haklarını vermek zorundadır, bu antlaşmalara ve kendi anayasasına imzasını atmıştır. Bırakınız bütün bunları, kültürel kimlikleri korumak ve geliştirmek çağdaş bir dünya ülkesi olmanın sorumluluğudur.”

Editör : SavunmaTR Haber Merkezi

Buy JNews Buy JNews Buy JNews
REKLAM

Benzer Haberler

Hoşgeldiniz

Aşağıdaki hesabınıza giriş yapın

Şifrenizi Sıfırlayın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi giriniz.